Dolar (USD)
34.58
Euro (EUR)
36.27
Gram Altın
2918.85
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Ekim 2014

1916-2014 ORTADOĞU

Henüz I. Dünya Savaşı sürerken 1916'da Ortadoğu sınırları Fransız diplomat François Georges-Picot ve İngiliz Mark Sykes, gizli bir antlaşmayla Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarını İngiliz, Fransız ve Ruslara bölüştürdü.

İngiliz-Fransız-Rus ittifakı bölge ile ilgili asıl fikirlerini gizli tutuyordu. Çünkü o yıllarda Filistin toprakları içinde İsrail Devletini kuracaklarını açıklamıyorlardı. İsrail'i kurma planı 1917 Rus Bolşevik devriminden sonra açıklandı. Buna Araplar büyük bir öfke duysa da iş işten geçmişti.

İslam dünyasındaki öfke üzerine İngiliz Dışişleri bakanı Arthur Balfour, İngiliz Yahudi cemaat lideri Baron Rothschild'e, "İngiliz hüku00fbmeti, Yahudi halkı için Filistin topraklarında bir ana vatan kurulmasını desteklemektedir. Ve bu amaca ulaşılması için elinden geleni yapacaktır" diye mektup yollar. Bu, "şartlar ne ve nasıl olursa olsun yanınızdayız" demekti.

Tam da bu yıllarda Mısır İngilizlere bağımsızlık isteğini bildirir 1. Dünya Savaşı'ndan sonra Mısır'ın bağımsız devlet olma talebini (Paris Barış Konferansı'nda) İngiltere reddeder. Bunun üzerine İngilizlere karşı ayaklanma başlar ve İngilizler binlerce kişiyi öldürerek isyanı bastırır.

1914 sonrası Osmanlı için topraklarının bir bir kaybolması demekti. Tarihte olmayan Suriye, isim değiştire değiştire sonunda Suriye oldu, keza Irak diye bir coğrafi bölge de yoktu. Diplomatlar Picot-Sykes ikilisinin cetvelle dağıttığı Osmanlı toprakları üzerinde kendi menfaatlerine yarayacak şekilde peyderpey devletçikler oluşturdu.

Enerji kaynakları ve israil için o yıllarda ne planlanmışsa bugün de -küçük değişiklikle- aynı planlama söz konusudur.

Girizgahı uzun tutmamın sebebini merak ediyorsanız bugün yaşananları 1900 sonrası ile mukayese edebilirsiniz.

Tek fark görürsünüz;

O yıllarda askerleri ile gelen Batı, şartların değişmesiyle artık askerlerini getirmeden haritaları değiştirmeyi daha "rantabl" görüyor. Sadece zaman zaman -o da gerektiğinde- uçaklarını gönderip havadan bombalar atıyor. Amaçta değişiklik yok, amaca ulaşmada alışılagelmişin dışında bir yöntem uygulanıyor.

Peki, geçtiğimiz yüzyılın başında amaç neydi?

Saymıştık, İsrail.

İsrail diye bir devlet, enerji kaynaklarını kontrol, Uzakdoğu'ya nüfuz stratejilerinin kolaylaştırılması.

Afganistan İşgalinde amaç Çin ve Rusya'ya yakın olmaktı. Artık o bölge bir ABD üssü olmuş. Batı'nın Saddam sonrası için planladığı Ortadoğu enerji kaynaklarını kendi tekellerine alma hedefi Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye'nin güçlü, bölge denklemi içinde yer almadaki kararlılığı ile zora girdi. Zira Kürdistan Bölgesel yönetimi Batı'nın bütün uyarlarına rağmen petrol sevkiyatını Türkiye üzerinden yapmayı kararlaştırdı. Elbette ki bunda Türkiye hükümetinin İngiliz-ABD ortak itirazına direnci önemli rol oynadı.

Bölgede şerik kabul etmeyen ABD, Türkiye'ye "bölgeye karışmaması" için çeşitli yollardan mesajlar gönderdi. Gezi, paralel darbe ve İŞİD hadiseleri bu bağlamda değerlendirilebilir.

Bölgede bir tek Türkiye'nin Batı'nın planlarına karşı duruşunun "yaptırımlara" yol açacağı biliniyordu. Alınan bütün önlemlere rağmen halk mobilize edilerek hükümete ayar vermek isteyen Batı, bundan sonra da Ortadoğu denkleminin dışında olması için Türkiye üzerinden farklı oyunlar oynayabilir. Elbette devlet-hükümet buna karşı hazırlıklıdır. Ancak, bütün hazırlıklara rağmen üçüncü kezdir (Gezi, 17-25 Aralık, 6-7-8 Ekim Olayları) büyük tahribatlara yol açan olaylarla ilgili toplumun endişeli olması hayra alamet değil. Zira halkta "son 6-8 Ekim olayları büyük oranda bürokratik yetersizlikler yüzünden çok ağır bedellere mal oldu" kanaati hakim.

Ülke üzerinde oynanan bu çirkin ve acımasız oyuna karşı savaşı kaybeden komutanın yenilgisine gerekçeler sayarken "bir, barutumuzbitmişti" demesi misali "TOMALARIMIZ ARIZALIYDI" diyen bürokrasi 'arızalı'dır.

II. KurtuluşSavaşıdediğimiz bir süreçten geçerken, geçen asrın ilk çeyreğinde olduğu gibi Batıvar gücüyle saldırırken, ehil olmayan, yetersiz ve 'arızalı'bürokrasi yüzünden düşmanın veremediği zararıbiz kendimize veriyoruz.

1900-1916 sürecinde bu ülkede meydana gelen Bab-ıAli Baskını, Selanik Hareket Ordusu, Menemen kalkışmaları, 5-6 Eylül olaylarıbir yönüyle de dışgüçlerin içuzantılarının korkak, beceriksiz ve 'arızalı' bürokrasisi yüzünden yaşandı.

Diyarbakır başta olmak üzere 6-8 Ekim günleri yaşanan acıolaylar bu ARIZAyıgün yüzüne çıkardı. Bunun nasıl olduğunu, 2-3 bin genc ve çocuğun şehri ve bürokrasiyi nasıl PAUSE durumuna soktuğunu başka bir yazıda uzun uzadıya ele alacağız.

NOT: Bir önceki yazımızda Diyarbakır Kayapınar ve Bismil Kaymakamlarının meydana gelen olaylardaki yetersizliklerine atıfta bulunmuştum. Konuyu konuştuğum yetkililer kaymakamların bu olaylarda yapacaklarıfazla bir şeylerinin olmadığınısöylediler. Her iki yetkilinin hakkına girdiğim için helallik istiyorum.