15 TEMMUZ: 'BİZİM İNSANLARIMIZ BAŞARDI!'
15 Temmuz 2016 Tarihi, siyasal ve sosyal tecrübemizde bir milad olarak tarihe geçti. Ordu başta olmak üzere devlet ve toplum içinde kırk yıldır örgütlenen Gülen örgütü, ordu içindeki cuntasıyla Ankara ve İstanbul merkezli kanlı bir darbe teşebbüsünde bulundu. Türkiye, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan darbelerini daha önce yaşadı. Ayrıca Türkiye, Talat Aydemir ve Fethi Gürcan cuntasının iki darbe teşebbüsünü tecrübe etmiş bir ülkedir. Şimdiye kadar hep askerler, darbe yaptı. Ancak 15 Temmuz'da ilk defa cemaat maskeli paralel devlet yapılanması, ordu içinde bir cunta oluşturarak darbeyle ülke yönetimine el koymaya kalkıştı. Cemaatin cuntalaşması, siyasi ve sosyal tarihimiz açısından ilk olarak yaşadığımız bir olgudur.
Paralelci cunta kalkışması, her şeyden önce küçük bir grup askerin, bütün orduya karşı darbe yapması anlamına gelmektedir. Paralel cuntanın ikinci hedefi, Cumhurbaşkan Erdoğan ve Hükümeti yıkmaktı. Üçüncü olarak paralel cunta, bütün millete hükmetmesini sağlayacak bir yönetim kurmayı hedefledi. Paralel cunta, ordu ve toplumun Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ve hükümete karşı kendi yanında olacağını hesapladı. Ancak paralel cuntanın hesabı tutmadı.Ordu, hükümet ve millet, bir bütün olarak paralel cuntaya karşı birleşti ve tek vücut bir direniş ortaya koydu. Ordunun, hükümetin ve toplumun elele vermesi sonucu, paralel cunta teşebbüsü sonuçsuz kaldı ve büyük bir demokrasi destanı yazıldı. 15 Eylül, sahici anlamda bir demokrasi ve özgürlük bayramının tarihidir.
Şimdiye kadar yapılan darbeler, devlet iktidarından, sermayeden, medyadan, uluslararası güçlerden, STK'lardan ve toplumun etkili bazı kesimlerinden destek görüyordu. Gülenist cunta, toplum üstünde vesayet kurduğunu düşündüğü için, ne derlerse bu toplumun onu yapacağını sanıyordu. 15 Temmuz darbe teşebbüsü, hiç kimsenin, grubun veya gücün desteklemediği bir darbe girişimidir. Toplum, devlet, ordu, STK'lar, sermaye çevreleri, uluslararası sistem, darbecileri derin ve kahredici bir yalnızlığa mahkum ettiler. Toplum desteklemediğind
Paralel cunta, Yurtta Barış Konseyi isimli bir çeteyle ülke yönetimine el koymaya kalkışmıştır. Paralel cunta, Erdoğan muhalifliği temelinde ülkemizde bir iç savaş ortamı oluşturarak hepimize hükmetmeye kalkmıştır. Toplumun Erdoğan karşıtları ve yanlılarrı şeklinde ikiye ayrıldığını hesaplayan paralel cunta, büyük bir iç savaş provasını 15 Temmuzda uygulamaya koymuştur. 15 Temmuzda, Türkiye, parçalanmış bir toplum olarak değil, bütünleşmiş bir toplum olarak darbecilerin ve dünyanın karşısına çıkmıştır. Paralel cuntanın, bu toplumun ortak değerinin demokrasi ve milli irade olduğu gerçeğinden gafil olması, onların ölümcül yanılsamalar dünyasında yaşamasına neden olmuştur. Gülenizmin toplumda hiçbir karşılığı olmadığı ortaya çıkmıştır. Toplumu bölen ve çatıştıran Erdoğan değil, Gülenizmdir. 15 Temmuzda Gülenizmin mağlubiyetiyle, Türkiye gerçek anlamda toplum olma olgunluğuna ulaştığını göstermiş bulunmaktadır.
Militarizm, toplumumuzun tank sesiyle uyanmayı veya F-16 gürültüsüyle yatmayı içselleştirdiğin
Gülenizm, içimize yerleştiriilen bir Truva Atı'dır. 15 Temmuzdaki cemaatci cuntanın darbe girişimi, paralel yapının ülkemiz ve dünya için küresel düzeyde bir güvenlik tehdidi oluşturduğunu göstermektedir. Ülkemizi iç savaşa sürükleyerek bu coğrafyada Gülenist bir diktatörlük kurmak isteyen paralel yapı, karanlık uluslararası ilişkileri ve ağlarıyla küresel düzeyde güvenlik tehdidi olduğunu göstermiştir. Gülen örgütü, sadece Türkiye'ye yönelik bir Paralel Tehdit değil, aynı zamanda bütün dünyaya tehdit oluşturan Korsan Yapıdır.Gülenizm
Paralel cunta, medya organlarını bastı, TRT'de darbe bildirisini okudu, Genel Kurmay Başkanını ve üst düzey komutanlarını rehin aldı, polisleri öldürdü, Cumhurbaşkanı'nı