Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Mart 2015

2015'te dış ticaret siyasetinin gündeminde neler olacak?

Acısıyla tatlısıyla geride bıraktığımız 2014 yılı, dış ticaret performansımız ve ihracat rakamlarımız bakımından kimilerine göre yüz güldüren, rekor düzeyde, kimilerine göre ise "yetmez ama yine de ümit verici" dedirtecek bir netice ile yy'in ilk çeyreğindeki yerini aldı.

TÜİK'in Ocak sonu açıklamaları beklenmekle birlikte; cari veriler ışığında ihracatımız 2013 yılındaki 152 milyar dolar gerçekleşmeye karşılık 2014 yılında 158 milyar dolar hacmine ulaşarak, küresel pazar koşullarındaki negatif durum göz önüne alındığında geçmiş yıllara oranla tatminkar bir ivmelenme yakaladı. İhracata dönük kötümser beklentiler daha düşük rakamları işaret ederken ve özellikle Kıta Avrupa'sındaki durum ortadayken, bizde 2014 rakamlarının bu seviyeye çıkması kamuoyu üzerinde şaşırtıcı bir etki bıraktı. Diğer taraftan deklare edilen bu rakamın gerçek ihracat rakamı olmadığı, 2014 yılında gerçekleştirilen ihracatın bu rakamların da üzerinde olduğuna dair açıklama, bütün kamuoyu üzerinde daha da şaşırtıcı bir etki uyandırdı ve dış ticarette memnuniyet verici gelişmeler yaşandığına dair pozitif bir algı üretti. Peki meselenin arka planı ne? Nasıl oldu da ihracatımız geçen yıla kıyasla ciddi bir artış kaydetti? İhracatımız 152 Milyar Dolar bandından hangi rakamlara tırmanarak, beklenmedik bir sıçrama yakaladı?

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'ye göre bizim gerçek ihracat rakamımız 158 milyar dolar değil. Aslında Türkiye'nin 2014 yılı ihracatı 170 milyar doların üzerinde. Peki bu nasıl oluyor? Şöyle ki: Mevcut hesaba serbest bölgelerden yapılan ihracat ve bavul ticareti yoluyla yapılan ihracat dahil edilmemiş. Serbest bölgelerden gerçekleşen ihracat 5.2 milyar dolar, bavul ticaretinden gelen rakam ise 8.5 milyar dolar civarında. Bu rakamlar da Türkiye'nin toplam ihracat rakamlarına eklendiğinde Türkiye'nin gerçek ihracat rakamı ortaya çıkmış oluyor, o da 170 milyar doların üzerinde.

Cumhuriyetin 92. yılında yakalanan bu rakamlar dış ticaretimizin gelecek performansı bakımından elbette ümit verici. Ancak cari açığın daha da azaltılması, ihracatın niteliklendirilmesi, yani ihracatın yüksek teknolojiye dayalı sektörlerden gerçekleştirilmesi, dış ticarette küresel beklenti ve trendlerin yakalanması, ihracatın büyümeye olan net katkısının artırılması gibi kritik faktörler göz önüne alındığında görünen o ki dış ticaret sektöründe yapılacak çok iş, alınacak pek çok kritik karar ve yerinde önlem, atılacak çok önemli adımlar var.

Ancak her şeyden önemlisi, dış ticaret meselemizi bir stratejik siyaset alanı olarak görmeli, özel sektör, kamu ve sivil toplum ortaklığıyla etkili kararlar alarak bu kararların altını besleyecek sonuç aldırıcı hamleler gerçekleştirmeliyiz. Dış ticareti yalın biçimde bir iktisadi mesele olarak değerlendirmek Türkiye'nin ufkunu daraltır, Ak Parti hükümetlerinin belirlediği 2023 hedeflerine ulaşılmasını ayrıca zorlaştırır. Bu bağlamda dış ticaret, makro düzeyde öncelikli aktörleri; uluslar arası ticaret diplomasisi, çok uluslu şirketler, uluslar arası ve bölgesel lobiler, WTO gibi örgütler, mikro düzeyde; siyasetçiler, dış ticaret bürokrasisi, serbest girişimciler, yerel ve bölgesel menşeli ihracatçı firmalar ve ihracatçı sektör birlikleri olan bir "siyaset" alanıdır, küresel ekonomik düzlem (Bütün yeryüzü) ise bütün bu aktörlerin girift ilişkiler içerisinde olduğu ve bütün bu aktörler arası karmaşık ilişkilerin yegane gerçekleşme mecrasıdır.

Bu genel perspektif arayışı ve vizyon denemesinden başka özellikle ulusal ve uluslar arası piyasa koşulları ve yapısı göz önüne alındığında, küresel pazarda yeni bir anlayış, yeni bir strateji ile daha güçlü bir aktör olarak rekabete dahil olma arzusu güden Türkiye'nin 2015 dış ticaret siyasetinde, bizzat somut planda hangi mülahazalar etkili olacak?

Resmi otoritelerin ve sektör liderlerinin yaptığı açıklamalara bakılırsa, Türkiye'nin diğer dünya ülkeleri nezdinde yürüteceği ticaret diplomasisinin gerek siyasetçiler gerek işadamları gerekse ticaret müşavirleri marifetiyle daha da derinlikli ve etkin hale getirilmesinin yanında, ihracata yönelik teşvik ve desteklerin çeşitlendirilmesi, ihracatçı girişimcilerin niş pazarlara yönelme kabiliyetinin artırılması, Afrika gibi kritik alanlarda daha etkili ilişkiler geliştirerek oralardaki yatırım hacminin artırılması, dünyanın pek çok ülkesinde Türkiye'yi temsilen görev yapan ticaret müşavirlerinin sayılarının artırılarak çalışma sistemlerinin yeniden yapılandırılması gibi kritik konular dış ticaret bürokrasisinin ve siyasetinin gündemindeki önemli konu başlıkları.

Diğer taraftan daha iç piyasaya ve daha ithalat-ihracat dengesine dönük olarak ise; 2015 yılında özellikle cari açığı negatif yönde besleyen ithalat kalemleri üzerinde bir baskı oluşturulacağının sinyalleri geliyor. Bazı ürünler için antidamping soruşturmalarının başlatılması, cep telefonu, tablet gibi ürünlerin yerli üretiminin desteklenmesi, ülkede üretilme potansiyeli olan ancak bazı sebeplerden dolayı ısrarla dışarıdan ithal edilen ürünlerin ülke içerisinde üretilmesinin özendirilmesi, hatta bu ürünlerin ithalatıyla ilgili bazı kısıtlamaların getirilmesi, üretimde ve tüketimde millileşmeyi teşvik edecek önlemlerin alınması, özellikle elektronik sektöründe üretim yapan, ürettikleri ürünleri ülke olarak yüksek oranda ithal ettiğimiz, devleşmiş global oyuncuların Türkiye'de üretim ve ihracat yapar hale getirilmesi, 2015 yılında ülkemiz dış ticaret siyaseti açısından önemli gündem başlıkları olarak öne çıkıyor.