2024'te Türkiye Ekonomisi: Zorlu Sınavlar ve Umutlar
2024 Yılı Ekonomik Performansı: Dönem
Değerlendirmesi
2024 yılı, Türkiye
ekonomisinin inişli çıkışlarla dolu bir yılı oldu. Enflasyon, döviz kurları,
asgari üret artışları ve Merkez Bankası rezervlerindeki gelişmeler, gündemin
ana başlıklarını oluşturdu. Bu unsurlar, hem hanehalkının günlük yaşamını hem
de şirketlerin karar alma süreçlerini etkiledi.
İlk olarak, enflasyon
oranlarında yıl boyunca bir yavaşlama gözlemlendi. 2024’ün son çeyreği
itibariyle tüketici fiyat enflasyonu %48,58 seviyesine geriledi. Bu gerileme,
Merkez Bankası’nın şahin para politikaları, talep dengelenmesi ve uluslararası
enerji fiyatlarındaki oynaklıkların etkisiyle mümkün oldu. Ancak, özellikle
hizmet sektörü gibi alanlarda fiyat katılıkları devam etti.
Merkez Bankası, brüt
rezervlerini 163,5 milyar dolara çıkararak olumlu bir tablo ortaya koydu. Swap
hariç net rezervlerin de 50 milyar dolara ulaşması, finansal istikrar için
önemli bir adım oldu. Bununla birlikte, kredi piyasalarındaki daralma ticari
kredilerde büyümeyi sınırlı tuttu. İç talebin dengelenmesi ve ihracat
gelirlerindeki artış, cari dengede iyileşmeyi destekledi.
Gayrisafi Yurtiçi
Hasıla (GSYH) yıllık bazda %5,1 oranında artış gösterdi. Ancak, dayanıklı
tüketim mallarına olan harcamaların yavaşladığı ve özel tüketim katkısının
azaldığı görüldü. Buna karşın, net ihracatın büyümeye pozitif katkısı devam
etti.
Bunun yanı sıra,
istihdam piyasalarında önemli bir hareketlilik yaşandı. Mevsimsellikten
arındırılmış veriler, özellikle üretim sektöründeki toparlanmanın istihdam
artışına katkı sağladığını gösteriyor. Ancak, hizmet sektöründeki fiyat
katılıkları ve reel üretlerdeki baskılar, toplam talepte beklenen canlanmanın
önünde bir engel oluşturdu.
2025 Yılı İçin Beklentiler ve Fırsatlar
2025 yılı, Türkiye
ekonomisi için kritik bir yıl olacak. Merkez Bankası’nın şahin politikalarını
gevşetmesi beklenirken, bu adımların yatırım ortamını desteklemesi
hedefleniyor. Fonlama oranlarının %3,9 seviyesine gerilemesi ve işsizlik
oranının %4,3 seviyesine düşmesi öngörülmekte. Enflasyon ise %21 seviyesine
gerileyerek fiyat istikrarının yeniden sağlanması için önemli bir eşik olacak.
Bu düşük enflasyon
ortamı, hem hanehalkının harcama gücünü artıracak hem de şirketlerin uzun
vadeli yatırım kararlarında daha cesur davranmasını sağlayacak. Ancak, bu
hedeflerin gerçekleşmesi için özellikle yapısal reformlara odaklanılması şart.
Vergi sistemi, çalışma mevzuatı ve yargı sistemindeki düzenlemeler, yatırım
ortamının iyileşmesi için öncelikli alanlar olacak.
Özel sektörde, yabancı
yatırımları çekmek ve iş ortamını iyileştirmek için yeni reformların hayata
geçirilmesi gerekiyor. Sanayi ve teknoloji alanındaki yatırımlar, ekonomik
dengelerin çeşitlendirilmesine katkı sağlayabilir. Bunun yanında, ihracata
dayalı büyümeyi destekleyecek stratejiler kritik önem taşıyor.
Dengeli ve Sürdürülebilir Büyümeye Doğru
2024, Türkiye
ekonomisinin daha dengeli bir yapıya geçiş sürecini başlattığı bir yıl oldu.
2025’te uygulanacak yapısal reformlar ve doğru politikalar, sadece ekonomik
iyileşmeyi değil, aynı zamanda toplumsal refahın artırılmasını da sağlayabilir.
Fiyat istikrarı ve sürdürülebilir büyümeyi birleştiren politikalar, uzun vadeli
kalkınma hedeflerine ulaşılmasında belirleyici olacak.
Bu hedeflere ulaşılması
için öncelikli olarak şu adımlara odaklanılması gerekmektedir:
Eğitim ve teknoloji
yatırımları için Ar-Ge destekleri artırılmalı, dijital dönüşüm hızlandırılmalı
ve nitelikli iş gücü yetiştirilmelidir. Mali disiplinde vergi reformlarıyla
adaletli bir sistem oluşturulmalı, kamu harcamaları etkinleştirilmeli ve
şeffaflık sağlanmalıdır. Küresel rekabet gücünü artırmak için ihracat
teşvikleri geliştirilerek lojistik altyapı iyileştirilmeli, Türk markaları
desteklenmeli ve yeni ticaret anlaşmaları yapılmalıdır. Finansal sistemde
sermaye piyasaları derinleştirilerek KOBİ'lere erişim kolaylaştırılmalı,
bankacılık düzenlemeleri güçlendirilerek dijital finans teşvik edilmelidir. Bu
adımlar, sürdürülebilir büyüme ve ekonomik istikrarın anahtarı olacaktır.
Sonuç olarak,
Türkiye’nin uzun vadeli hedeflerine ulaşması için önündeki en büyük engel
belirsizliktir. Ancak, siyasi ve ekonomik istikrarın sürmesi durumunda, 2025
sadece bir toparlanma yılı olmakla kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin
ekonomik geleceğine dair umutların gerçeğe dönüştüğü bir yıl haline gelecektir.