Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Ocak 2014

2013'ün kaybedeni: Cemaat!

17 Aralık Operasyonu'nun devletin ekonomik açıdan zafiyete düşürülmesi, iç piyasada kısa dış piyasada ise uzun vadede ciddi kayıplara yol açan sonuçları içermesi ve bir darbe girişimi olduğu artık kesin.

Realitenin acımasızlığıyla çarpışan iktidar ve iktidar destekçileri için ikinci önemli unsur bu teşebbüsün arkasında kimin/kimlerin durduğuydu. Operasyon girişiminin ilk şoku atlatıldıktan, darbe tehdidi savuşturulduktan sonra sadece iktidarın değil ülke halkının merakını çeken konulardan biri de bunun arkasındaki gücü kimin oluşturduğuydu .

Önceleri imayla başlayan adres göstermeler, deliller ışığında biçimlenirken operasyonun önemli destekçilerinden birinin cemaat olduğunu ortaya çıkarmakta da gecikmemişti. Bu iddialar cemaat tarafından yalanlanmadığı gibi operasyonun her platformda şiddetle desteklenmesi cemaati operasyonun -potansiyel- yerli ve güçlü ayaklarından biri kıldı.

Cemaat, 17 Aralık Operasyonu'na kadar İslami/muhafazakar gelenekten gelen camiada saygı duyulan, eleştirilerde nezaket sınırları geçilmeyen bir teşekküldü kuşkusuz. Ancak operasyon sonrası ortaya çıkan tablo şimdiye kadar gözetilen hassasiyeti tamamen bitirmişti.

Zaten cemaatin dershane konusundaki çıkışlarının gittikçe hırçınlaşması, bunun zaman zaman bir gövde gösterisine dönüşmesi toplumsal düşüncede bir eleştiri mekanizmasını harekete geçirmişti. Gösterdikleri abartılı reaksiyon bilhassa muhafazakar camiada onay görmemişti. Hükümete karşı açıkça cephe almaktan çekinmeyen cemaatin ilk ciddi kaybı bu süreçte, bireysel bazdaki eleştirinin toplumsallaşmasıyla başlamıştı.

İlginçtir, bünyesinde yığınla akademisyen, toplum mühendisi, araştırmacı vs bulunduran cemaat, toplumun tepkisinin ne kadar önem ve ciddiyet kazandığını görememişti. Aslında cemaat, bu tepkiyi görmedi mi yoksa görmek mi istemedi tartışılabilir. Asıl güç, halkın çoğunluğunun itibarında değil etkin ve etkili seçilmişlerin hizmette yer almasıdır, diye düşündükleri de iddia edilebilir. Yoksa amaç, planlanan bir operasyon için hükümetle tüm bağlar koparmak istenirken halkın çok da önemsenmemiş olması; ya da bu minvalde sıralanabilecek yığınla varsayımlardan biri miydi kim biliru2026

Sebebin ne olduğu bu çerçevede çok da mühim değil aslında. Önemli olan cemaatin, hükümetle restleşmesinde de operasyon sonrasında da halkla bağlarının zayıfladığını görmediği ya da önemsemediği gerçeğidir.

Cemaat, toplumsal anlamda ilk tepkiyi İslami/muhafazakar STK'ların ortak açıklamalarında görürken bunu bile hükümetin baskısıyla yazılmış bir deklarasyon olduğunu söylemekten çekinmedi. Karşılaşılan bu toplumsal refleksi iyi ve doğru okuması gerekirken nedense bunun iktidar güdümlü zayıf ve bağımsız bir çıkış olduğu savına sığındı.

Operasyon sonrası tüm ibrelerin kendilerine dönmesi karşısında geliştirdiği sistem de önceki tutumlarından farklı değildi. Cansiperane bir şekilde operasyonun savunulması, mağdur durumuna düşmüş iktidarla mücadeleye girişilmesi kamuoyu vicdanlarındaki itibarlı konumlarını sarsmaya yetmişti. Fethullah Gülen'in lanetleşmesinin, tüm evlere ve defalarca ulaşması cemaatin olumlu intibaı silen önemli bir başka unsur olmuştu.

Cemaat müntesipleri kamuoyunun buna niçin böyle tepki gösterdiğini tipik bir mürit/müntesip çerçevesinden baktığı için bir türlü anlayamamıştı. Müridin, şeyhe yaklaşımının çok daha ötesinde "hocaefendi"ye bağlanmış, onu masumiyet karinesine oturtmuş, hiçbir davranışı yanlış görülemez, eleştirilemez hükmüne bağlanmış hizmet erlerinin halkın zihninde oluşan olumsuz etkiyi anlaması beklenemezdi tabii.

İslami/muhafazakar camianın dışında kalan kişiler için Fethullah Gülen'in içerdiği anlamın, bir dini hareketin yöneticisi, olduğunu da fark etmemişlerdi. Seküler bir yaklaşımda bedduaların, lanetleşmelerin negatif anlamalara sahip kelimeler olmaktan öte anlam taşımadığını dau2026

Son günlerde cemaate karşı herkeste -az ya da çok- olumsuz bir bakış açısı geliştiğini görmek çok kolay. Üstelik tavırları sadece cemaat dışında kalanlar için değil cemaate sempati duyan, gönül bağı besleyenler için de ciddi bir kırılma noktası oluşturmuştu.

Daha önce farklı bir teşekkülde yer alsa da çocuklarını cemaatin özel okullarına, dershanelerine gönderen bazı kişilerin çocuklarını büyük bir kararlılıkla buralardan alması verilecek en anlamlı örnek. Ayrıca cemaatten olmasa da Zaman Gazetesi alan birçok kişinin aboneliklerini kesmeleri, bedava gazete gönderilmesi fikrini ret etmeleri de buna eklenebilir.

Tüm tepkilere rağmen cemaatin yalnızlaşmasına katkı sağlayan olayların bitmesi bir yana devam ediyor olması şaşkınlık verici. Fethullah Gülen'in veliahtlarından biri kabul edilen şahsın, Başbakan Erdoğan için Tebbet Suresi okumaya davet etmesi, Zaman yazarının Erdoğan'ı Tevrat'tan örnekle tehdit etmesi vs bu politikanın devam edeceğinin işaretlerinden. İşte bu ve bunun gibi birçok uygulamasıyla genelde cemaat, özelde Fethullah Gülen, sürecin olduğu kadar son yılların da kaybedeni olmuş görünmektediru2026

twitter.com/sabihadogann