Dolar (USD)
35.35
Euro (EUR)
36.79
Gram Altın
3009.27
BIST 100
10034.48
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Ocak 2025

2025'e Girerken Türkiye Ekonomisi: Enflasyon ve Büyüme Kıskacında

Türkiye ekonomisi, 2025 yılına enflasyonun gölgesinde ve büyüme ivmesinde zayıflamanın etkileriyle giriş yaptı. Aralık 2024 verileri, ekonominin yıllardır çözüm aradığı yapısal sorunların hâlâ derin bir şekilde devam ettiğini gösteriyor. Yüksek enflasyon, döviz kuru oynaklığı ve dış ticaret dengelerindeki bozulmalar, ekonomik istikrarın önündeki en büyük engeller olarak öne çıkıyor.

Aralık 2024’te TÜFE, bir önceki aya göre %1,03 artarken, yıllık bazda %44,38’lik bir artış gösterdi. On iki aylık ortalamalara göre ise %58,51 gibi oldukça yüksek bir artış kaydedildi. Bu oranlar, her ne kadar enflasyonun bir önceki yılın rekor seviyelerinden gerilediğini gösterse de, fiyat artışlarının hâlâ tüketici üzerinde büyük bir baskı oluşturduğunu kanıtlıyor. Gıda fiyatlarındaki artış, ulaştırma maliyetlerindeki yükseliş ve hizmet sektöründeki fiyat hareketleri, bu yüksek seviyelerin başlıca nedenleri arasında.

Diğer tarafta, üreticinin maliyetlerini yansıtan Yİ-ÜFE de alarm vermeye devam ediyor. Yİ-ÜFE’deki yıllık artış %28,52 olarak gerçekleşirken, on iki aylık ortalamalara göre %41,10’luk bir artış kaydedildi. Üretim maliyetlerindeki bu yükseliş, önümüzdeki aylarda TÜFE üzerinde yeni baskılar oluşturabilir. Yani, tüketici cephesinde fiyat düşüşlerinin yakın zamanda hissedilmesi pek mümkün görünmüyor.

Döviz kuru ise ekonomideki diğer bir sorunlu alan. Aralık 2024’te dolar kuru 35,30 TL seviyesine ulaştı. Döviz kurlarındaki bu oynaklık, ithalata bağımlı bir üretim yapısına sahip Türkiye için önemli bir risk oluşturuyor. Döviz kuru, yalnızca ithalat maliyetlerini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda enflasyon beklentilerini de yukarı çekiyor. Bu durum, ekonomik güven üzerinde olumsuz bir etki yaratıyor ve yatırımları baskılıyor.

Büyüme cephesinde ise 2024 yılı Türkiye ekonomisi için mütevazı bir performans sundu. %3,3 olarak gerçekleşen büyüme, önceki yılların gerisinde kaldı. Sanayi sektörü, üretim maliyetlerindeki artış ve küresel talepteki daralma nedeniyle zayıf bir performans sergiledi. Buna karşın, hizmet sektörü turizm gelirlerindeki artış sayesinde büyümeye önemli bir katkı sağladı. Ancak, inşaat sektörü zayıf talep ve yüksek maliyetler nedeniyle daralma yaşamaya devam etti.

Dış ticaret tarafında ise tablo pek parlak değil. İhracat 2024’te %30 artarken, ithalat %42 oranında yükseldi. İthalattaki bu yüksek artış, enerji ve ara malı bağımlılığından kaynaklanıyor. Cari açık ise yıl boyunca bir miktar düşüş göstererek 34 milyar dolar seviyesine geriledi. Ancak bu iyileşme, yeterince güçlü yapısal reformlar yapılmadığı sürece sürdürülebilir olmayacaktır.

2025 yılı, Türkiye ekonomisi için önemli bir dönemeç. Enflasyonu kontrol altına almak için sıkı para politikalarının devamı şart. Ancak bu politikaların tek başına yeterli olmadığı açık. Üretimde yerlileşme oranının artırılması, enerji bağımlılığının azaltılması ve dış ticaret dengesizliğinin çözülmesi gibi yapısal reformların bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Özellikle üretici fiyatlarındaki artışın TÜFE’ye yansımadan kontrol altına alınması, tüketicinin alım gücünü korumak açısından büyük önem taşıyor.

2025 yılı, doğru politikaların uygulanması durumunda bir toparlanma yılı olabilir. Ancak bu toparlanma, yalnızca doğru kararlar ve kararlı uygulamalarla mümkün. Türkiye’nin önünde hem bir fırsat hem de büyük bir sorumluluk duruyor. Fırsat, yapısal sorunları çözerek daha sürdürülebilir bir ekonomik modele geçmek. Sorumluluk ise, bunu gerçekleştirmek için gereken iradeyi göstermek. Türkiye, 2025 yılına bu sorumlulukla başlamak zorunda.