2023 için "soğukkanlı" değerlendirmeler!
Sizce, 2023 seçimleri bugüne kadarki seçimlerin en önemlisi midir?
Ben
öyle bir iddiada bulunamam;
En
önemli seçim, Rahmetli Erbakan’ın birincilikle çıktığı seçimdi belki de…
Refah
Yol iktidarı, o seçimden sonra kuruldu, 28 Şubat post-modern darbesi o seçimden
sonra oldu, o süreç “darbelere direnişin”in
milâdı oldu.
Yani,
hangi seçimin daha önemli olduğu bakış açınıza göre değişir.
En
iyisi şöyle diyelim:
Bütün
cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri çok önemlidir.
2023
seçimleri de elbette çok önemlidir.
Bir
seçime olmak ya da olmamak meselesi olarak bakmak, gerilimi arttırır.
Sağlıklı
düşünmeye engel olur.
Ben
çok çetin süreçlerden geçtim.
Baskıların
had safhaya çıktığı 28 Şubat Süreci’nin bana kazandırdıklarından biri de, olayları
değerlendirirken “soğukkanlı”
kalabilmeyi öğretmesi oldu.
Bir
seçimi varlık yokluk meselesi olarak görmektense, içinde bulunulan durumun
analizini yapmayı ve geleceğe yönelik çıkarımlarda bulunmayı daha yararlı
bulurum.
Böyle
yapalım.
Arkamıza
yaslanalım.
Ve
tabloya bakalım:
İçinde
bulunduğumuz süreçte, bir tarafın, yani Cumhur İttifakı’nın Adayı belli:
Allah’tan
bir mâni çıkmazsa, Sayın Recep Tayyip
Erdoğan.
Bu
seçimi, Erdoğan kazanacaksa, büyük ölçüde “Liderlik”
etkisiyle kazanacak.
“Ben Erdoğancıyım”
diyenlerin çok azı, aynı vurguyla “Ben
Ak Partiliyim” diyebiliyor.
Sayın
Cumhurbaşkanı ile partisi arasındaki makas iyice açılmış durumda.
Türkiye’nin
dışarıda gösterdiği büyük etkinlik, ne kadar puan getiriyorsa Sayın Erdoğan’a
getiriyor.
Başarı olarak görülenler Sayın
Erdoğan’ın hanesine yazılıyor, bir konuda başarısız olunduğu ya da yetersiz
kalındığı düşünülüyorsa, bu AK Parti’ye fatura ediliyor.
Sayın
Erdoğan’ın yalnız bırakıldığı, bazen yanlış yönlendirildiği yönündeki yaygın değerlendirmeler
malûmlarınız.
Seçmenlerin
en az yüzde 70’i, Sayın Erdoğan’a bir kere de olsa oy vermiş durumda, bunların
büyük bölümünü de bütün seçimlerde oy
verenler oluşturuyor.
Bunların
ne kadarı “kesin olarak” tercih
değiştirmiş durumdadır?
Ve
mesela, Sayın Erdoğan ile Ana Muhalefet Genel Başkanı karşı karşıya kaldığında,
“CHP’ye oy verecek hale gelmiş kadar
kızgın, küskün” hale gelmiştir?
Benim
görebildiğim kadarıyla, birçok dezavantajına rağmen, vatandaştaki “vefa” duygusu, “sıkıntıların daha da büyüyebileceği” korkusu, Sayın Erdoğan’a bir
dönem daha “seçim” kazandırabilir.
Ak
Parti ise, bu haliyle çok zorlanır.
Bunları
sadece ben söylemiyorum.
Sayın
Erdoğan’a ve AK Parti’ye çok yakın
isimlerin “ikazlarından” da
çıkartılması gerekenler var.
Mesela…
Sabah
Gazetesi’nin iki önemli yazarı,
Burhanettin Duran
ve Salih Tuna’nın ikazları…
Sayın
Erdoğan Liderliğinki iktidarın ve Ak Parti’nin “haklarını” teslim ettiği “Ak
Parti’nin gücü ve geleceği” başlıklı yazısında
–dikkatle
okuyalım lütfen- şöyle demiş Duran:
“2023 seçimlerinde AK Parti yeni bir
sınava tabi tutulacak. İktidardaki
yıpranmasını, hatalarını ve yapamadıklarını seçmene anlatmanın yolunu bulmak ve
yeni bir güçlü destek almak zorunda. Muhalefetin kendisini alternatif çözüm
adresi olarak sunamaması AK Parti için
bir fırsat. Ancak muhalefetin dağınık hali kazanmak için yeterli değil. Dış
politika ve güvenlik konularında gösterdiği başarıyı içeride kapsayıcı
politikalar üreterek ve yenilenmeye devam ederek göstermesi gerekiyor. Bu
yenilenme çabasını Kürtler, merkez sağ seçmen, küskün muhafazakârlar ve
gençlere anlatmakta gayretli olmalı. Hayat pahalılığıyla mücadele ve gelir dağılımı
meselelerine odaklanacak mikro politikalar geliştirmeli.”
Burhanettin Duran’ın
yazısındaki “zorunda” kelimesi,
seçimlerin “çantada keklik”
olmadığını gösteriyor değil mi?
Gelelim Salih Tuna’ya…
O da, “Ak Parti’de yeniden doğuş” başlıklı yazısında şu ifadelere yer vermiş:
“Aday çıkarmaktan bile aciz muhalefetin
rasyonel hiçbir çözüm önerisi üretmediğini, yalan dolandan öteye geçmediğini
herkes görüyor. Dahası, bunlar iktidar olsaydı halimiz nice olurdu diyorlar.
Erdoğan'ın enflasyonu dizginlemek için geceli gündüzlü çalıştığını da
görüyorlar.
Gelgelelim, İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyeleri kaybedildi diye şöyle
bir ‘Ne oluyoruz?’ dedikten sonra hiçbir şey
olmamış gibi Erdoğan'ın halkla kurduğu gönül köprüsünün üzerinde tepinmeye devam eden aymazları da görüyorlar.
Mental yorgunluk kemiklerine kadar
işlemiş, burnundan kıl aldırmayan bu nobranlardan millet artık ikrah etmiş.
Daha evvel söylediğimi yineleyeyim: Dava aşkını şahsi ikbale dönüştürmüş bu tipler çeperlere, çeperdekiler de
merkeze çekilerek bir nevi altüst yaşanmadan yeniden doğuş olmaz2
Sözün sonu: Başkan Erdoğan varsa
yeniden doğuş imkânı da var demektir,”
Evet…
Sabah Gazetesi’nden iki
yazı.
İki önemli “ikaz” yazısı.
Ben her ikisinden de “seçimler bıçak sırtı” mesajını aldım.
Ya siz?
***
Millet İttifakı…Curcuna!..
Cumhur İttifakı ve özellikle de Sayın
Erdoğan ile Ak Parti tarafına baktık.
Şimdi gelelim öbür tarafa…
“Adaysız”
İttifak’a.
Millet
İttifakı masasından “aday”
çıkmaması, orada bulunanlar için bir “taktik
uygulama ”dan ibaret değil.
Sırf
Erdoğan’ı devirmek için bir araya gelen genel başkanların hiçbiri bir
başkasının Cumhurbaşkanı adayı olmasını istemiyor.
“Bir Genel Başkan”ın
aklında Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül
var, O’nu çatıya çıkartabilmek, siyasi hayatının en büyük başarısı olacak!
Ali
Babacan, Cumhurbaşkanı Adayı olmaya en lâyık isim olarak kendisini görüyor;
konuşmalarının satır aralarından bir başka ismi istemediğini, Kılıçdaroğlu ve Akşener’e hiç sıcak
bakmadığını rahatlıkla okuyoruz.
Gelecek
ve Deva partileri arasındaki gerilim, zaman zaman dışarıya yansıyor.
Masanın
en fazla oya sahip iki partisi de alttan alta çekişiyor.
Akşener,
Kılıçdaroğlu’nu istemediğini olabildiğince “nazik”
üsluplarla dile getirdi öte yandan.
İşin
içinde, CHP ile ‘ana muhalefet’e
yükselmek isteyen İyi Parti arasındaki rekabet de var.
CHP’nin
yönlendirdiği anket firmaları İyi Parti’nin pek de yükselmediğini gösteren
sonuçlar yayınlarken, başka yerlere yakın olanlar da “ana muhalefet civarında” gösteriyor…
Masaya
bazen hücum ederek, bazen dalga geçerek, bazen de “tehdit dilini kullanarak” müdahale eden HDP’liler var.
CHP,
hem HDP’lilerin hem de LGBT’lilerin desteğini almaya çalışıyor ama CHP
tabanında “yukarıya ulaşması engellenmek
istenen” yoğun karşı çıkışların olduğunu biliyoruz.
Ulusalcı
CHP’liler, Cumhurbaşkanı’nın sandık yoluyla devrilmesini elbette istiyorlar ama
ülkenin HDP zihniyetine teslim
edilmesine de tepkililer.
Masadaki
“üç muhafazakâr”, Ak Parti’yi
aşındırmak görevini üstlendi, lâkin hiç birin oy oranını arttıramaması, bu
işlevlerini göremediklerini gösteriyor.
“İsimlerinin yazılmaması”
ricasıyla, “altılı masanın kendilerine
zarar verdiğini” söyleyen Deva yöneticilerini biliyoruz.
Deva
ve Gelecek partilerine çok yakın köşe yazarlarına bakıyorum;
“Nagehan Alçı’ya bile katlanamayan
CHP zihniyeti yarın öbür gün iktidar olursa bize nasıl katlanacak?”
yollu makaleler kaleme alıyor.
“Sultan
Abdülhamit’i devireyim” derken, “İttihatçı
zihniyeti” başa geçirmek de var işin içinde.
O
zihniyet, Gelecek Partililere, Deva Partililere nasıl bakar ve Saadet
Partililere nasıl bakar?
“İsmi lâzım değil”,
Deva Partisi’ne, Ali Babacan’a ve
özellikle de Abdullah Gül’e çok
yakın bir yazar, daha birkaç gün evvel,
“Bu CHP medyası yüzünden seçimi
yine Erdoğan kazanabilir. Böyle olursa ben hiç şaşırmam.”
muhtevalı bir yazı kaleme almıştı.
Yazarın
satırları, CHP zihniyetinin iktidara gelmesinden de endişe edildiğini gösterdi.
“Cumhurbaşkanı sandık yoluyla
indirilsin” istiyor ama bunu yapan “CHP olmasın” istiyor masadakilerden
bazıları...
İşin
kötüsü altılı masanın Lider Partisi CHP ve gayri resmi Başkanı da Kemal
Kılıçdaroğlu!..
Masaya
HDP etkisi, CHP etkisinden de fazla!..
*
Bu
iş nasıl olacak?
Kime
ne verilecek?
Masadan
kim ne kapacak?
Öyle
bir hâl ki bu…
Ekonomi
bu durumdayken ve hayat bu kadar pahalıyken bile…
Umut
olmayı başaramıyor masadaki muhalefet!..
Bu ittifak daha uygun bir ortamı nasıl bulacak ki?
Daha
ne olması lâzım, masadaki muhalefetin
oy çekebilmesi için?
*
Yazıyı
bitireyim mi artık?
Olur.
Sonuç
olarak…
Şöyle
diyorum;
Sayın
Erdoğan 2023’te her türlü olumsuzluğa rağmen kazanabilir.
AK
Parti’nin işi ise çok daha zor.
“Cumhurbaşkanlığı seçimindeki oyum ile
milletvekili seçimindeki oyum farklı olacak.
Biri destek, diğeri ikaz oyu
olacak!” diyen çok sayıda tanıdığım var!