1.Meclis, 21 Anayasası ve Yeniden Sivil Bir Anayasa
21 Nisan 1920'de Heyet-i Temsiliye namıma bir genelge yayınlanır. Genelgede "Allah'ın yardımıyla Nisan'ın 23'ü Cuma günü namaza müteakip Ankara BMM'nin açılacağı ifade ediliyordu. Program şöyleydi; Bütün mebuslarla Hacı Bayram Camii'nde Cuma namazı kılınarak Kur'an ve namazın nurlarından feyz alınacak. Namazdan sonra ise lihye-i saadet ve sancak-i şerif taşınarak Meclis binasına gidilecek. İçeri girmeden evvel bir dua okunarak kurbanlar kesilecek bunun için kolordu özel tedbirler alacak. Kur'an hatimleri ve hadisler okunmaya başlanacak hatm-i şerifin son kısmı ise Meclis binasının önündeki bir törenle tamamlanacak. Cuma günü namazdan evvel minarelerden salavat-ı şerife okunacak hutbe esnasında da Hilafetmeabımız Padişahımız Efendimiz Hazretlerinin ism-i hümayunları zikredilecek. Sonrası birtakım resmi kutlamalar vs. Bakınız Meclis zabıt katibi Hıfzı Veldet Velidedeoğlu o gülerdeki tabloyu nasıl aktarıyor;" Beyaz sarıklı, beyaz veya kara sakallı, cübbeli ve eli tespihli hocalarla, pırıl pırıl üniformalı genç subay, yazmalı veya şal sarıklı aşiret beyleri, külahlı ağalar, tarikat babaları ve kavuklu çelebilerle, Batı kültürüyle yetişmiş Kuva-yı Milliye kalpaklı, nokta bıyıklı modern gençler yan yana oturuyorlardı. Gerçi mebusların kıyafetleri ve kafaları renkli renkliydi ama gönülleri ve amaçları birdi."
Aynı zat ileriki yıllarda, Halk Partisi'nin seçim yasasını şu cümlelerle eleştirecekti. Halk Partisi tarafından gösterilen aday mutlaka seçiliyordu. O halde bu adaylar halkın seçimine sunuluyor demektense halkın onayına sunuluyordu deyişini kullanmak belki daha yerinde olur. Neyse daha yazımızın başında tadımızı bozmadan 21 Anayasası'na geçelim. Bilindiği gibi son dönemlerde 21 Anayasası'na ve onun yapıcısı 1.Meclise sıklıkla göndermelerin yapıldığına tanıklık ediyoruz. Haksız sayılmazlar çünkü 1Meclis, 1921 Anayasası'nı yani Teşkilat-ı Esasiye Yasası'nı yapan ve Anadolu'daki Türk'ü ve Kürt'ü ile tüm İslam unsurlarının bir araya geldiği bir Meclis çatısıdır.1921 Anayasası'nda vatandaşlık tanımı olmamakla beraber, kurucu Türkiyelilik ön planda tutulmuştur. Etnik vurgusu olan ayrılıkçı ifadeler 1921 Anayasası'nda yer almamıştır. BMM tarafından 1921 yılında kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunun 2.maddesi de" Türkiye devletinin dini, din-i İslam'dır" ibaresini taşıyordu. Milli Mücadelenin temel beyannamesi sayılan Misak-ı Milli beyannamesi: " Osmanlı İslam ekseriyetiyle mesku00fbn bulunan aksam" diye tanımlar ve "Türk" ifadesini kullanmaz. Anadolu ve Rumeli Müdafaayı Hukuk Cemiyetinin beyannamesinde ise: u2026 Bilcümle anasır-ı islamiye" şeklinde bir millet tanımı yapılır. M Kemal'e göre: " Bu hudud-u milli dahilinde tasavvur edilmesin ki anasır-ı islamiyeden yalnız bir cins millet vardır. Çerkes vardır ve anasır-ı saire-i islamiye vardır. İşte bu hudut, memzuç bir halde yaşayan, bütün maksatlarını, bütün manasıyla tevhid etmiş olan kardeş milletlerin hudut-u millisidir. Hepsi İslam'dır, kardeştir..
Anayasa adem-i merkeziyetçi bir yapı üzerine bina edilmiştir. Örneğin Madde 11'de: Vilayet mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir" denilerek illere muhtariyetlik(özerklik) tanıyordu. Aynı maddede iç ve dış siyaset, din, adliye ordu gibi genel konular uluslar arası ekonomik ilişkileri merkezi hükümet vazedecek. Geriye kalan eğitim, sağlık, vakıflar, medreseler, ekonomi ve tarım gibi işlerin düzenlemesi ve yürütülmesi Vilayet Şuraları'nın yetkisine bırakılacaktı. Şuraların seçiminde de orada oturan halk söz sahibi olacaktı. Buraya kadar her şey normal Ne var ki 1924 tarihi bir kırılmayı beraberinde getirecektir. Din merkezli bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve toplumu tanımı, ilerleyen yıllarda yerini dar bir milliyetçilik anlayışına bırakacaktır. Bu kırılmanın sebepleri üzerine çeşitli argümanlar ileri sürülmektedir. Bilhassa 1923'te Lozan'ın imzalanmasından sonra her şeyin ters yüz olduğunu görüyoruz. Örneğin 24 Anayasası'yla illerin özerkliği kaldırılıyor Türkiye ahalisine vatandaşlık itibariyle "Türk denilir" hükmü konuluyor. Son noktayı da" Devlet, Türk'ten başka millet tanımaz" diyerek 24 Anayasası Encümeni koyuyor. Sonrası malum Tevhid-i Tedrisat'la başlayan baskıcı, dışlayıcı, ötekileştirici ulus devletçi sisteminin icraatları..Öyle ki 1.Meclis'e renkli kıyafetlerle gelenlere bu sefer dar ağacı bekliyordu! Başvekil İsmet İnönü'nün " Türk'e ve Türklüğe riayet etmeyeni ezeceğiz" ifadeleri vs. Kuşkusuz zor dönemlerdi. Kürtlerin bu süreçte ciddi bir hayal kırklığı yaşadığını söylememize gerek var mı?
Bugün ise Türkiye yeni bir dönemin arifesinde. Yine tüm kesimleriyle birlikte kendine yeni ve farklı bir sayfa açmak üzere kollarını sıvadı.Türkiye, şüphesiz Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Abazasıyla, romanıyla kısacası tüm kesimleriyle birlikte yeni bir anayasa yazarak Türkiye'yi yeniden inşa edecektir. Bu sefer durum farklı. Tüm engellemelere rağmen bu ruhu artık bizden kimse alamaz.Er ya da geç bu ülkede "insan" gibi yaşayacağız. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Kurdukları ittifaklarla da bunu engelleyemeyecekler. Yeter ki biz birbirimize düşmeyelim, oyuna gelmeyelim. Çünkü bu zihniyet bizi birbirimize düşürmek adına her yolu deneyecektir.
twitter.com/sivildemokrat