15 Temmuz 2016
Kimsenin bilmediği ilk direniş duyurusu
Çocukluğumdan beri dünya tarihini birçok kez değiştiren milletimizin kahramanlıklarıyla gurur duydum. 15 Temmuz 2016 gecesi vatan için bir şeyler yapmak gerektiğini sonunda ölüm dahi olsa vazgeçmemek gerektiğini anladım. 15 Temmuz gecesi yaptıklarımın milletimizi bölmeye çalışan hainlere karşı ne kadar önemli bir duruş olduğunu bugün bile net bir şekilde görebiliyorum.
Tarih 15 Temmuz 2016, 21.00 civarları…
Evliliğime az bir zaman olduğundan eşyalarımın birçoğunu yeni eve göndermiştim. Sadece bir halı, bir masa, bir sandalye, bir laptop ve bir televizyon ile hayatımı sürdürmekteydim. O sırada ziyaretime gelen Yusuf hocanın yüksek sesiyle irkildim.
“Ufuk Hoca, darbe oluyor!”
Haliyle postmodern darbeler haricin de darbe görmemiş biri olarak şaşkınlıkla ve biraz esprili bir dille “Ne saçmalıyorsun Yusuf Hoca…’’ dedim.
Heyecanla “Darbe oluyor darbe, boğaz köprüsünü kapatmışlar.” dedi.
Telefonu elime alır almaz ortalığın kaynadığını anladım. Sultanbeyli çarşıya bir solukta vardık. Büyük bir kalabalık toplanmıştı ve toplanan bu kalabalıkta patladığında dünyayı yok edecek kadar güçlü bir sinir olduğu da önemli bir gerçekti. Ne yapacağımızı bilemez halde bir sağa bir sola koşturduk. Koşa koşa eve geri döndük ve silahlı darbecilerden kendimizi korumak için kahvaltı bıçaklarını alıp çıktık. Merdivenlerden inerken düşündüğüm tek şey insanların birçoğunun evlerinde olduğu ve bu darbe kalkışmasından belki de haberlerinin olmadığıydı…
“Uyuyanları uyandırmaya bir uyanık yeter!” diye düşündük. Bu hain darbe kalkışmasını duyurmalı ve insanları sokağa çıkarmalıydık. Sultanbeyli Hz. Ebubekir Camiinin minarelerini görünce de tamam dedik. Camiye koştuk fakat açamadık. Oralarda oturanlara imamın nerede olduğunu sorduk. Bize camiye yaşlı bir amcanın baktığını anahtarın onda olduğunu söylediler ve evini tarif ettiler. Koşa koşa amcanın son katında oturduğu apartmanın önüne gittik. Zili çaldık ve beklemeye başladık. Amca uykudan uyanmış atletli bir şekilde cama çıktı. Amca darbe kalkışmasından hiçbir haberi olmadığı gibi uykusu bölündüğü için de yukarıdan aşağı doğru bize ters ters bakıyordu.
Yusuf hoca atladı:
“Amca darbe oluyor sen uyuyorsun.”
Amca şaşırdı:
“Ne darbesi oğlum kafayı mı yediniz?
Camiyi açtırmamız için en az on dakika amcaya durumu anlatmaya çalıştık ama nafile...
Çok sinirlendim ve aklımdan ilk geçeni söyledim.
“Amca eğer o caminin anahtarını aşağı atmazsan bir daha namaz kılacak bir camin olmayacak!”
Öyle içten söylemişim ki amca o cümleyi duyduktan sonra anahtarı aşağı attı ve “Siz gidin ben arkanızdan geliyorum.” dedi. Anahtarı aldığımız gibi koştuk camiyi açtık ve sistem odasını bulduk.
Ve 15 Temmuz 2016 gecesi darbeye karşı Türkiye’de belki de ilk direniş duyurusu olan benim yazdığım ve Yusuf hocanın cami hoparlöründen okuduğu metinle vatandaşlarımızı uyardık ve sokağa çağırdık. İşte o metin;
“Dikkat dikkat! Sevgili vatandaşlar, ülke genelinde darbe girişiminde bulunulmuştur. Tüm halkımızın evlerinden dışarı çıkıp meydanlara dökülmesi rica olunur. Vakit devletimizin yanında olduğunu gösterme zamanıdır.”
Metni duyurduktan sonra camiden hemen ayrıldık. İstanbul-Ankara otobanında yaklaşık 15.000 Sultanbeyli’de oturan vatandaşımızla birlikte iki otobüs silahlı askerin karşıya geçişini de engelledik.
İki yıl geçtikten sonra da oturduğum sitenin güvenliğiyle koyu sohbet sırasında konu 15 Temmuza kadar gitti. Ve bana şunu dedi: “Hocam, 15 Temmuz günü akşam evde yatıyordum. Camiden yapılan anonsu duydum ve duyar duymaz dışarı fırladım. Bir iki gün geçtikten sonra anonsu kimin yaptığını komşularla çok merak ettik. Sorduk soruşturduk ama kimin yaptığını bulamadık. O gün bize “Sokağa çıkın.” dediler çıktık ve vatanımızı koruduk. Ama biz o gece duyuru yapan insanları ne görebildik ne de bulabildik. Hızır’dılar galiba..” dedi.
Hiç bozuntuya vermedim ve “Allah razı olsun desen yeter abi mahalleyi uyandırmışlar!” dedim. Bu gün ne kadar büyük bir iş yaptığımızı daha iyi anlıyorum. 15 Temmuz 2016 gecesi yaşadıklarımı hiçbir zaman unutmayacağım.
Saygılarımla…