Dolar (USD)
34.61
Euro (EUR)
36.24
Gram Altın
2919.12
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Temmuz 2020

15 Temmuz Unutulur mu?

Bu aziz milletin 15 Temmuz Gecesi yaptığı, iradesine defalarca saldıran gelmiş geçmiş bütün darbecilere isyan etmekti.

Niyeti de, darbeci zihniyete bir daha ayağa kalkamayacağı ölçüde “ders” vermekti.

Bu oldu mu?

Milletin üzerine düşeni hakkıyla yerine getirmesi bakımından evet.

O gece, ölümü öldüren milyonların son derece şuurlu karşı koyuşuna şahitlik ettik…

Şuursuzluk hali olsaydı, o gece darbe girişimine “Fetöcü komutan emriyle”, neler döndüğünü anlamadan karışmış çok sayıda Mehmetçik linç edilebilirdi.

Şükür bu olmadı.

O geceden günümüze yansıyan birçok sahnede, darbeyi püskürten o güzel insanların “Evlâdım bak yanlış yapıyorsun, dön bu yanlıştan güzel yavrum” kıvamında ikna çabaları var.

O gün bu şuur zenginliği olmasaydı çok kötü şeyler olabilirdi, çok kötü.

Anadolu ferasetine selâm olsun.

Bunları ifade ettikten sonra, gelelim “unutulma, unutmama” meselesine.

Meydanlarda elde edilen her zafer, onu “masada” taçlandıracak “medeniyet perspektifine” ihtiyaç duyar.

Ben buna “Kültürel İktidar” diyorum ısrarla.

Bu varsa işlem tamamdır, yoksa “sahadaki” üstünlüğünüzü “masaya” yansıtamazsanız, zaferleriniz hezimete döner!..

Biz, sahalardaki üstünlüğünü masalara genellikle yansıtamamış bir millet olarak biliniriz.

İngilizler ise, yenseler de yenilseler de “galip”tirler.

Mesela…

Neyse…

“Lozan” meselesine hiç girmeyelim isterseniz!..

*

Dün 15 Temmuz şehit ve gazilerini andık.

Allah hepsinden razı olsun, mekânları cennet olsun.

Bugün 16 Temmuz.

Darbe girişiminin üzerinden dolu dolu dört yıl geçmiş ve biz bugün bu dört yılın muhasebesini yaparken…

Birileri “algı operasyonuna” devam ediyor.

Sosyal medya ortamında “tiyatro” ekibi çok faal, gençleri de daha ziyade bu ekip etkiliyor.

15 Temmuz’da sokaklara dökülen, tankların üzerine çıkan, mermiye kafa atan, havadaki uçakları elleriyle yakalamaya çalışan o kahraman insanların kahir ekseriyeti sesini duyuramayacak durumda.

Çoğunun geçim sıkıntısı var.

Ellerindeki kısıtlı imkânlarla sosyal medyadaki “algı operasyonları”yla başa çıkmaya çalışanları görüyorum.

Gece gündüz “15 Temmuz’u” anlatabilmenin derdindeler.

Sadece bugünlerde değil, senenin her günü memleketlerine sahip çıkmanın gayreti içindeler.

Bunlardan niceleri, bizi arayıp uzun uzun iç dökerler.

Kimileriyle uzun uzun yazışmalarımız olur.

Bu dönemin nimetlerinden alabildiğine faydalanan varsıl-muhafazaKÂR takımından; yakın işadamlarının, milletvekillerinin, belediye başkanlarının, il ve ilçe başkanlarının vesairelerin çoğundan şikâyet ederler hep.

Şöyle derler özetle:

“Biz kendimizi yırtıyoruz da birilerinin umurunda değil… Karşı taraf vekiliyle asiliyle yükleniyor, bizimkiler ‘Şu beni ziyaret etti, biz şunu ziyaret ettik, burada şunu yedik, şurada bunu yedik, istişare ettik, teşekkür ettik… Abidik, gubidik!”

Bu böyle maalesef…

Belli mevkilere gelenlerin büyük bölümü “En üstteki bir şey söylesin de ona göre tavır alalım, terse düşmeyelim” tavrında.

Kimileri de, “Siyaset bakarsın yön değiştirir, net tavır belli etmeyim” kıvamında.

Memleketin dar gelirli geniş yürekli insanları da, gözü budaktan sakınmadan mücadele veriyor her ortamda.

Şu 15 Temmuz darbe girişiminin “ihanet” tarafını anlatabilme çabasından dolayı “komşularıyla” kavgalı olan nice vatan evlâdı bilirim.

Üniversitelerdeki az sayıdaki “delikanlı”, memleketin ne büyük bir badireden kurtulduğunu anlatabilmek için akla karayı seçer, hedefe yerleştirilir…

Hatta bu dönemde bile “not kaybına” uğrar!..

*

“Kültürel İktidar” bilinci, “toplu savunma, toplu hücum” pratiğiyle ortaya çıkar.

Öyle bir takımdır ki o, herkesin bir görevi vardır ve o takım içinde bütün meziyetler yerine göre değerlendirilir.

Orada “ilişkiler” değil, “liyakat” esastır!..

Orada “nimet-külfet” dengesine dikkat edilir, “Biri yer biri bakar” durumlarının olmamasına gayret gösterilir.

İslâm, bir “Kültürel İktidar” vizyonu ortaya koymuştur.

Ondaki “zekât” müessesesinin en önemli faydalarından biri de, “Biri yer, biri bakar” durumlarının önüne geçmektir.

Kültürel İktidar bilincinin olduğu yerlerde, “aydınlar” sorumluluk sahibidir, “Hayra motor, şerre fren” olmaya gayret ederler.

İkaz etmekten çekinmezler, yönetenler de yapıcı ikazlar nimet bilir.

Kültürel iktidar bilincinin olduğu yerlerde “takım oyunu” öne çıkar.

Her takımda mutlaka kaptan vardır ama icap ettiğinde dümene geçebilecek evsaftaki “kaptan adayları”nın yetişmesi için gerekli müesseseler oluşturulmuştur.

Kültürel İktidar bilincinin olduğu yerde sanat vardır ve sanatçıya kıymet vermek vardır.

Sanat, ne salt sanat içindir ne de salt toplum için.

Sanatçı memleketi için iyi olanı sanatını konuşturarak icra eder…

Merhum Necip Fazıl Kısakürekler, Merhum Abdurrahim Karakoçlar ve nicelerini minnetle analım.

Bugün, “ailenin dibine dinamit niteliğindeki” düzenlemelerin kaldırılması için çaba gösteren çok az sayıda “aydınımız” varsa ve bu aydınlarımızın sesleri de ısrarla “duyulmaz” hale getirilmek isteniyorsa…

Başımızı iki elimizin arasına alıp uzun uzun düşünmemizi gerektiren bir durumdayız demektir.

*

15 Temmuz darbe girişimini; önceki darbe girişimlerini, darbeleri, muhtıraları vesaire unutmamamız ve unutturmamamız şart.

Milletin “Kültürel İktidar”ı kurabilirsek “unutturmayız”.

Aksi takdirde…

*
Yazımızı,

15 Temmuz şehitlerimize rahmet, gazilerimize şifa temennilerimizle bitirelim.