24 Haziran: Türkiye'nin gelecek yolu
24 Haziran Pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri, ülkemizin siyasal tarihinde bir dönüm noktası niteliği taşımaktadır. 16 Nisan referandumu sonucunda gerçekleşen sistem değişikliğiyle, ilk defa yeni düzenin siyasal çerçevesini belirlemek üzere siyasal tercihlerimizi 24 Haziranda ortaya koyma imkanına kavuşmuş olacağız. 24 Haziranda sandık başına giderken bu seçimin anlamı ve seçim sonuçlarının geleceğimiz üzerine etkisini çok dikkatli bir şekilde değerlendirmek durumundayız.
2002 yılında Cumhurbaşkanımız Erdoğan liderliğinde iktidara gelen AK Parti, 16 yıldır tek başına ülkeyi idare etmektedir. AK Parti pratiği, ülkemizde hakim parti pratiğinin en başarılı örneklerinden birini oluşturmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki AK Parti hükümetleri, sağlık, altyapı, ekonomi, ulaşım, eğitim, kamu idaresi ve diplomasi başta olmak üzere her alanda ülkemizin çehresini değiştirmişlerdir. Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde AK Parti, ülkemize sahici anlamda çağ atlatan aktör konumundadır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptıklarıyla yetinen bir siyasal lider değildir. Yaptıklarının üstüne hep yeni şeyler eklemek isteyen, hep radikal dönüşümlerle ülkenin önünün açılması için hamlelerde bulunan üretken ve dinamik bir lider profili ortaya koyan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, 24 Haziran seçim sürecinin en güçlü aktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, umut ve inançla geleceği hedefleyen bir siyasal vizyonla milletten destek istemektedir. Erdoğan, milletle beraber yürüyen, milletin desteğini tek dayanak kabul eden, milli irade ve hakimiyet kavramlarını siyasal vizyonunun her tarafına yerleştiren ulusal ve küresel lider konumundadır. Türkiye, 24 Haziran seçimlerine küresel bir lidere sahip olmanın avantajına sahip olarak gitmektedir.
Toplum olarak sahici nitelikte demokratik, çoğulcu, katılımcı ve sivil bir siyasal pratiğe çok ihtiyaç duymaktayız. Ortadoğu'da meydana gelen kaotik durum, FETÖ darbe ve işgal girişimi, AB'de meydana gelen istikrarsızlık, Trump yönetiminin Amerika'yı zafiyete düşüren politikaları, Rusya ve Çin'in küresel aktör olma hamleleri gibi faktörler, siyasal muhayyilemizin ülke içi gelişmelerle beraber küresel dinamikleri de dikkate almamızı zorunlu kılmaktadır. Erdoğan paradigması, ülke içi sorunlarla enerjisini tüketen bir siyasal seçeneği toplumun önüne koymamaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ve dünyayı birlikte ele alan küresel bir siyasal vizyonu öne çıkarmaktadır. 24 Haziran seçimleri, toplum olarak dünya ve Türkiye'yi birlikte ele alan demokratik, sivil ve çoğulcu nitelikte bir tercihte bulunup bulunmayacağımızı göstermesi açısından önemli bir test durumundadır.
Siyasal tarihimiz, büyük yanlışlıklarla doludur. Geçmişte siyasetçilerimiz, bugün yanlış olduğunu anladığımız olumsuz politikaları uygulamışlardır. Geçmişte uygulanan yanlışlıkların bugüne ve geleceğe taşınması, stratejik bir hata olacağı gibi, ülkemiz için de yıkıcı sonuçlar doğuracaktır. Toplumun, geçmişin yanlışlarını bugüne taşımayan, sağlıklı, yapıcı, olgun ve deneyimli bir siyasal vizyon arayışında olması önemlidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişe değil, 2023 hedefleri gibi konseptlerle topluma geleceği hedef gösteren politik çerçeveler ortaya koymaktadır. Günün kısır ve verimsiz polemiklerine sıkışmak yerine, makul, dengeli, yapıcı, demokratik ve dinamik nitelikte Türkiye'nin yeni durumuna uygun bir siyasal tablonun 24 Haziran akşamı ortaya çıkması, demokrasi, barış ve refahla dolu bir gelecek için olmazsa olmaz bir ihtiyaçtır.
Türkiye, dinamik ve demokratik bir ülke olarak iç ve dış sorunlarını çözüm yoluna koyarak normalleşme sürecini gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Yüz yıllık sürecin ortaya çıkardığı ağır maliyet tablosunu değiştirmek için Türkiye, son 15 yılda Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın liderliğinde büyük atılımlar gerçekleştirmiştir. 24 Haziran sonrasında siyasi aktörlerin, ülkemizi yoran değil, ayağa kaldıran aktörler olması lazımdır. 2001 krizi gibi ağır bir sorunun yaşandığı bir dönemde toplumumuz, Türkiye'yi yoran ve tüketen aktörleri tasfiye etmiş, ülkemizi krizden çıkaran Erdoğan paradigmasını işbaşına getirmiştir. Türkiye, yorgun ve tükenmiş bir ülke olarak yoluna devam edemez. Günümüzün ağır bölgesel ve küresel koşullarında ülkemizin, canlılığını yeniden elde etmesi, enerjisini toplaması ve gelecek hedeflerine odaklanması lazımdır. Türkiye, metal yorgunluğuyla değil, demokratik toplumsal bir dinamizmle yeniden ayağa kalkmalı ve yoluna devam etmelidir. 24 Haziran, Türkiye'nin derlenip toparlanması, canlı ve dinamik bir şekilde daha ileri demokrasi, refah ve kalkınma hedeflerine yönelmesi için tarihi bir fırsattır.
Ülkemizin geleceğini, duygusallık, hamaset ve kısır polemikçilik belirleyemez. Akıl, bilgi, tecrübe ve çalışkanlık sayesinde ülkemiz verimli ve dinamik bir geleceğe doğru yol alabilir. Son 15 yıllık tecrübe ışığında aklı, bilgiyi, demokrasiyi, değişimi, yeniliği, stratejik liderliği, diplomasiyi ve iradeyi ortaya koyan bir vizyonu, ülkemizin geleceği için 24 Haziranda gerçek bir siyasal yol haline getirmeliyiz.