17 Aralık devam ediyor!
Garip şeyler yaşanıyor bu ülkede. Uzunca bir süredir devam eden bu anlaşılmaz eylemler ilişkisi 17 Aralık operasyonu ile biraz vuzuha kavuşmuşsa da hala karanlık ve aydınlatılmayı bekleyen noktalar mevcut.
Yakın tarihimiz envai çeşit garabetli, şüpheli olay/eylem ile dolu oladursun daha dün bizlerin tanıklık ettiği karışık durumlar/haller devam etmekte!
Gerçi bizlerin ve çocuklarımızın şehadeti altında gerçekleşen çoğu olay artık giz olmaktan çıkmış durumda. Bunun birdenbire görülen yahut ilham yoluyla kalbe/duyguya inen bir özel meziyet olmadığı ise aşikar.
7 Şubat'ta sarsıcı bir çarpışmayla muhatap olan bünyelerimiz için 17-25 Aralık Operasyonlarıyla görme ve algıları açma sonucuna giden bir yol açılmış oldu.
Daha düne kadar kucak açtıklarımızın, tabiri caizse bizden daha fazla itimat ettiklerimizin ne denli büyük bir plan ve oyun içerisine dahil olduklarını görmemizi kapatan puslu sır, artık aşınmaya başlamıştı...
Daha fazla para ödemeyi göze alarak okullarına, dershanelerine emanet verdiğimiz "Allah'tan korkan insanlar eliyle yetiştirilsinler" muradıyla ceplerimizden eksilenlere tamah etmediğimiz yapıyı çevreleyen sis dalgası dağılmaya başlamıştı.
Ayrı ayrı cemaatlerden olsak da sadaka, zekat, kurban, burs niyetli yanımıza varanları da boşdöndürmekten haya etmiş, gücümüz miktarınca yardımı yüksünmeden vermiştik.
Onların başarıları, büyümeleri ile kendimiz yapmış gibi gurur duymuş, açılan her bir okulları adına sevinmiş, çevremize PR yapmaktan da çekinmemiştik.
İnsana, yaradandan dolayı hürmetimiz büyüktü elbet, lakin onlara karşı hissettiklerimiz bir kardeş sıcaklığına eş sevgiydi!
İntisabımız başka başka kapılara olsa da insanlığa hizmetin ayrı yollarına revan olduklarımız olarak düşünür; onların fedakarlıklarını, adanmışlıklarını evlatlarımıza örnek gösterirdik.
Lakin 17 Aralık, tılsımın bozulması için yapılmış bir büyü gibi etki etmişti hepimize!
Savruk hayatlarımızda ideal gördüğümüz bir yapılanmanın cansiperane erlerinin neye, nasıl, hangi amaçla çalıştıklarını anlamamız zaten hemen gerçekleşmemişti.
Önce inkar, sonra inceleme ve zor da olsa kabul etme evrelerinden geçtik büyük bir kısmımız.
Çok da kolay olduğu söylenemezdi zaten!
Kopuşlar, ayrılmalar yavaştan başlamış "vardır bir hikmeti" mantığıyla şeksiz şüphesiz iman edenler dışındakilerin iç dünyalarında büyük yıkımlar yaşanmıştı.
On yıllardır kurdukları aidiyyet bağlarıyla cemaatten ayrılamayanlar, artık başka bir camiada yer alamayacak olduğunu hissedenler, mevcut sosyal yapıda yeni bir teşekkül bulamayacağı için yerlerinde duranlar da olmuştu tabii.
Ancak tek vazgeçemeyenler bu tipoloji içerisinde olanlar da değildi.
Yıllardır verilen burslarla okutup makama-mevkiye taşınanlar, şaşırtıcı bir hızla akademik kariyer yaptırılanlar, ticari ilişkiler ağıyla kısa sürede kalkındırılmış tacirler/ sermaye sahibi yapılmışlar ve bu yapının çökmesiyle kazanımlarının ilerlemeyeceğinin farkında olan niceleri -kar-zarar hesabı yapanlar- da vardıu2026
Sahip olduklarını kaybetmekten korkanlar, koşulsuz inananlar, yaptıkları usulsüzlüklerden hesap sorulmasından çekinenler operasyon girişiminin akamete uğramasının ardından hemen pes etmeyeceklerdi kuşkusuz.
Nitekim bu mevzubahis kişiler, yıllardır yaptıkları gayri kanunu işlerin teker teker deşifre olmasına, milli menfaate mugayir eylemlerin açığa çıkmasına, kurdukları kumpaslara her gün bir yenisinin eklenmesine rağmen duruşlarını/savunularını sürdürmeye devam etmişlerdi.
Her biri bulunduğu yerdeki güç ve imtiyazını, yıllardır gizli ve sistematik ağla sahip oldukları koltuklarını operasyonun devamı ve başarısı için seferber etmişti zaten.
Özellikle yargı cephesinde u2013yaptırım gücü sebebiyle- belirginleşen yanlı tutumları/kararları artık amaçlarını gizleme sevdasından vazgeçtiklerinin -belki de artık bunun imkansızlığından dolayı- en bariz işaretleriydi.
Darbe girişimini sorgulamak, bunun hesabını sormak için başlatılan davaları akamete uğratma, etkisizleştirme çabaları verilen çoğu kararda gözükmekteydi.
Böcek olayından, tır durdurma faciasının araştırılmasına kadar birçok konuda yargıda verdikleri mücadele bir yönüyle son çırpınışlar olarak kabul edilebilir. Lakin gözden kaçırılmaması gereken, tüm güçleriyle taarruz halinde oldukları ve darbekar heveslerini içlerinde canlı tuttukları olmalı!