15 Temmuz yaklaşırken...
Yunanistan askeri olmak istemeyince yurda gelmiş. Henüz vatandaşı olamadığı yurdun, vatan mücadelesini veren gazeteci- foto muhabirin adı Mustafa Cambaz…
Yaşantısı, yüce
gönüllü insanların varlığını gözlerimiz önüne sermiştir.
Merhameti, bilhassa kedilere baba gibi bakması, herkesin
işini kolaylaştırıcı ruhu, örnek kişiliği ile bu makama ulaştırmıştır onu
Allah.
‘Ve siz müşfik insanları gözlerinden tanırsınız’. Kolay
kolay- hayır- demezler işlerinizi kolaylaştırmak için...
Mustafa Cambaz tam da böyle. Onlardan bizi haberdar eden , yüreğimize sevgilerini ve dualarını koyan
şüphesiz! Rabbim. Bu makam öyle kolay bir makam değil. ’’ Şehadet bir
yaşantı biçiminden sonra tecelli eder.’’
Topkapı metrosu durağına adının verilmesine de çok
uygulanmıştım. Onların isimleri kalmalı hafızalarımızda…
Yunanistan’dan gelip
öne savrulan, şehit olan er kişiydi o, melekler yareni olsun inşallah ...
Kelebekler uçuşmuş
Sabahın kuyusundan
Kanatları kan..
Kelebekler uçuşmuş
Aydınlığa ram
Özgürlüğe can..
Kelebekler uçuşmuş
Kimi balından
Kimi kozadan..
Kelebekler uçuşmuş
Vakit cAN
Şehadete AN
Şehit can emanetini vermiştir.
15 Temmuz 2016 ‘da vatan sevgisinin imandan olduğu sınavını; bedenleriyle,
ruhlarıyla ispat etmişlerdir onlar dünyanın gözü önünde.
Bahçesinden gülleri sökenlere, ağacından yaprağını
dökenlere, elbette sözü vardır gücü vardır, karşı koyacak yüreği, verecek canı
vardır bu vatana adanmış ruhların.
Yaşamak ki naifçe bir parmak izi bırakıp çekilmekti,
delmeden dünyayı.
Ecdadın kanla suladığı topraklara böyle vefa gösteren
milletin ki! Ölüme borcu yoktur.
Şehadet bir çağrıdır, nesillere çağlara.
Bu süreç ruhların silkelenmesinde
çok büyük bir etken olmuştur.
Vatan topraklarından hain bakışları setretmek büyük görevdi !
Bu sorumluluk ki ;adı , zikri, fikri ne olursa olsun, birleştirip,
topladı milletimi. Bir olan Rabbine teslim eyledi. Ölümden korkmadan şehadet şerbetiyle
hemhal eyledi …
Hainliğin azı çoğu olmazdı. Nöbetler kıyamdı. Günlerce
dışarda duruş, bekleyiş kıyanlara had bildirmekti. Kutsalımız vatanı, namusu
çiğnetmemekti.
Yeryüzünü bulandıranları
ifsat edenleri ayıklamak gerekiyordu! Ayıklanmak!
Daha da çok ayık olmak gerekti , yeni nesle sağlam bir kuşanmışlıkla teslim
edilecek vatan için. Özgür bir nida ile, özden gür bir sesle ayık olmak...
Ve ölçüyordu Rabbimiz bizleri.
Yüreğimizin kabarması,
imanımız/Gözümüzün yaşı, imanımız /Attığımız adım imanımız/Dualarımız imanımız
/Ölümden korkmayışımız imanımız idi.
Ayrışmalıydı nifak, geceden ayrışan sabah gibi.
Pirinçten ayrışan beyaz taş gibi.
Bulutun derdi olsundu tüm griler. Araf bize göre değildi.
Net olmalıydı bu vatanın tüm neferleri.
Rahmete muhtaçtık
Bir sabahtı ki yine uyandık
Toprağa düşen yüzler ise yenileyecekti
Şehirleri
Ve gelincikleri...
İyi bir tarih bilinciyle büyümeli idi çocuklar.
Yaşananları iyi anlamalı anlatmalı idi büyükler.
Ruhu bir sevda bir dava ile donanırdı evlatların bu şekilde.
Neyi çok sevmeleri gerektiğini öğreneceklerdi . İşte bu ders için bu günler bir fırsattı. Kahramanlık yapanları
ve hainleri bilmeli idiler geleceğin temsilcisi çocuklar.
Gece kararır gün de ağarır.
Sen ki ey can! Kaç tel ayırdın karanlıktan?
Mustafa Cambaz’a ve tüm 15 Temmuz şehitlerine rahmetle.