2030: Hiçbir şeyim yok ama mutluyum!
Şimdi ben yazsam bilimden, gerçeklikten nasibini almamış komplocu diyecek çok insan var. O yüzden ben de WEF’in genç küresel liderler ve dünya ekonomik forumu şehirlerin geleceği ve kentleşme küresel gelecek konseyi üyesi IdaAuken’indünya ekonomik forumu için yazdığı bir makaleyi dikkatlerinize sunacağım.
Yazının başlığı; 2030'a Hoş Geldiniz. Hiçbir şeyim yok, mahremiyet yok ve hayat hiç bu kadar iyi olmamıştı.
Auken, 2030 yılına hoş geldiniz. Şehrime hoş geldiniz yoksa "şehrimiz" mi demeliyim?diyerek başlıyor anlatmaya.
Hiçbir şeye sahip değilim.
Arabam yok. Evim yok. Herhangi bir aletim, eşyam veya kıyafetim de yok.Size
garip gelebilir ama bu şehir bizim için çok güzel.
Ürün olarak gördüğünüz her şey artık hizmete dönüştü. Ulaşım, konaklama, yemek ve günlük hayatımızda ihtiyaç duyduğumuz her şeye erişimimiz var. Aslında çok şeye sahip olmamızın bir anlamı kalmadı.
İletişim de dijitalleşti
ve herkes için ücretsiz oldu. Sonra temiz enerjiye sahip olduk ve ulaşım
fiyatları önemli ölçüde düştü. Artık araba sahibi olmamızın bir anlamıyok çünkü
gideceğimiz yere dakikalar içinde sürücüsüz bir araç ya da uçan bir araba ile
gidebiliyoruz.
Şehrimizde kira ödemiyoruz, çünkü ihtiyacımız olmadığında bir başkası boş alanımızı kullanıyor..Oturma odam ben yokken iş toplantıları için kullanılıyor.
Arada bir, kendim için yemek yapmayı seçiyorum. Gerekli mutfak ihtiyaçlarım ise anında kapıma teslim ediliyor. Ulaşım ücretsiz hale geldiğinden, tüm bu şeyleri evimizde biriktirmeyi bıraktık. Sadece ihtiyacımız olduğunda sipariş verebiliyoruz.
Alışveriş yapmak mı? Bunun ne olduğunu gerçekten hatırlayamıyorum bile. Çoğumuz için, kullanılacak şeyleri seçmeye dönüştü. Bazen bunu eğlenceli buluyorum ve bazen algoritmanın benim için yapmasını istiyorum. Zira algoritma benim zevkimi benden daha iyi biliyor.
Yapay zeka ve
robotlar işimizin çoğunu devraldığında, aniden iyi yemek yemek, iyi uyumak ve
diğer insanlarla vakit geçirmek için zamanımız oldu.
En büyük endişem şehrimizde yaşamayan tüm insanlar. Yolda
kaybettiklerimiz. Tüm bu teknoloji,
robotlar ve yapay zekaişimizin büyük bir bölümünü devraldığında kendini demode
ve işe yaramaz hissedenlere üzülüyorum.
Siyasal sisteme
kızanlar ve ona karşı çıkanlar. Şehir dışında farklı hayatlar yaşıyorlar.
Bazıları kendi kendini besleyen küçük topluluklar oluşturdu. Diğerleri 19.
yüzyıldan kalma küçük köylerdeki boş ve terk edilmiş evlerde kaldı.
IdaAuken burada ağzındaki baklayı çıkarmış değil mi? Küreselcilere itiraz edenlerin nereye sürüldüklerine dair bize ipucu veriyor.
Bu arkadaşsonuçta, “bu iyi bir hayat” diyor. Geçmişte yaşam tarzı hastalıkları, iklim değişikliği, mülteci krizi, çevresel bozulma, tamamen tıkanmış şehirler, su kirliliği, hava kirliliği, sosyal huzursuzluk ve işsizlik ve enflasyon gibi kötü zamanlar geçirdiğimizi de ilave ediyor.
Aslında bugün
yürürlüğe konulan senaryoların 2030 hedefleri için nasıl da planlandığını
gözler önüne seriyor. İnanmayan “Uluslararası Enerji Ajansı'nın” bu yıl
yayınladığı 10 maddelik plana bir göz atabilir.
Yani“gezegenin iyiliği için kutsal mülkiyet idealinden vazgeçtik ve mutluyuz” demeye getiriyorlar. Güya 2030’dan bize yazmış ve ballandıra ballandıra anlatıyor. Oysa bunun için 50 yıldır nasıl sistemli ve planlı bir o kadar da otoriter ve acıması insan dışı politikalarla, uygulamalarla bu noktaya gelineceğini söylemiyorlar.
YeniDünya Hükümeti’ne itaat edenlerin mutluluk tablosunu
çiziyor bize.Oysa bugünlerde
biyogüvenlik, finans, barınma, sağlık, enerji, ulaşım ve gıda krizi gibi birçok
planlamanın tek bir amacı var. O da insanları totaliter bir kölelik sistemine
hazırlamaktır.