2021'e veda ederken
İki yıl önce bu zamanlar, olacaklardan habersiz bir şekilde yeni yılı karşılıyorduk. 20-20 gibi sempatik sayılara karşı duyulan ilgi nedeniyle 2020 yılının çok güzel geçeceğine dair büyük beklentiler oluşmuştu. Ancak hiç beklenmedik bir olay vuku buldu ve hayatlarımızı önemli ölçüde değiştirdi.
Yüzyılın
felaketi olarak nitelendirilen koronavirüs salgını nedeniyle iki yıldan az bir
sürede ülkemizde 82 bin 21 tüm dünyada ise toplam 5 milyon 422 bin 643 kişi ne
yazık ki vefat etti.
Hayatta kalmak
birinci önceliğimiz olsa da hastalığa yakalanma korkusu ile geçim derdi
arasında kalmak hepimizi ruhsal açıdan yordu.
Salgının
olumsuz etkileri tüm dünyada olduğu üzere bizim ülkemizde de devam etse de
genel olarak bakıldığında 2021 yılının bir önceki yıla göre daha iyi geçtiğini
söyleyebiliriz.
Geride
bıraktığımız 2021 yılını bazı ekonomik veriler üzerinden değerlendirecek
olursak;
G-20 ülkeleri
arasında 2020 yılını büyüme ile kapatan 2 ülkeden biri de yüzde 1,8’lik büyüme
oranıyla Türkiye olmuştu. Başta üretim olmak üzere hizmet dışında kalan
sektörlerin kapanmalardan muaf tutulması ve yaz aylarında gerçekleşen kredi
hacmindeki genişleme büyümeyi destekleyen en önemli unsurların başında geldi.
2021 yılında
ise birinci çeyrekte yüzde 7,4, ikinci çeyrekte yüzde 22, üçüncü çeyrekte de
yüzde 7,4 büyüyen Türkiye ekonomisine dair yıl sonu büyüme tahminleri çift
haneye kadar çıktı. İkinci çeyrekteki rekor büyüme oranı bir önceki aynı
çeyrekteki daralmayla açıklansa da yılın ikinci yarısındaki başarılı tablo büyük
ölçüde ihracattaki artıştan kaynaklandı.
Türk lirasının
ucuzlaması, üretimin kesintiye uğramaması, ülkemizin coğrafi konumu ile teşvik
ve destekler sayesinde ihracatta tarihi zirveler görüldü.
Büyümenin öncü
göstergelerinden sanayi üretimindeki güçlü artış da yıl boyunca devam etti. En
son 78,7 olarak açıklanan kapasite kullanım oranı 2020 yılı ikinci çeyrekten bu
yana istikrarlı bir şekilde artarken imalat PMI da büyüme bölgesini gösteren eşik
değer 50’nin üzerinde gerçekleşti.
İstihdamda da 2020
yılına göre ciddi bir toparlanma kaydedildi. İstihdamı korumak amacıyla yapılan
düzenlemeler (işten çıkarma yasağı, kısa çalışma ödeneği ve nakdi ücret desteği)
nedeniyle işsizlik oranında zaten gözle görülür bir yükseliş görülmemişti bu sebeple
kısıtlamaların kaldırılmasının ardından işsizlik verilerinde ciddi bir
değişiklik gerçekleşmedi. Her ne kadar yüksek büyüme oranları istihdam
verilerine tam olarak yansımasa da tüketim ekonomisinden üretim ağırlıklı
ekonomi modeline geçilmesinin olumlu etkilerini önümüzdeki dönemlerde daha net
göreceğiz.
Tasarruf
oranının düşük olduğu ülkemizde üretim ve yatırım kararlarını etkileyen en
önemli unsur hiç kuşkusuz faiz oranlarıdır. G-20 ülkeleriyle kıyasladığımızda
Türkiye, Eylül ayından bu yana toplam 500 baz puanlık indirime rağmen yüzde 14
politika faiziyle Arjantin’den sonra ikinci sırada yer alıyor.(Veriler TÜİK,
TCMB ve İSO’dan alınmıştır.)
İyisiyle
kötüsüyle 2021 yılını tamamlamış olduk. İnşallah 2022 yılı herkes için daha
güzel geçer.