2019’da Sonsuzluğa Yürüyenler
Şüphesiz ölüm insanoğlu için mukadder. İnsanoğlu doğar, büyür nihayetinde ilahi emir gereği ahirete göçer. Ama bazı insanlar vardır ki onlar vefat etseler de eserleriyle, hizmetleriyle, gayretleriyle, çabalarıyla aramızda var var olurlar
Fani dünya... Her insanın ömrü belli, seneleri sınırlı ve alacağı nefesler sayılıdır. 2019 yılı kültür, sanat, edebiyat alanında pek çok şahsiyeti ebediyete uğurladığımız bir yıl oldu. Her sene biraz daha eksiliyoruz, her yıl biraz azalıyoruz. Ama vefat edenler kadar doğanlar var. Bir dönme dolap gibidir dünya hayatı... Gelenler ve gidenler, doğanlar ve göçenler... Bu şaşmaz bir kural, değişmez prensip, ertelenmez gidişattır.
Eserleri onları unutturmuyor
Şüphesiz ölüm insanoğlu için mukadder. Hazreti Adem’den günümüze kadar insanlar doğmuş, büyümüş, gençlik ve olgunluk döneminden sonra yaşlanmış ve nihayetinde ilahi emir gereği son nefeslerini verip ahirete göçmüşlerdir. Bu mecburi bir yol elbette. Herkesin tâbi olduğu ve olmak zorunda bulunduğu bir sistem. Ama bazı insanlar vardır ki onlar vefat etseler de eserleriyle, hizmetleriyle, gayretleriyle, çabalarıyla yine aramızdalar, yine rahmetle, şükranla, saygıyla ve sevgiyle yâd ediliyorlar. Amel defterleri kapanmıyor, yaptıkları unutulmuyor. Şairler, yazarlar, sanatkârlar, ilim ve kültür insanları böyledir. Bıraktıkları kıymetli eserler, onları unutturmuyor, yetiştirdikleri talebeler hatıralarını her daim minnetle hatırlatıyor.
Ölümden sonra hatırlananlar
Ve bakıyoruz vefatlarından sonra âdeta kıymetleri daha çok anlaşılıyor, yaptıkları çalışmaların, bıraktıkları eserlerin ehemmiyeti daha iyi idrak ediliyor. Hatta birçok kişi bu zevat hakkında, “Ben bu kadar değerli olduklarını bilmiyordum, vefatlarından sonra anladım” diyebiliyor.
2019 yılı bir bakıma yine bir yaprak dökümü oldu. Sene neredeyse tamamen bir hazan mevsimi gibi geldi geçti. Bir büyüğümüzün cenazesinden dönerken başka bir vefat haberi alır olduk. Şüphesiz bu bizi şaşırtmadı, düşündürdü. Dünyaya gelenler elbette bu âlemi er veya geç terk edecekti, aslolan hayırlı bir ömür sürdükten sonra terk-i diyar etmek, terk-i mekân eylemektir.
Vefatlarını duyuramayanlar
Bu sene edebiyat âleminden, sanat dünyasından, kültür çevrelerinden, ilim muhitinden velhâsıl farklı alanlardan vefatlara şahit olduk. Kimisi genç denebilecek yaştaydı bu yitiklerin, kimi de olgun bir yaşa ulaşmıştı. Ne olursa olsun her ölüm ayrılıktır, firaktır, gurbettir ve hüzne vesiledir. Dolayısıyla her vefatı duyurmak gerekiyor. Eşe dosta haber vermek icab ediyor. Bu konuda gazetelerin, radyoların ve televizyonların görevi büyük. Hepsi bu vazifeyi yerine getirebiliyor mu ne yazık ki hayır! Önemli bir ilim, kültür ve sanat adamı vefat ettiğinde bunu sayfalarında duyuran gazeteler, ekranlarında veren televizyonlar var. Ama duymamazlıktan gelip de tek satırlık haberi çok gören medya mensupları da bulunuyor ne yazık ki... Şüphesiz bu gaflet, basınımızın en büyük zaafı. Geçmişte bir yazar, edebiyatçı, şair vefat ettiğinde bunu birinci sayfalarında okuyucularına duyuranlar şimdi bu görevi kültür sayfalarında bile esirgeyebiliyor. Ne diyelim, Allah akıl fikir versin. Bu konuda Milat gazetemizin duyarlılığı malum. Vefat haberleri verildiği gibi bazı köşe yazarlarımız tanıdıkları ilim, sanat, kültür ve edebiyat adamları hakkında yazılar da yazıyor. Şüphesiz bu kadirbilirliktir, vefa duygusunun öne çıkışıdır.
Ne zaman vefat etti, haberim yok
Bazen dost meclislerinde vefat etmiş bir kişiden bahsettiğimizde bir arkadaşımızın, “Aaa, ne zaman vefat etti, haberim olmadı, olsa mutlaka cenazesine katılır, son görevimi yapardım.” dediğini duyarız. Haklılar. Gazeteler, televizyonlar, radyolar vefat haberlerini vermezse nereden duyulacak? Bunun da vebali kanaatimce basınındır, medyanındır. Yıllar önce büyük vatan şairimiz Orhan Şaik Gökyay vefat ettiğinde arkadaşım Muhsin Karabay, gece bir gazeteyi arar ve şairin vefat haberini verir, amacı gazetede haberin kullanılması ertesi günü cenazeye bir kaç kişinin daha katılmasının sağlanmasıdır. Telefondaki genç ve kültürsüz kişi, “Orhan Şaik de kim? Yarın gündüz arar haber verirsiniz?” dediğini duyduğumuzda çok üzülmüştük. Orhan Şaik Gökyay adını duymayan bir kişi gazetecilik yapamaz, yapsa da hakkını veremez.
Yitiklerimizi uğurlarken...
Bir seneyi daha geride bıraktık. Gönüllerde yer tutmuş âbide şahsiyetler, kültür sanat adamları ve mütefekkirleri sonsuzluğa uğurlasak da hayat devam ediyor. 2020’de de yeni vefatlar olacak şüphesiz, yine sevdiğimiz, değer verdiğimiz birçok isim şu fani dünyadan ayrılıp hakiki âleme doğru yol alacak. İnsanlık kervanının yürüyüşü böyle sürüp gidecek. Biz geride kalanlara düşen görev, güzel ülkeye, bu aziz millete, bu garip ümmete hizmet etmiş, ömrünü adamış şahsiyetleri asla unutturmamak, onları her daim hayırla, iyilikle anmak ve gelecek nesillere hatıralarını taşımaktır. Bunu bir toplantı ile, bir yazı, bir eser ile yapmak mümkün olduğu gibi dost meclislerinde büyüklerimizi rahmetle anmak şeklinde de mümkündür. Bu vesile ile 2019 yılında ebediyete uğurladığımız, bu yazıda isimlerini andığımız veya adlarını hatırlayamadığımız bütün şahsiyetleri rahmetle, minnetle yâd ediyorum. Ruhları şad, kabirleri nur, mekânları cennet, makamları âli, menzilleri mübarek olsun.
2019’da ebedi âleme yürüyenler
Ali Berat Alptekin, Cemal Aksu, Doğan Uysal, Emin Işık, Enis Fosforoğlu, Ergun Balcı, Halil Açıkgöz, Haluk Dursun, Hilali Mahmutoğlu, İlhan Öztin, İslam Seçen, Kadir Mısıroğlu, Kemal Karpat, Mehmed Aksu, Mehmed Şevket Eygi, Mine Enginün, Mustafa Kafalı, Mustafa Necati Özfatura, Nadide Uluant, Nuri Pakdil, Ozan Arif (Arif Şirin), Şule Yüksel Şenler, Taha Gültekin, Tahir Yücel, Tuncer Cücenoğlu, Turan Alptekin, Yaşar Özel.