2025'ten umutlu olmak
Pandemi döneminden kalma bir algı var: gelen her yılın geçeni arattığı ve her şeyin yıldan yıla daha kötüye gittiği düşüncesi hızla yayılıyor. Bunda küresel çetelerin ürettiği salgınlarla meydana gelen buhran dalgasının, İran’ın hedeflediği “Şii Hilali” projesiyle sayısız Müslümanın canına mal olan ve uyanışları sekteye uğratan hamlelerinin de büyük etkisi vardı. Çok şükür o günler geçiyor.
Afganistan'da,
Eylül 1996’da iktidarını yitiren Taliban Hareketi pes etmemiş, özeleştirisini
yapmış, kendini yetiştirmiş ve 6 Ağustos 2021’de yıllar sonra ilk kez bir
vilayet merkezini ele geçirmişti. Taliban Hareketi burada durmammış, çok değil
9 gün sonra 15 Ağustos'ta ise başkent Kabil'i de ele geçirerek 15 yıl sonra
Afganistan'da yeniden kontrolü sağlamıştı. Neler yazılıp çizilmişti neler. Bu
işin ABD oyunu olduğu, Taliban’ın süreci yönetemeyeceği ve tonla komplo
üretilmişti. Devrimin üzerinden 3 yıl geçti. Taliban hareketi, istişare
merkezli İslam Emirliği’ne dönüştü. Bugün Afganistan’da yüzler gülüyor. Çarklar
dönüyor. Binlerce kadın kendi iş yerini açmış çalıştırıyor. Afgan halkının
kendi paralarıyla barajlar, yollar yapılıyor. Kimi eksiklerin zaman içinde
düzeleceğine dair umut verici işaretler bulunuyor. 2024 yılı Afganistan’ın
İslam Emirliği’nin ordusunu geliştirdiği, helikopterlerini havalandırdığı,
halkıyla daha fazla kaynaştığı, yolsuzluğu en aza indirdiği, halkın
güvenliğinin tesis edildiği bir yıl olarak geçti. Var olan olumlu gelişmelerden
ötürü rahatsız olanlar, İslam Emirliği’ne çelme takmak istense de Afganistan’ın
güçlenmesi, istikrarı, caydırıcılığının artması her anlamda Müslümanlar için
büyük bir kazanımdır.
Asya
Müslümanlarının en gariban olduğu ülke olan Bangladeş’te 2024 senesi devrim
yılı idi. 172 milyon insanın yaşadığı ve halkın %91 gibi ezici bir çoğunluğunun
Müslüman olduğu ülkede 5 Ağustos 2024’te gerçekleşen halk hareketiyle zorba
Hasina Vecid Hükümeti devrildi. Müslüman liderlerin sık sık idam edilmesiyle
haber manşetlerine taşınan ülkenin gündemi şimdilerde bambaşka. Müslümanlar
siyasetin aktif olarak içerisindeler. Ülkeden olumlu haberler akmaya devam
ediyor. Süreç hâlâ taze. Kardeşlerimizin süreci suhuletle atlatmaları için dua
ediyoruz. Asya’da gerçekleşen bu devrim, Müslümanlar için başlangıçta büyük
moral kazanım olurken, sürecin başarıyla ilerlemesi durumunda siyasi, askeri,
ekonomik ve sosyolojik olumlu etkilerini küresel olarak da hissedeceğimiz bir
sürece gireceğiz inşallah.
Suriye’de
zalim Baas Rejimi’ne ve Beşşar Esed’e karşı 15 Mart 2011’de sivil protestolarla
başlayan sonrasında iktidarın kanlı bastırma politikalarına karşı 29 Temmuz
2011’de silahlı mücadeleye dönüşen Suriye direnişi 1 milyondan fazla kayıp
verdi. Milyonlarca insanın ülkesinden kaçarak muhacir olduğu ülke, Rusya ve
İran’ın desteğiyle yerle bir edildi. İlerleyen yıllarda Ukrayna Savaşı çıktı ve
Suriye’de görev alan Rusların neredeyse tamamı bu cephede öldü. Rusya’nın kaybı
600 bin askeri geçti. Suriye’de katliamlarda rol alan Hizbullah ve İran
unsurları da başka zalimler eliyle tasfiye edildi. Yıllar boyunca kesintisiz
direnen ve büyük bedeller ödeyen Suriyeli Müslümanlar pes etmedi ve 13 yılın
ardından önce Halep sonra Hama ve Humus’un ardından da 8 Aralık’ta 2024’te Şam’ı
ele geçirerek zalim iktidar dönemine sona verdiler. Müslümanların postalları
Şam’a değmeden Beşşar Esed çoktan hamisi Rusya’ya kaçmıştı bile. 61 yıllık Baas
rejimi, Suriye halkının kendi iradesi ve Türkiye’nin aktif destekleriyle tarihin
çöplüğüne atılmış oldu. Devrimin sırf bu aşaması bile Müslümanlar için büyük
kazanımdır. Devrimle birlikte siyasi, askeri ve toplumsal alanda
yaşanan gelişmeler ülke içinde olduğu kadar komşu ülkelerde de yankısını hızlı
bir şekilde duyurmaya başladı. Suriye devriminin bölge ülkeler açısından
oldukça hayati olumlu sonuçları olacağı gibi Filistin için de ayrıca hayırlı
sonuçları olacaktır. İşgalci İsrail ile sessiz sedasız iş birliğinde olan Baas
Rejimi ve kukla ordusu sonrası daha agresif, Türkiye tarafından üst düzeyde
hazırlanacak olan İslami kimlikli bir Suriye ordusu şimdiden Netenyahu
gibilerinin uykusunu kaçırmaktadır. Suriye’de yaşanan devrim Lübnan’da hemen
kendisini hissettirmiş ilerleyen süreçlerde de Mısır’da ve Ürdün’de zalim
rejimler için gerilimli günlerin fitilini ateşlemiştir.
Afganistan, Bangladeş ve Suriye’de hayırlı gelişmeler
olmaktadır. Türkiye askeri ve siyasi olarak tarihinin en güçlü dönemi
içerisinde bulunmaktadır. Türkiye’nin sistematik olarak bölgesel bir güce
dönüşmesinin de Müslümanlar lehine sonuçları mutlaka çaktır. Gazze’de on
binlerce şehide rağmen direniş devam etmektedir. İşgalci İsrail ise tarihinin
en yaralı dönemini yaşamaktadır. Bugün İsrail, binlerce askerini kaybetmiş daha
fazlası yaralanmış, ülke ekonomisi çökmüş, yüz binlerce kişi ülkeyi terk etmiş
vaziyettedir; güçlü pozlar vermesi kimseyi yanıltmamalıdır. İşgalci İsrail’in
işgal ettiği topraklarda güven kalmamış, uluslararası imajı ise bir daha düzelmeyecek
şekilde bozulmuştur. Dünya üzerinde Müslümanların geleceğe umutla bakmalarını
sağlayacak pek çok gelişme yaşanmıştır. Zaman umutsuzluk zamanı değil,
birleşerek ve inanarak yeni devrimlerin kapısını aralama zamanıdır.