Dolar (USD)
35.17
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2963.07
BIST 100
9916.22
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Haziran 2017

15 Temmuz'u ne çabuk unuttuk!

Hiç şüphe yok ki Gezi, algısı, kurgusu önceden oluşturulmuş doğrudan Erdoğan'ı ve milleti hedef alan ciddi bir kalkışmaydı. Altı ay evvelinden "OccupyTurkey" adlı facebook grupları kurulmuş, Mehmet Ali Alabora'nın başını çektiği(onun da başını kimin çektiği belli) tiyatro (mi mimör) oyunuyla son provalar da yapılmıştı. Soros'un dışarıdan getirdiği militanlarıyla birlikte içeride plan son kez gözden geçirilmiş, ByLock üzerinden talimatları alan FETÖ'cü polisler de yerlerini almıştı. Sonra gelsin no pasaran yazıları, apolitik gençlik palavraları, dibine kadar kapitalist çürük İslamcılar, kırmızılı kadın ve kırmızı fularlı kız vsu2026 Kısacası Soros'un "Kırmızı Devrimi" için hemen her şey hesaplanmıştı.

PR'nı FETÖ ve Aydın Doğan medyasının üstlendiği ve gayet romantik bir üslupla takdim ettiği çapulcuların vandalizmi hala hafızalarımızda yerini koruyor. Kırmızı fularlı kız olarak simgeleştirdikleri bir militanın önce Kandil sonra YPG safları ve nihayet Rakka'da biten terör yolculuğunun ardından Cengiz Çandar ve taifesinin alçakça ürettiği algılar!

Bu terör yolculuğu bile Gezi'de devrimci sol-sosyalist, İslamcı grupların ve terör örgütlerinin arasındaki ilişki ağını ve işbirliğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Ve bu ilişki/ittifak hala devam ediyor.

Türkiye, işte bu organizeli Gezi kalkışması ve ardından gelen 17-25 Aralık darbe teşebbüsünden sonra en şiddetli operasyonu 15 Temmuz gecesinde geçirdi. Küresel tefeci sistem, Gezi'den beri aktif olarak sahaya sürdüğü bir CIA imalatı olan FETÖ eliyle bu sefer de ülkemizi topyeku00fbn işgal etmeye yeltendi.

Çok kan aktı! Vatanları uğruna direnen masum sivil insanların üzerine kurşun sıktılar, tankları sürdüler ve bomba yağdırdılar. 249 vatandaşımız oracıkta şehit düştü. Basiret sahibi, fedakar, fakir Anadolu insanının olağanüstü direnişi ve başlarındaki cesur liderleri olmasaydı bugün farklı bir Türkiye ile karşı karşıyaydık! Allah'a çok şükür o gece başaramadılar.

İşin hazin tarafı ne biliyor musunuz? 15 Temmuz'dan sonra gerek medyanın sahici anlamda algı üretememesi ve gerekse 15 Temmuz adına tertiplenen konser ve şiir organizasyonlarından ne yazık ki bu büyük operasyonun mahiyetini idrak edemedik. Şimdi de mahkemeler marifetiyle gittikçe karmaşık bir hale getirilmek istenen bir sorunla karşı karşıyayız.

Bakınız, 15 Temmuz işgal girişimi, mahkemelerde karikatürize edilmeye başlandı bile! Peş peşe gelen tahliye haberleri vicdanları ciddi anlamda yaraladı. Dilek Güngör'ün köşesinde yer verdiği habere göre sadece Bursa'da bunun için oluşturulan rüşvet fonu 160 milyon lira civarındaymış. FETÖ'cü darbeciler bilinçli olarak yalan, ret ve inkar taktiğiyle 15 Temmuz'u sulandırmaya çalışıyor.

Darbenin siyasi ayağını oluşturduğundan kuşku duymadığımız CHP ise bilinçli olarak ürettiği "kontrollü darbe" algısıyla hala FETÖ'ye hizmet ediyor. Daha da hazin olanı söyleyeyim, sanıklar şehit ve gazi yakınlarına dil çıkartıyor, nanik yapıyor, rahat ve pişkin tavırlarıyla dikkat çekiyorlar.

Şu ana kadar Silivri'deki davaları yakından takip eden vekiller; Metin Külünk, Fatma Betül Sayan ve Markar Esayan oldu. Duyarlılıklarından ötürü bu vekillerimize teşekkür ederiz. İyi de AK Parti'nin vekilleri bu kadar mı? 317 tane vekil çıkaran koskoca bir parti ve teşkilatlarından bahsediyoruz. Ayşe Kantarcı, duruşma salonlarındaki yalnızlıklarını sitem dolu sözlerle ifade etmesine ve sosyal medya kampanyalarına rağmen bu davalar ne yazık ki hala AK Parti teşkilatlarının, gençlik kollarının, milletvekillerinin ve sivil toplum örgütlerinin gündemine giremedi.

Medya ise bu davaların algısını ne yazık ki ciddi manada üretemiyor. Ergenekon davalarında 24 sat yayın yapan FETÖ yayın organlarını hatırlayınız! Oysa bilhassa Silivri, Sincan ve İzmir'de görülen davalarda AK Parti teşkilatlarının, gençlik kollarının ve sivil toplum örgütlerinin/sendikaların düzenlediği organizasyonlarla dolup taşmalıydı. Şehit ve gazi yakınlarımızı bu alçakların pervasız tavırlarıyla baş başa bırakmamalıyız. AK Parti milletvekilleri, parti teşkilatları ve sendikalar böyle bir zamanda ortaya çıkmayacaklar da ne zaman çıkacaklar? Ve bu ilgisizliği metal yorgunlukla izah edebilir miyiz?

*

Her şeye rağmen moralimizi bozup yılgınlığa düşmemeliyiz. FETÖ'nün direncimizi kırmasına da asla müsaade etmeyelim. Çünkü ortada Erdoğan'ın direncini kırıp ülkemizi teslim almaya yönelik büyük bir tuzak var.

Cumhurbaşkanımız geçenlerde kendinden beklenen açıklamayı yaptı ve "Suçüstü yakalandıkları halde mahkemede 'duymadım, görmedim' diyerek üç maymunu oynayan FETÖ'cüler kendilerini bekleyen acı sondan kurtulamayacaklar" dedi.

Evet, kim ne derse desin bugün Erdoğan direnen son kalenin şerefli bir komutanıdır. Ve olan biten her şeyin farkındadır. Hiç kuşkunuz olmasın yakın bir zamanda mahkemelerde oynadıkları bu tiyatro hüsrana uğrayacaktır. Eninde sonunda bu hainlerin kökünü kazıyacağız. Yeter ki ülkeyi tek başına sırtına yüklemiş olan bu cesur adamın mücadelesine ortak olalım. En mühimi de algı oyunlarına yenik düşmeyelim. Çünkü bugün Erdoğan'ın kaderiyle ülkenin kaderi artık birleşmiştir.