2023 Münih Güvenlik Konferansı
Türkiye’nin birinci gündemi deprem olmaya devam ediyor ve muhtemelen bir süre daha devam edecektir. Yapılan tartışmalara baktığımızda konuşulması gereken ve gerekmeyen birçok hususun konuşulduğunu görüyoruz. Ancak depremi konuşurken, dünyadaki önemli gelişmeleri de ihmal edemeyiz.
Bu bağlamda biz de bu hafta 17-19 Şubat’ta Toplanan Münih
Güvenlik Konferansı üzerinde durmak istedik. Toplantıyı uluslararası medyada
özenle izlemeye çalıştık ve dikkatimizi çeken hususları not ettik.
Bu yıl 59’uncusu düzenlenen Konferans’ın ana gündemi 24
Şubat 2022’den beri devam eden Rusya-Ukrayna Savaşıydı. Konferans, her yıl dünyanın
önemli siyasi liderlerini, karar alıcılarını, diplomatlarını, akademisyenleri
ve gazetecileri bir araya getirir.
Bu yıl ilk defa Rusya’dan hiç kimsenin davet edilmemesi,
dikkatimi çeken en önemli husustu. Konferans’ın açılış konuşmasını çevirim içi
olarak Ukrayna Devlet Başkanı’na yaptırdılar. Zelenskiy konuşmasında: ‘’Ukrayna’nın sadece kendi toprak
bütünlüğünü değil aynı zamanda Batı dünyasının güvenlik ve çıkarlarını
savunduğunu’’ iddia etmesi dikkat çekiciydi.
Dikkat çekici bir başka husus, Avrupa Birliği’nin iki
önemli ülkesi olan Almanya ve Fransa ikilisinin Ukrayna Savaşı hakkında farklı
bakışlara sahip oldukları anlaşıldı. Bu farklılık Konferans konuşmalarına çok
net bir şekilde yansıdı.
Örneğin, Alman Başbakan Olaf Scholz’un konuşması, tam bir
ABD kuklası olduğunu hissettirdi. Savaş, Almanya’nın aleyhinde olmasına rağmen,
Rusya’yla uzun süreceği tahmin edilen siyasi bir çatışmaya gireceğinin
işaretlerini verdi.
Buna mukabil Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un konuşması ‘’denge
siyaseti’’ izleyeceğini hissettirdi. Rusya’yla doğrudan siyasi bir çatışmaya girmekten
kaçındı. NATO üyesi AB ülkeleri içinde Fransa’nın, farklı bir ağırlığa sahip
olduğunu bir kez daha gözlemledik.
Konferans’ın diğer bir konuşmacısı, ABD Başkan Yardımcısı Kamala
Harris’di. Harris, Çin’i kast ederek ‘’Tayvan’ın
da Ukrayna ile benzer bir saldırıya maruz kalabileceğini’’ söyledi. Böylece
ABD, çatışmanın sınırlarını Çin’e kadar genişletmek istediğini bir kez daha
görmüş olduk.
Çin’i Wang Yi temsil ediyordu ve konuşmak için kürsüye
çıktığında bütün gözler onun üzerindeydi. Kendinden emin ve sakin bir tavırla
şöyle dedi: ‘’Çin, birleşme
politikasından asla vazgeçmeyecektir. Bu husus Çin için, bir ulusal güvenlik
sorunudur’’ dedi. Batılı liderlerin yüzlerinin gerildiği kameralara
yansıdı.
Münih Konferansında NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’de bir
konuşma yaptı. Stoltenberg’de askeri desteğin Ukrayna ile sınırlı kalmaması
gerektiğini, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üye olmasının ne kadar önemli
olduğunu söyledi.
Toparlayacak olursak, bu yıl gerçekleştirilen Konferans
sonucunda iyice görüldü ki Avrupa, kendi güvenliği için ABD’yi hâlâ vazgeçilmez
görüyor. Zaman zaman ‘’kendi güvenlik
ordusunu kurma’’ niyetini dile getirseler de şu aşamada bunun mümkün
olmadığı bir kez daha anlaşıldı.
Batı, Çin ve Rusya’yı büyük bir tehdit olarak tanımlıyorlar. Amerika, Avrupalı müttefiklerinden daha fazla sorumluluk almaları için sürekli baskı yapıyor. 2023 Münih Güvenlik Konferansı, bir yönüyle eski olayların uzantısını, diğer yönüyle de Batı’nın sürekli ‘’ötekileştiren’’ tutumunu bir kez daha yansıttı.