14 Şubat ve 28 Şubat!..
Bugün 28 Şubat.
Tam 24 yıl olmuş.
Yaklaşık çeyrek asır.
*
Merhum Necmettin Erbakan’ın liderliğindeki Refah-Yol
Hükümeti’ni “darbeyle” devirenlere “28 Şubatçılar” diyoruz.
Bugün, ‘plandemi”yle “insanlığı” vuranlar…
O gün,
Rahmetli Erbakan Hoca’yı alaşağı etmek için düğmeye basmışlardı!..
“Emri Veren, Dünyayı Yöneten
Aileler!”
Meselenin
özü budur.
28
Şubat’ın özeti budur!..
*
Mahkeme’den;
“Evet, bu bir darbedir!” kararının
çıktığı gün, bazıları, “Bu tarihi bir
gündür. Darbeciler hak ettikleri cezaları almışlardır!” diyerek sınırsız
memnuniyet belirtti ama…
Ben
öyle demedim.
Adliye
kapısındaki kameralara o gün “Darbeden
hüküm giyenlere hiçbir şey olmaz!” demiştim.
Ve
olmadı…
“Ne-tekim!”
*
Bakınız
lütfen:
O darbeye
elindeki medya organlarıyla tam destek verenler arasında, bugün “itibar görenler” var.
“Hayırsever İşadamı” rütbesine yükseltilenler var!..
O
günlerin “beşli çetesi”ne ne oldu?.
Hiç!..
O
günlerde, “alenen darbe teşvikçiliği”
yapanların büyük bir bölümü, bugün muteber.
O
günlerde “her türlü tehlikeyi göze
alarak darbecilere cepheden karşı çıktığımız için” bize köpüren “muhafaza-KÂR”ları
da biliriz.
Onlar
da pek muteber!
Ve
bugün,
“Z kuşağı, ne dilimizi bilir, ne
de tarihimizi!” denmekte.
Eğer
öyleyse, “muteber” kelimesinin
anlamı da bilinmeyecektir!..
Muteber
demek, itibar gören demek, “el üstünde
tutulan” demek!..
*
Aradan
bunca yıl geçmiş…
Yaklaşık
çeyrek asır.
Bugünkü
gençlerin büyük bölümü, evet 28 Şubat’ı bilmiyor.
“28 Şubat nedir?” diye sorduğunuzda…
“Şubat ayının son günü, ama Şubat, dört
yılda bir 29 çeker!” karşılığını
alıyorsunuz.
“Peki 14 Şubat nedir?” diye sorduğunuzda ise, cevap
anında geliyor:
“Sevgililer Günü!”
*
“Gençlik dünü bilmiyor!” derseniz, bu bir ölçüde doğru
olur.
“Gençliğimize dünü anlatamadık.”
derseniz, bu
tamamen doğru olur.
Bizim
için 28 Şubat çok şeyler ifade ediyor.
Hükümetin
“çeteler” tarafından zorla alaşağı
edilmesinden başlayın, milyonlarca hayatı karartan yasakların olanca şiddetiyle
uygulanmasına, üniversitelerde “Nazi odaları”nın kurulmasına, sokaklarda başörtülü, çarşaflı, çember
sakallı avlarına çıkılmasına, yeşil çiklet kâğıdı kullanan esnafın bile perişan
edilmesine kadar aklınıza gelen nice “28 Şubat çılgınlığı!..”
Resmen
çıldırmış gibiydiler, akıl almaz işler yapıyorlardı.
Birkaç
gencin okulun bir köşesinde namaz kılmasını bile, “Yobaz Kuşatması” olarak manşetlere çekiyorlardı.
“İçki
içmeyen ve karısını başkalarıyla dans ettirmeyen” personeli, “disiplinsizlik” damgasıyla kapı dışarı
ediyor, nerede “Atatürk Taciri”,
nerede “Din Taciri” varsa koruyup,
kolluyorlardı!.,.
“15 Temmuz Kanlı Darbe Girişimi”nin faillerine bir bakınız
lütfen…
Kimler kapı dışarı edilmiş, kimler korunmuş ve kollanmış değil mi?
Muhasebe İçin Güzel Bir Gün
Efendim,
üzerinden neredeyse çeyrek asır geçmiş 28 Şubat’ın.
O
günlerde “iradesi”ne ipotek konulan
bu aziz millet, her darbe sonrasında olduğu gibi, fırsatını ilk bulduğunda…
“Gerçek temsilcileri” olarak gördüklerine vekâleti
verdi.
İşte Ak
Parti,
İlk
girdiği seçimden neredeyse üçte iki oranında sandalyeyle çıktı.
Post Modern Darbe sonrasında oluşturulan “atanmış koalisyonların” iyice batağa
sürüklediği Türkiye, bir “umut”
olarak Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a
sarıldı.
Bu
sarılışın üzerinden de neredeyse 20 yıl geçti.
Bugün…
Hangi
konularda başarılı, hangi konularda ise başarısız olunduğuna “insafı” elden
bırakmadan baktığımızda, “parçalı
bulutlu” bir tablo görüyoruz.
Bu
yıllar içinde, ülkemize dışarıdan ve içeriden nice müdahaleler oldu.
“Şeytan taşlamaktan tavafa vakit
bulunamayan”
dönemler oldu.
Başta “savunma sanayii” olmak üzere bazı
alanlarla büyük atılımlaraimza
atıldı.
Çok
zamanda, çok ve büyük işler yapıldı.
Öte
yandan…
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da, yıllardır,
defalarca ve hâlâ ifade ettiği üzere, “eğitim,
kültür ve aile” alanlarındaki “operasyonlara”
engel olunamadı…
Bu
alanlarda arzu edilen başarı bir türlü yakalanamadı.
Aksine,
bu dönemde, bu üç başlık altında, yani “eğitim,
kültür ve aile” başlıkları altında uygulamaya konulanlar, maalesef tabloyu
daha da ağırlaştırdı.
Ülkenin
doğrudan milletin oyuyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı, bu üç alandaki “büyük sıkıntılara” bugün bile işaret
ediyorsa…
Bunları,
muhalefet liderlerinden biri değil de…
Ülkeyi
yaklaşık 20 yıldır yönetmekte olan Cumhurbaşkanı ve İktidar Partisi Genel
Başkanı söylüyorsa, lâfı uzatmanın mânâsı yoktur!..
Eğitim,
kültür ve aile…
Bizim “mefkûremiz” açısından bakıldığında…
Ne
kalır ki geriye?
Bendeniz,
Eğitimde
katsayı haksızlığı ortadan kaldırıldığında, başörtüsü yasağı sona
erdirildiğinde çok daha iyi neticelerin ortaya çıkacağını “tahmin ve ümit” ediyordum.
Olmadı.
Kültür
alanında büyük adımların atılacağını, “Milletin
Kültürel İktidarına” giden yolun taşlarının döşeneceğini “tahmin ve ümit” ediyordum.
Olmadı.
Saldırılara
muhatap olan aile yapımızın korunmasına ve güçlendirilmesine matuf adımların
atılacağını “tahmin ve ümit”
ediyordum.
Bizi de
“uyutan” ortamda, “batı”dan “aileye dinamit” niteliğinde ne sözleşmeler, ne kanunlar ithal
edildi.
Ve
bugün hâlâ, çeşitli kisvelerle karşımıza çıkan “feminist zihniyet” yüzünden, ağzımızı açtığımızda…
Niyet
sorgulamalarına maruz kalır hale geldik!..
*
Bugün
28 Şubat.
Günlerden
Pazar.
Kısa
sürede gevşetilmesini umduğumuz “plândemi
kısıtlamaları”ndan dolayı evlerdeyiz!..
Fırsat
bu fırsat, belki de bugün şöyle sâkin sâkin oturup sağlam bir muhasebe
yapabiliriz.
Bugüne
kadar yapmamız gerekirken yapmadıklarımızı, yapmamamız gerekirken
yaptıklarımızı şöyle bir masaya yatırabiliriz.
En
üsttekinden en alttakine kadar her vatandaşımızın üzerine düşenler var…
Bugün,
bütün darbecilere şöyle gönlümüzce “ah” ederken…
Cenab-ı
Allah’ın bunca nimetini nasıl değerlendirdiğimizi, nasıl değerlendiremediğimizi
iyice ölçüp tartmalıyız dostlar!..
Ve bir
de…
Eğitim,
kültür ve aile alanlarındaki yanlışlara “artık”
bir son verilmesini…
“Muhalefet dili”nden “iktidar dili”ne artık geçilmesini…
Önemle istirham ederiz…
İktidardaki dostlar.