Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.74
Gram Altın
2965.39
BIST 100
9654.9
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Temmuz 2020

15 Temmuz dersi

Toplumsal hafızamız hesaplaşamadığımız karanlık olaylarla doludur. Son 150 yıllık yakın tarihimizde derin kırılmalar yaşadığımız bir gerçektir. Osmanlı’nın yıkılışı ve yıkılış sürecindeki arayışlar bizi Doğu- Batı arasında sıkıştırmıştır.

Aydınlar üzerinden yürüyen yenilikçi ve Batıcı hareketler bizi köklerimizden uzaklaştırmıştır. Osmanlı’nın parçalanmaması için verilen fikri ve siyasi mücadele aslında oldukça yoğundur. Bu mücadeleye ek olarak ne yazık ki sanayide ve eğitim sistemimizde gerekli adımlar atılamamış, gecikilmiştir. Batıdan geri kalan sanayimiz bizi pazar haline getirmiştir. Batı için iyi bir pazar olduğumuzdan ötürü herkesin gözü bu topraklarda, bu coğrafyada olmuştur. Aslında sürekli değindiğimiz jeopolitik konumdan kaynaklanan değer de değildir bu.

Osmanlı’nın gerileme döneminden itibaren borç almaya başladığı Fransa ve diğer ülkelere karşı zafiyeti birçok alanda söz sahibi olmamızı da engellemiştir. 20. yüzyılın başlarından itibaren Batı’nın, özellikle de İngiltere’nin sanayide elde ettiği ilerlemeyle birlikte ürettiği malların pazarlanması için en uygun pazar Osmanlı coğrafyasıdır. Türkiye’nin sınırlarını genişletip, Osmanlı coğrafyasına ulaştığımızda, bugün bile tüm dünya için en iyi pazar yine aynı coğrafyadır.

Aslında bir gerçeği de burada görmek gerekiyor. Anadolu coğrafyasının güzelliği, bizi 20. yüzyılda ileri taşımaya yetmediği gibi sanayi ve ekonomik olarak güçlenen ülkelerin paylaşamadığı pazar haline dönüştürmüştür. Şu söz bu iddiamızı güçlendirecektir: “Türkiye büyüdükçe budanması, kurudukça sulanması gereken bir ağaç gibidir.” Batının bize bakışı hep böyle olagelmiştir. Ne bizimle ne de bizsiz bir iş yürüyor. Bu nedenle kullanışlı bir iktidar istenmiştir Türkiye’de. Ne zaman ki yerli ve tam bağımsız milli bir devlet olma yönünde hareket olmuşsa bu hareketlerin önü bir şekilde kesilmiştir. Bu ön kesme olayı bazen ciddi ekonomik yaptırımlarla olmuş, bazen de içten askeri müdahalelerle. Bu müdahalelere ek olarak çevremizde milli bütünlüğümüzü parçalamaya ve devletimizin bekasını yok etmeye dönük birtakım terör örgütlerini de aynı merkezdeki güçler lojistik ve siyasi olarak desteklemişlerdir.

15 Temmuz ve darbeler zincirini bir bütün değerlendirmek durumundayız. Tüm bu hamleler aynı amaca dönüktür ancak maşalar ve uşaklar değişmiştir. 15 Temmuz’da da FETÖ kullanıldı. Toplumsal hafızamızın bu ihanetleri daima diri tutması bizim dostumuzu, düşmanımızı tanımamız bakımından son derece önemlidir. Bütün bu süreçler bize şu hakikati de göstermiştir: Türkiye yalnızdır!

Bu coğrafyada sürekli bir gerilim ve çatışma olduğunu tarihi gerçekler gösteriyor. Düşman paranoyasıyla yatıp kalkmak da doğru değildir. 15 Temmuz öncesi ve sonrası toplumsal hafızamız karşılaştırıldığında potansiyel tehlike hep aynıdır. Hatta denilebilir ki 15 Temmuz acı bir tecrübe olmasına rağmen yeterli dersi alabilmiş de değiliz. Bu tür büyük olaylardan sonra tutunacağımız dalımız, gölgeleneceğimiz ağaç, tıpkı o sözde olduğu gibi budanmak istenmiştir ancak kurutulmasına da müsaade edilmemektedir.

Türkiye’nin bağlı bulunduğu uluslararası yapılardan bağımsız olarak hareket edebilmesi gerekmektedir. Bunun için güçlü bir iktidara, ekonomiye ve sanayiye ihtiyaç vardır. Son zamanlarda dikkatimizi çeken yerli üretim düşüncesi aslında kaybettiğimiz yerden dirilişimizin müjdesini vermektedir. Yani yerli üretimden yana tavır alan bir Türkiye, geleceği kurma noktasında doğru adım atmaktadır.

Güçlü iktidarı yıpratma, düşürme hamlesi devam etmektedir. Bugün yeni kurulan partilerin tek amacı iktidarı yıkmak olmuştur. Bu düşünce bile kimin doğru yolda olduğunu göstermektedir. Muhalefet olmalı, yanlışlar dile getirilmeli, ülke çıkarları her şeyin üstünde tutulmalı ama yeni kurulan partiler bu düşünceden uzaktadır. Görülen tablo şudur: Hesaplaşma! Evet, parti içi hesaplaşma vardır. Bu siyasî hareketler faydadan ziyade zarar vermektedir. Bu vatan için canını veren tüm şehit ve gazilerimizi rahmetle anıyoruz. Aynı ağacın altındayız, Türkiye yalnızdır, dersimizi alamazsak başımıza gelecek musibetler daha ağır olacaktır.