2013 BÜYÜME HEDEFİ TUTACAK AMA\u2026
Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK), 2013 yılı Aralık ayı sanayi üretim endeksi sonuçlarını açıkladı.
Sanayi üretim endeksi; imalat, madencilik, elektrik üretim ve dağıtım sektörlerinde yer alan ve Türkiye'deki toplam üretimin büyük bir kısmını oluşturan şirketlerin üretim miktarı izlenerek hesaplanıyor. Kısaca ifade edersek, sanayi sektörünün ürettiği mal miktarındaki değişmeleri gösteren bir endeks.
Takvim etkisinden arındırılmışsanayi üretimi aralıkta bir önceki aya göre değişmezken, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 7,1 arttı.
Yıllık bazda ise yüzde 3,4 büyüdü.
Bir parantez açarak "takvim etkisinden arınmayı" bir cümle ile açıklayalım. Takvim etkisinden arınma; mukayese edilen dönemler arasında tatil günleri sebebiyle oluşan çalışma günü farklılıkların ortadan kaldırılması işlemidir.
Sanayi sektörü içinde en önemli kalem olan imalat sanayi üretimi ise, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 7,2 arttı.
Bu rakamlar neyi ifade ediyor?
31 Mart'taaçıklanacak 2013 yılı büyümesinin, beklentilerin üzerinde olacağının müjdesini veriyor.
Orta Vadeli Programda 2013 için yüzde 4 büyüme öngörülüyordu.
Uzmanlar, hatta hükümetin ilgili bakanları, yılın ikinci yarısında meydana gelen olumsuzluklar nedeniyle büyümenin yüzde 3,8'i aşamayacağını dile getiriyorlardı.
Son üç aydaki üretim artışı, büyümenin yüzde 4'e çıkabileceği ihtimalini kuvvetlendirdi.
Siyasi gerilimve dış koşulların elverişsizliğine rağmen büyüme hedefinin yakalanması bir başarı olarak kabul edilebilir.
AB ülkelerinin yüzde 1'lerde büyüdüğü, Yunanistan örneğinde olduğu gibi bazı ekonomilerin küçüldüğü bir konjonktürde bu büyüme hızı yeterli görülebilir.
Fakat bu mukayesede şu gerçeği de gözden ırak tutmayalım; Türkiye gelişmekte olan bir ülke olup, AB ülkelerinin refah seviyesine yetişmek için çok daha hızlı büyümek mecburiyetindedir.
Ne var ki 2014'te de aramızdaki mesafe kapanmayacak.
Büyüme hedefiyine yüzde 4 olarak belirlendi.
Siyasi riskler, FED'in para musluklarını kısması, döviz kurlarının pahalanması, Merkez Bankası'nın talebi sınırlandırmaya yönelik adımları, büyümenin önündeki engeller olacak.
Tabii en önemli nokta, ekonomi kurmaylarının cari açık korkusuyla bir ayaklarını frende tutması.
Üretim modelimizham madde, ara malı ve enerji bakımından dışarıya bağımlı olduğundan üretim arttıkça ithalat da artıyor, bunu karşılayacak döviz gelirimiz yetersiz kaldığından dış borcumuz kabarıyor.
Haliyle cari açığımız da ekonomiyi tehdit eder boyuta ulaşıyor.
Yazıyı kaleme aldığımız sırada 65 milyar dolara çıktığı duyurulan ve milli gelire oranı yüzde 7,5'i bulan cari açığın daraltılması için büyümeden fedakarlık ediliyor.
Oysa Türkiye, AB ülkeleriyle arasındaki gelir farkını kapatmak, 2023 yılında kişi başına milli geliri 25 bin dolara yükseltmek ve her yıl işgücü piyasasına katılan 600 bin gencine iş bulmak için yılda en az yüzde 6 oranında büyümek zorunda olan bir ülke.
Bir hususun daha altını çizelim. 2002-2008 döneminde kişi başına gelir 3 bin 500 dolardan 10 bin 437 dolara çıkartılarak gayet güzel bir performans sergilenmişti.
Ancak son 5 yılda ise gelir artışı durmuş, kişi başına gelir 2013'de hala 11 bin dolara ulaşamamıştır.
"Orta gelir tuzağı"diye nitelenen bu durumdan bir an önce kurtulmak gerekir.
BUGÜN 14 ŞUBAT
Geçen hafta, TeknoSA'nın 2014 yılı hedeflerinin değerlendirildiği basın toplantısına katıldım. Olumlu bir tablo çizen TeknoSA'nın Genel Müdürü Sayın Necil Oyman; cep telefonu ve elektronik eşya harcamalarında, getirilen taksit sınırlamasından dolayı bir durgunluk yaşandığını, ancak sevgililer günü sebebiyle satışlarda tekrar bir hareketlenme olacağını ifade etti.
Biz de iyi tarafından bakalım; demek ki artık "Bugün beni 6 ay önce terk edip evlenen eski arkadaşıma aldığım cep telefonunun 11.taksitini ödedim" pişmanlığını duymayacağız.
Şaka bir yana; her ne kadar 14 Şubat Sevgililer Günü, "en pahalı hediyeyi ben aldım" yarışına dönse bile biz yine de işin özünden ayrılmayalım, hazır taksit sınırlaması gelmişken, sevdiklerimize sevgimizi parçalara bölmeden gösterelim.
