Dolar (USD)
32.59
Euro (EUR)
34.98
Gram Altın
2450.79
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

23 Ağustos 2022

2023 için "soğukkanlı" değerlendirmeler!

Sizce, 2023 seçimleri bugüne kadarki seçimlerin en önemlisi midir?

Ben öyle bir iddiada bulunamam;

En önemli seçim, Rahmetli Erbakan’ın birincilikle çıktığı seçimdi belki de…

Refah Yol iktidarı, o seçimden sonra kuruldu, 28 Şubat post-modern darbesi o seçimden sonra oldu, o süreç “darbelere direnişin”in milâdı oldu.

Yani, hangi seçimin daha önemli olduğu bakış açınıza göre değişir.

En iyisi şöyle diyelim:

Bütün cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri çok önemlidir.

2023 seçimleri de elbette çok önemlidir.

Bir seçime olmak ya da olmamak meselesi olarak bakmak, gerilimi arttırır.

Sağlıklı düşünmeye engel olur.

Ben çok çetin süreçlerden geçtim.

Baskıların had safhaya çıktığı 28 Şubat Süreci’nin bana kazandırdıklarından biri de, olayları değerlendirirken “soğukkanlı” kalabilmeyi öğretmesi oldu.

Bir seçimi varlık yokluk meselesi olarak görmektense, içinde bulunulan durumun analizini yapmayı ve geleceğe yönelik çıkarımlarda bulunmayı daha yararlı bulurum.

Böyle yapalım.

Arkamıza yaslanalım.

Ve tabloya bakalım:

İçinde bulunduğumuz süreçte, bir tarafın, yani Cumhur İttifakı’nın Adayı belli:

Allah’tan bir mâni çıkmazsa, Sayın Recep Tayyip Erdoğan.

Bu seçimi, Erdoğan kazanacaksa, büyük ölçüde “Liderlik” etkisiyle kazanacak.

“Ben Erdoğancıyım” diyenlerin çok azı, aynı vurguyla “Ben Ak Partiliyim” diyebiliyor.

Sayın Cumhurbaşkanı ile partisi arasındaki makas iyice açılmış durumda.

Türkiye’nin dışarıda gösterdiği büyük etkinlik, ne kadar puan getiriyorsa Sayın Erdoğan’a getiriyor.

Başarı olarak görülenler Sayın Erdoğan’ın hanesine yazılıyor, bir konuda başarısız olunduğu ya da yetersiz kalındığı düşünülüyorsa, bu AK Parti’ye fatura ediliyor.

Sayın Erdoğan’ın yalnız bırakıldığı, bazen yanlış yönlendirildiği yönündeki yaygın değerlendirmeler malûmlarınız.

Seçmenlerin en az yüzde 70’i, Sayın Erdoğan’a bir kere de olsa oy vermiş durumda, bunların büyük bölümünü de bütün seçimlerde oy verenler oluşturuyor.

Bunların ne kadarı “kesin olarak” tercih değiştirmiş durumdadır?

Ve mesela, Sayın Erdoğan ile Ana Muhalefet Genel Başkanı karşı karşıya kaldığında, “CHP’ye oy verecek hale gelmiş kadar kızgın, küskün” hale gelmiştir?

Benim görebildiğim kadarıyla, birçok dezavantajına rağmen, vatandaştaki “vefa” duygusu, “sıkıntıların daha da büyüyebileceği” korkusu, Sayın Erdoğan’a bir dönem daha “seçim” kazandırabilir.

Ak Parti ise, bu haliyle çok zorlanır.

Bunları sadece ben söylemiyorum.

Sayın Erdoğan’a ve AK Parti’ye çok yakın isimlerin “ikazlarından” da çıkartılması gerekenler var.

Mesela…

Sabah Gazetesi’nin iki önemli yazarı,

Burhanettin Duran ve Salih Tuna’nın ikazları…

Sayın Erdoğan Liderliğinki iktidarın ve Ak Parti’nin “haklarını” teslim ettiği “Ak Parti’nin gücü ve geleceği” başlıklı yazısında

–dikkatle okuyalım lütfen- şöyle demiş Duran:

“2023 seçimlerinde AK Parti yeni bir sınava tabi tutulacak. İktidardaki yıpranmasını, hatalarını ve yapamadıklarını seçmene anlatmanın yolunu bulmak ve yeni bir güçlü destek almak zorunda. Muhalefetin kendisini alternatif çözüm adresi olarak sunamaması AK Parti için bir fırsat. Ancak muhalefetin dağınık hali kazanmak için yeterli değil. Dış politika ve güvenlik konularında gösterdiği başarıyı içeride kapsayıcı politikalar üreterek ve yenilenmeye devam ederek göstermesi gerekiyor. Bu yenilenme çabasını Kürtler, merkez sağ seçmen, küskün muhafazakârlar ve gençlere anlatmakta gayretli olmalı. Hayat pahalılığıyla mücadele ve gelir dağılımı meselelerine odaklanacak mikro politikalar geliştirmeli.”

Burhanettin Duran’ın yazısındaki “zorunda” kelimesi, seçimlerin “çantada keklik” olmadığını gösteriyor değil mi?

Gelelim Salih Tuna’ya…

O da, “Ak Parti’de yeniden doğuş” başlıklı yazısında şu ifadelere yer vermiş:

“Aday çıkarmaktan bile aciz muhalefetin rasyonel hiçbir çözüm önerisi üretmediğini, yalan dolandan öteye geçmediğini herkes görüyor. Dahası, bunlar iktidar olsaydı halimiz nice olurdu diyorlar.
Erdoğan'ın enflasyonu dizginlemek için geceli gündüzlü çalıştığını da görüyorlar.
Gelgelelim, İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyeleri kaybedildi diye şöyle bir ‘Ne oluyoruz?’ dedikten sonra hiçbir şey olmamış gibi Erdoğan'ın halkla kurduğu gönül köprüsünün üzerinde tepinmeye devam eden aymazları da görüyorlar.
Mental yorgunluk kemiklerine kadar işlemiş, burnundan kıl aldırmayan bu nobranlardan millet artık ikrah etmiş.
Daha evvel söylediğimi yineleyeyim: Dava aşkını şahsi ikbale dönüştürmüş bu tipler çeperlere, çeperdekiler de merkeze çekilerek bir nevi altüst yaşanmadan yeniden doğuş olmaz2
Sözün sonu: Başkan Erdoğan varsa yeniden doğuş imkânı da var demektir,”

Evet…

Sabah Gazetesi’nden iki yazı.

İki önemli “ikaz” yazısı.

Ben her ikisinden de “seçimler bıçak sırtı” mesajını aldım.

Ya siz?

***

Millet İttifakı…Curcuna!..

Cumhur İttifakı ve özellikle de Sayın Erdoğan ile Ak Parti tarafına baktık.

Şimdi gelelim öbür tarafa…

Adaysız” İttifak’a.

Millet İttifakı masasından “aday” çıkmaması, orada bulunanlar için bir “taktik uygulama ”dan ibaret değil.

Sırf Erdoğan’ı devirmek için bir araya gelen genel başkanların hiçbiri bir başkasının Cumhurbaşkanı adayı olmasını istemiyor.

“Bir Genel Başkan”ın aklında Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül var, O’nu çatıya çıkartabilmek, siyasi hayatının en büyük başarısı olacak!

Ali Babacan, Cumhurbaşkanı Adayı olmaya en lâyık isim olarak kendisini görüyor; konuşmalarının satır aralarından bir başka ismi istemediğini, Kılıçdaroğlu ve Akşener’e hiç sıcak bakmadığını rahatlıkla okuyoruz.

Gelecek ve Deva partileri arasındaki gerilim, zaman zaman dışarıya yansıyor.

Masanın en fazla oya sahip iki partisi de alttan alta çekişiyor.

Akşener, Kılıçdaroğlu’nu istemediğini olabildiğince “nazik” üsluplarla dile getirdi öte yandan.

İşin içinde, CHP ile ‘ana muhalefet’e yükselmek isteyen İyi Parti arasındaki rekabet de var.

CHP’nin yönlendirdiği anket firmaları İyi Parti’nin pek de yükselmediğini gösteren sonuçlar yayınlarken, başka yerlere yakın olanlar da “ana muhalefet civarında” gösteriyor…

Masaya bazen hücum ederek, bazen dalga geçerek, bazen de “tehdit dilini kullanarak” müdahale eden HDP’liler var.

CHP, hem HDP’lilerin hem de LGBT’lilerin desteğini almaya çalışıyor ama CHP tabanında “yukarıya ulaşması engellenmek istenen” yoğun karşı çıkışların olduğunu biliyoruz.

Ulusalcı CHP’liler, Cumhurbaşkanı’nın sandık yoluyla devrilmesini elbette istiyorlar ama ülkenin HDP zihniyetine teslim edilmesine de tepkililer.

Masadaki “üç muhafazakâr”, Ak Parti’yi aşındırmak görevini üstlendi, lâkin hiç birin oy oranını arttıramaması, bu işlevlerini göremediklerini gösteriyor.

“İsimlerinin yazılmaması” ricasıyla, “altılı masanın kendilerine zarar verdiğini” söyleyen Deva yöneticilerini biliyoruz.

Deva ve Gelecek partilerine çok yakın köşe yazarlarına bakıyorum;

“Nagehan Alçı’ya bile katlanamayan CHP zihniyeti yarın öbür gün iktidar olursa bize nasıl katlanacak?” yollu makaleler kaleme alıyor.

“Sultan Abdülhamit’i devireyim” derken, “İttihatçı zihniyeti” başa geçirmek de var işin içinde.

O zihniyet, Gelecek Partililere, Deva Partililere nasıl bakar ve Saadet Partililere nasıl bakar?

“İsmi lâzım değil”, Deva Partisi’ne, Ali Babacan’a ve özellikle de Abdullah Gül’e çok yakın bir yazar, daha birkaç gün evvel,

“Bu CHP medyası yüzünden seçimi yine Erdoğan kazanabilir. Böyle olursa ben hiç şaşırmam.” muhtevalı bir yazı kaleme almıştı.

Yazarın satırları, CHP zihniyetinin iktidara gelmesinden de endişe edildiğini gösterdi.

“Cumhurbaşkanı sandık yoluyla indirilsin” istiyor ama bunu yapan “CHP olmasın” istiyor masadakilerden bazıları...

İşin kötüsü altılı masanın Lider Partisi CHP ve gayri resmi Başkanı da Kemal Kılıçdaroğlu!..

Masaya HDP etkisi, CHP etkisinden de fazla!..

*

Bu iş nasıl olacak?

Kime ne verilecek?

Masadan kim ne kapacak?

Öyle bir hâl ki bu…

Ekonomi bu durumdayken ve hayat bu kadar pahalıyken bile…

Umut olmayı başaramıyor masadaki muhalefet!..

Bu ittifak daha uygun bir ortamı nasıl bulacak ki?

Daha ne olması lâzım, masadaki muhalefetin oy çekebilmesi için?

*

Yazıyı bitireyim mi artık?

Olur.

Sonuç olarak…

Şöyle diyorum;

Sayın Erdoğan 2023’te her türlü olumsuzluğa rağmen kazanabilir.

AK Parti’nin işi ise çok daha zor.

Cumhurbaşkanlığı seçimindeki oyum ile milletvekili seçimindeki oyum farklı olacak.

Biri destek, diğeri ikaz oyu olacak!” diyen çok sayıda tanıdığım var!