15 Temmuz gecesi bize neler söyler!
Zaman akıyor, kimi anılar unutuluyor, kimisi daha derin yaralar açarak daha bir yerleşiyor sanki. Ateş düştüğü yeri yakar derler. Bu coğrafyada 15 Temmuz gecesi ateş, Türkiye’nin bağrına hepimizin bağrına düşmüştür.
Bu toplumun çocuklarından; eğitimcisi, yazarı, düşünürü, akademisyeni, ebeveyni olarak hepimiz sorumluyuz. Kendi insanına kurşun sıkan caniler ne yazık daha körpe yaşlarında Fetö yapılanmasına teslim edildiler aileleri tarafından. Rabbimiz evlatlarımızın dini eğitimlerini ve tüm sorumluluğunu bizim üzerimize vermiştir. Evlatlar bizimdir önce, sonra topluma ait olurlar. Ama bizler bu sorumluluktan kaçar, bu yük bize ağır gelirse ve evlatlarımızı istikamet üzere düşünmeyen, kula kulluğu öngören ve nice tahrif olmuş yapıların eline teslim edersek işte o zaman onları gerçek anlamda kaybetmiş oluruz. Evlatlarını cemaatin evlerine, abilerine, okullarına teslim eden analar, babalar bilirler miydi bir gün beyinleri yıkanmış, adeta mankurlatlaştrılmış caniler olarak kendi insanlarına hainlik yapacaklarını.
Evlat yetiştirmenin yolu
Elimizden geldiği kadar Allah korkusu ile salih amel üzere olup, evlatlarımızı istikamet ve hak din üzere yetiştirmemiz ve daha çok dua etmemiz gerekiyor. Bir tarafta ne yazık ki istikametten sapmış pek çok cemaatvari yapılanmalar, bir tarafta modern zamanların cehennemi ayartan çağrıları gençliğimizi bozguna uğratmak için her köşe başında onları bekliyor…
Nice evlerdeki yangın
Şimdi ne çok ev yangın yeri. Bir tarafta nice umutlarla evlatlarını köylerden, fakir kasabalardan okusun adam olsun diye cemaatin kucağına farkında olmadan bırakan aileler… Bir tarafta 15 Temmuz gecesi şehit düşmüş evlerin ersiz kalmış, anasız, babasız, yoksun kalmış, yetim kalmış halleri. Evlere ateş düştü dostlar, bu topraklara ateş düştü. Böylesine hain bir kalkışmayı millet olarak hak etmedik. Ama hâmi olmak, önden yürümek, büyük medeniyetlerin çocuğu olmak kolay olmuyor elbet. İmtihanlar da ağır oluyor.
Tiyatro diyenler sefada
Şimdi 15 Temmuz Darbesi’ne düzmece diyenler, tiyatro diyenler Amerika’nın eyaletlerinde çocuklarını büyütüyorlar. Palazlanıyorlar, yaşıyorlar ve Amerika’nın nimetlerinden faydalanıyorlar. Arkalarında şehit eşleri, yetim çocuklar bırakıp giden yazarlar, akademisyenler, kanaat önderleri çoğu Amerika’ya sığınmış durumda. Gerçek suçlular bu dünyada da, gerçek dünyada da mutlaka cezalarını çekeceklerdir.
Halkım, bu büyük millet her daim hâmi oldu. Yeri geldi Bosna savaşındaki Boşnaklara kucak açtık, yeri geldi Çeçenya’ dan gelenler sığındı ülkemize. Şimdi ise, cehenneme dönen Ortadoğu’da Suriye halkına kucak açtık dostlar.
Hürriyetimiz yoksa!
Hiç unutmayalım, hürriyetimiz, özgürlüğümüz elimizden alındığında yaşamanın da bir anlamı olmayacaktır. Hemen yanı başımızdaki Mısır’da yaşananları unutmayalım. Demokrasi ile başa getirilen Mursi daha yeni şehadete yürüdü acılar içinde. Bayrağımız, vatanımız, milletimiz, aziz olan kutlu değerlerimiz her şeyden kıymetlidir.
Bizden gibi göründüler
Yaşadığı sürece insan olarak hak ve adalet üzere, hakiki bir iman ve teslimiyetle yaşaması gereken insana yine ona dünya menfaatlerini kullanarak, makam, mevki, para ve şöhret basamaklarında yükselmeyi sunarak adeta şeytani bir iğva ile kandırılmış olduğunu gördük cemaat kalkışmasında. Yıllardır bu toprakların suyunu içip ekmeğini yiyenler yine insanımızın emeğini sömürerek vatan bildikleri bu topraklarda kendi insanlarına kendi silahlarını çevirdiler. Kendi oturdukları evlerini, vatanlarını yangınlara sürüklediler ama önce kendilerinin yanacaklarını unuttular.
Ders çıkarmak lazım
Dostlar 15 Temmuz kalkışmasının üzerinden üç koca yıl geçti. Ömür verirse Rabbim nice yıllar geçer. Bu yaşananlar bizlere ders olsun. Öyle bir ders olsun ki; evlatlarımız, bizden sonra gelecek olan nesiller böyle bir ihanetle muhatap olmasınlar bir daha. Onlara hak ve hakikat yolunda yürürken, Allah’a tam teslimiyeti, gönülden itaati, Kur'an’a sıkı sıkı bağlılığı öğretmemiz ve yaşayarak örnek olmamız gerekiyor.
Şimdi derin derin nefes alarak çocuklarımız için, bu aziz topraklar için, esaretle yaşamayalım diye körpe yaşlarında, civan delikanlılara, yiğit babalara, delikanlı kızlara, yiğit analara, tankların altına kendini atarak tıpkı Kurtuluş Savaşı’ndaki mücadeleler gibi kendini kurşunlara siper edenlere dualar etmeliyiz ey dostlar.
Değerlerimize sarılmak
Şimdi derin derin nefes alarak bizi biz yapan değerlerimize sımsıkı sarılarak, önden gidenlerin yasını onurluca, erdemlice tutmamız gerekiyor. Başımız dik, göğsümüz ilerde hep ilerde, gözümüzde ırmaklar önden gidenlere minnetle ve duayla, şükranla selamlar dualar göndermemiz gerekiyor.
“Ve ben… Sanki yüreğimde bir yanım volkan, bir yanım buzdağı… İçimdeki ateş her alev aldığında, imtihanımı nimet kabul edecek kadar ağır imtihan yaşayanları düşündüm, avuttum kendimi. Allah’ın bana gönderdiği güzel kulları ile su serptim yüreğime ve rahmeti bol Rabbimin varlığı ile güç buldum, ona sığınıp devam ettim güvenle…” Ayşe Kantarcı, Şehit Halil Kantarcının eşi son mektubunda bunları yazmış, çocuklarının büyümelerini, baba özlemlerini yazmış okurken dayanamayacak hale geliyorsunuz. İnanıyorum şehitler seçilmiştir, şehit yakınları da seçilmiştir Rabbim hepsine sabırlar versin.
Bir daha yaşamayalım
Rabbim 15 Temmuzlar yaşatmasın insanımıza bir daha. Bu cennet vatanda ihanet tohumları yeşermesin, kahpeler uzak olsun cennet ülkemden. Şehit kanlarıyla sulanmış aziz toprakları Rabbim ilelebet korusun muhafaza eylesin. Bizleri acizlere, vatansızlara, yoksun ve yoksullara, ümmetin yetimlerine her daim hâmi eylesin. Bizleri vatansız, imansız, istikametsiz, adaletsiz, merhametsizlerden uzak eylesin Rabbim.
Rabbim dosdoğru yaşamayı, Hak ve adalet üzere olmayı evlatlarımıza helal, temiz günler bırakmayı, namusluca ve erdemlice bir miras bırakmayı her daim bizlere nasip eylesin dostlar…
Bizi içeriden yıkma gayreti
Türk Milleti, asırlardır parçalanan acılar kuşanmış coğrafyada, zulmün ve hüznün kuşatmasında kendi değerleriyle varolmaya çaba gösteriyordu. Irak yanıyordu, Suriye kan gölüne dönmüştü, Filistin de dinmeyen yaralarla katil İsrail hala can yakmaya devam ediyordu. Her gün şehit haberleri geliyordu. Tampon bölgede, patlamaya hazır bir bomba gibi bekleyen ülkem artık Müslüman coğrafya için Çanakkale Boğazı gibi bir hal almıştı. İşte nasıl olduysa o zaman oldu her şey. Dışarıdan yıkılamayınca, İsrail’in ve Amerika’nın güdümlü hainlerini kullanarak içerden yıkmaya ahdettiler.
Hakikati doğru şekilde anlatmak
Dualarımız, evlatlarımız için, bizden sonra gelecek olan nesiller için olmalı. Her evladımızı, öğrencimizi, komşumuzun çocuğunu, akrabamızın çocuğunu bağrımıza basarak onlara hak ve hakikati en doğru şekilde anlatmanın derdine düşmemiz gerekiyor. Onlara insan olmanın erdemli hallerini, insanlıkta kardeş olduğumuz tüm yaratılmış olanlarla, adalet üzere kurduğumuz hukuku eksiksiz anlatmamız, anlatarak yaşatmamız gerekiyor. Sadece Rabbimizin önünde eğilmenin üstünlük olduğunu, kula kulluğun doğru olmadığını, herkesin hakkını sonuna kadar korumamız gerektiğini anlatmamız ve yaşayarak örnek olmamız gerekiyor.