2019 Ortadoğu için barış yılı olabilir mi?
Ortadoğu, Müslüman coğrafyanın büyük bölümünü içeren merkez durumundadır. Müslüman dünyanın kalbi, hatta her şeyi durumunda olan Ortadoğu, tarih boyunca köklü sorunlara ve çatışmalara ev sahipliği yapmıştır. Ortadoğu’nun kadim sorunları ve çatışmaları, maalesef kaybolmamaktadır. Coğrafyamızda sorunlar ve çatışmalar, sürekli olarak kendilerini üretmek ve yenilemek konusunda çok başarılıdırlar. Işığı görmeyi umut ettiğimiz anda, yeni bir karanlık kabusa doğru yol almanın travmasıyla sarsılıyoruz. Ortadoğu, kadim sorunların ortadan kalkmadığı ve yeni kriz konularının volkan gibi patladığı bir coğrafyadır.
2019 yılı, Ortadoğu’da Suriye, Irak, Yemen, İran, Filistin ve Libya gibi büyük sorun alanlarının çözüme ulaştığı bir yıl olabilir mi sorusu önümüzde büyük bir meydan okuma olarak durmaktadır. 10 yıl önce gerçekleşen Arap Baharı, Ortadoğu coğrafyasında barışın, hukukun, demokrasinin, refahın ve özgürlüğün yeşereceğine dair büyük umutların doğmasına neden olmuştu. Ancak geçen 10 yılda yaşadığımız tecrübe, Arap Baharının demokrasi, barış ve adaletten ziyade savaşlara, çatışmalara ve krizlere neden olan bir ortam oluşturduğunu göstermektedir. Coğrafyamızın içinde bulunduğu karanlık ve yıkıcı ortamdan barışa, demokrasiye, refaha ve özgürlüğe doğru adım atacağımızı gösteren önemli gelişmeler ve veriler elde bulunmamaktadır. 2019 yılında Ortadoğu’da var olan çatışma alanlarının genişleyeceğini ve ortaya yeni kriz konuları çıkacağını öngörebiliriz.
Ortadoğu’da çatışma, kriz ve savaşların tarafları, Ortadoğulular olmasına rağmen, olayların yönünü belirleme gücüne maalesef yerli halklar sahip bulunmamaktadır. Ortadoğu’da olayların yönünü belirleme gücü, büyük ölçüde Rusya ve Amerika’nın dış politikaları belirlemektedir. Trump yönetiminin, askeri güçlerini Suriye’nin doğusundan çekme kararından sonra yaşanan gelişmeler ve tartışmalar, Ortadoğu’daki yaşanılanların yönünün büyük güçlerin dışı politikalarına bağımlı olduğu acı gerçeğiyle bizi yüz yüze bırakmıştır.
Suriye, sonu gelmeyen bir çatışma bölgesi olmaya devam edecektir. Rusya, Fırat’ın doğusunun tamamen Suriye rejiminin kontrolüne geçmesi için bütün gücünü kullanacaktır. Esad rejimi, Fırat’ın doğusunu egemenliğine almak suretiyle çok ihtiyaç duyduğu petrol, doğal gaz ve su kaynaklarına kavuşacaktır. Esad rejimi, Fırat’ın doğusundan sonra İdlib’in silahlı muhalif gruplardan arındırılarak kendisine devrini isteyecektir. İran, Suriye’deki varlığını güçlendirecek ve rejime her türlü desteği sunmaya devam edecektir. İsrail, İran etkinliğine karşı Lübnan ve Suriye’de çok sert operasyonlar ve müdahaleler gerçekleştirebilir. Amerika’nın çekilmesinden sonra DAEŞ’le mücadele ve İran’ın nüfuz alanının sınırlanması gibi büyük sorunlarla yüz yüze kalan ülkemiz için her an yeni riskli gelişmelerin ve krizlerin ortaya çıkması ihtimal dahilindedir. Suriye’deki gelişmelerden en çok etkilenen ülke olan Türkiye için Suriye, tehlikelerle dolu bir alan olmaya devam etmektedir. Suriye, yeni bir anayasa hazırlanması süreci dahil her açıdan barışa hizmet edecek normalleşme adımlarından çok uzak gözükmekte, istikrarsızlığı ve çatışmayı arttıracak gelişmelere gebe bulunmaktadır.
İran ve Suudi Arabistan’ın Yemen’de sürdürdükleri hegemonya savaşı, sona ermemiştir. Suudiler ve İran-Husiler, savaşı, silahla kazanacaklarına ve birbirlerine diz çöktüreceklerine inanmaktadırlar. Hudeyde ateşkes antlaşması, savaşın sonu değil, aslında yeni bir çatışma sürecinin başlangıcıdır. Suudi Arabistan’ı Yemen’de tam bir bozguna uğratmak suretiyle Ortadoğu’da etkisizleştirmek isteyen İran, Amerika’nın kendisine karşı girişeceği kuşatma politikalarına karşı şimdiden hazırlığını yapmaktadır.
Suudi Arabistan-BAE-Mısır ittifakı Katar’ı kuşatmaya ve boğma girişimlerine devam edecektir. İran ve Türkiye, her zamankinden daha fazla Katar’ı destekleyeceklerdir. Türkiye, Körfez ülkeleri arasındaki krizde bundan sonraki süreçte daha aktif taraf olarak yer alacaktır.
Ortadoğu, her zamankinden daha fazla bölünmüş rakip bloklardan oluşmaktadır. Türkiye, İran ve Suudi Arabistan’ın liderlik ettiği üç kamp arasındaki mücadele, 2019 yılında her alanda sürmeye devam edecektir.