15 Temmuz’u harcatmayalım
15 Temmuz’u harcamayalım. Diğer bir ifade ile yozlaştırmayalım. Çünkü bunun faturasını hepimiz çok pahalı öderiz. Hem de uzun yıllar.
Böyle bir tehlike var mı? Var. En azından ben böyle düşünüyor ve yeni bir sene-i devriyesi gelirken kaygılarımı paylaşmak istiyorum.
Zira yaşanan vıcık vıcık çürüme, çıkar peşinde koşma, kibir ve gurur, vurgun ve hırsızlık, ahlâken dibe vurma neticesi istismar edilmeyen hiçbir değer; yozlaşmayan, inandırıcılığını kaybetmeyen hiçbir söylemimiz kalmadı.
Gençler dinlerinden neden uzaklaşmaya başladı sanıyorsunuz? Mütedeyyin insanların onlarca yıl ıstırap ve gözyaşı ile biriktirdiklerinin üzerine çöreklenen her devrin adamlarının hoyratça savurması yüzünden.
Kemalist baskı küçük bir azınlığı insan yerine koyuyor geniş halk kesimlerini ise küçümsüyordu. “Halk plajlara hücum etti vatandaş denize giremedi” hesabı.
Siyasi partiler ezilen, hor görülen geniş kesimlerin çok partili hayata geçtikten sonra sığınağı oldu. Merkez sol katı laiklerin, mütekebbir bürokratların, devleti emerek ayakları üzerinde duran burjuvazinin temsilcisi iken merkez sağ partiler ise dindarların, kimlikleri gasp edilen Kürtlerin ve ekonomik yönden zayıf bırakılanların sığındıkları bir örümcek evi idi. Tek gayeleri karşı kesimin şerrinden kendilerini bir parça da olsa muhafaza edebilmek.
Aslında merkez sağ da merkez sol da, halk yüzünden denize giremeyen vatandaş hesabına kurulmuş siyasi oluşumlardı. Kemalist projenin iktidar bloğu içerisindeki muvazaalı iç bölünmenin neticesi idi.
Lakin bu bölünme artık işlevselliğini kaybedince halk kesimleri yeni arayışlara girdi. Merhum Erbakan’ın söylemi bu insanların dikkatini çekmeye başladı. Ayrıca 90’lı yıllar İslamcı siyasetin en görkemli olduğu yıllardı. Kemalist blok artık gelişmeleri engelleyemez olmuştu. Kürtler, dindarlar ve yoksul kesimler fevc fevc Erbakan’ın partisinde siyaset yapmaya başlıyordu.
Lakin bu gelişme ile birlikte asalakların partiye dadanması bir oldu. Hiçbir ideali ve birikimi olmayan, tek mesleği durağa gelen ilk otobüse binip çıkarlarından başka bir kaygısı olamayan küçük adamlar bu partiye doldu.
Sonra Kemalizm ve Batının müştereken eylemi ile yaşanan 28 Şubat süreci ve iktidardan indirilen Erbakan hükümeti.
Lâkin halk, artık plajları terk etmeyi pek düşünmüyordu. Gelişen olayları liderlik karizması ile yönlendiren Recep Tayyip Erdoğan ve partisi AK Parti uzun yıllar halk tarafından büyük bir teveccüh gördü.
Bu arada siyaset bezirgânı, çapsız, niteliksiz, açgözlü, muhteris ne kadar siyaset cambazı varsa partiye dolmaya başladı. Bunun yanı sıra kötü kokular ve söylentiler ayyuka çıkmaya başlamıştı.
Lâkin iş bununla kalsa yine de iyiydi. Eski mücahitlerden kimileri yeni müteahhit olarak pazarda yerini almaya başlamışlardı. Her şey iktidarın sırtına yüklenmiş, İslâmi faaliyetler yok mesabesine inmişti. Kültürel seviye ise muhalefet dönemlerine göre çok irtifa kaybetmiş yerlerde sürünmeye başlamıştı.
Müteahhit olamayanlar, yalakalık, yağcılık, “pelikan”lık yoluyla kovasını doldurmanın çabası içerisine daldı. Her gün TV ekranlarını dolduran ve incir çekirdeğini doldurmayan sonu gelmez boş boğazlık... İktidar goygoyculuğu… Tefekkür, düşünmek, Ümmetin önünde duran devasa sorunlara hikmet yoluyla çözüm aramak… Adam sende delinin zoruna bak!
Lakin “vatandaş” kesimi, plajların bu tıklım tıklımlığından hiç de hoşnut değildi. Halka ders vermek için Cumhuriyet mitingleri ile gözdağı vermek istedilerse de başarılı olamadılar. İhtilali hep hayal etseler de bir türlü kalkışamadılar.
Ta ki takkeli Kemalistlerin ABD destekli 15 Temmuz kalkışmasına kadar.
15 Temmuz gecesi bu halk bir destan yazdı. Darbeciler ise hiç ummadıkları bir ders aldılar.
Aradan çok kısa bir süre geçti. Mazbatasını alan Ekrem İmamoğlu’nu dinleyen kalabalık defalarca şu soğanı attı: Mustafa Kemal’in askerleriyiz.
Nereden nereye!..
Bu gidişata ortak akıl ile çözüm bulunamazsa AK Parti umut olmaktan çıkacak. Çürüme diz boyu. Liderin karizması Weber’yen izah İle rutinleşmeye başladı bile. Tek çözüm: İstişare ve temizlik.
Hain girişimin hemen akabinde Ankara’daydım. Kaç kişiden duydum. O gece Külliyenin etrafı hep modelsiz fukara arabalarıyla doluymuş. Tehlike geçtikten sonra zenginlerin arabaları tekrar park etmeye başlamış.
15 Temmuz yaklaşıyor. Ne olur bu konuyu istismar konusu yaparak halkın nezdinde değersizleştirmeyelim. Çünkü halk ne cahil ne de aptal.
Aksine, sezgileri çok güçlü…
Yoksa yeni bir tehlikede sokağa çıkacak kimseyi bulamayız maazallah.