Dolar (USD)
34.75
Euro (EUR)
36.55
Gram Altın
2949.05
BIST 100
9880.41
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
31 May 2023

14 Mayıs ve 28 Mayıs Kürt isyanları

İdeolojik öğretide “Kürt İsyanları” kabul edilmiş bir tamlama olarak bizlere öğretilmiştir. Bu başlık yapısal anlamda doğrudan etnik ve ideolojik bir eylemi, biçimsel olarak da Kürtlerin otoriteye karşı gelme eğilimini bize kabul ettirir.

Bu tamlama ile sosyolojik tabana sübliminal mesaj verilir. Bu mesaj kodu Kürtlerin etnik anlamda ‘’ayrılıkçı’’ olduğudur. Sübliminal bu mesajın verilmesinden beklenen temel fayda ise o dönemde yapılan inkar ve asimilasyon politikalarını ulus devlet modelinde ‘’güvenlik politikası’’ adı altında meşrulaştırmaktır. Ancak yaratılmak istenen bu dönemsel ve yapay iklim aslında devlet eliyle yapılan toplumsal bir manipülasyondan ibarettir. Zira o meşhur ve maaruf toplumsal olaylar etnik sebeplerle ve iktidar talepli değil, Kürt kimliğinin muhafazakar simgelerine yapılan saldırılara karşı kültürel kimliğin korunması için yapılan savunmadır.

Örneğin Kürt isyanları başlığı altında verilen 1934 yılındaki Bubin aşireti isyanı bir iktidar isyanı değil şapka kanuna karşı yapılan bir eylemdir. Tıpkı her ehli sünnet sosyolojisinde olduğu gibi muhafazakar Kürt kimliğine göre de sarık fıkhen sünnet olan önemli bir dini simgedir. Şapka ise dönemin sekülerist simgesidir. Toplumsal eylem otoritenin sekülerist simgeyi dini simgeye tahvil etme ısrarından kaynaklanmaktadır. Nitekim din olgusu her Müslüman sosyolojide olduğu gibi Kürtlerin kültürel kimliklerinin mütemmim cüz’üdür.

Şimdi bu girizgâhtan sonra günümüze dönelim; 14 Mayıs seçimi öncesi Kürt sosyoloji siyasal olarak yeniden gündeme geldi. Seçimlerin kazanılmasında Kürt seçmenin desteğini almak zarureti üzerinden siyasal-kültürel mühendislikler yapıldı.

Daha önce HDP üzerinden tanımlanmaya çalışılan bu sosyoloji seçimde ilk defa siyasi parti isminde “sol” ibaresi bulunan devşirme bir partinin sosyolojik tabanına itilmeye çalışıldı. Bu sol-seküler tanımlama Kürt Kültürel kimliğinin muhafazakar unsurunu tamamen yok sayan bir tanımlamaydı.

Kürt seçmen kendi sosyolojisinin “sol” bir parti üzerinden seküler bir tanımlama ile etiketlemesini Kültürel kimliklerinin ayrılmaz parçası olan muhafazakarlığa bir saldırı olarak algıladı. Öyle ki; Kürtlerin “sol” temsilde etiketlenmesi, Kürtlerin sarık-şapka mücadelesi ile özdeş.

Bu tehdit algısına istinaden sosyoloji üzerinde siyasal bir otorite olarak kurgulanan YSP’nin Kılıçdaroğlu’na açık destek talebine, Kürt seçmen beklenilen desteği vermedi.

14 Mayıs seçimleri öncesi %12 civarında beklenen YSP oyları yüzde dört daha düşük çıktı. 28 Mayıs seçimlerinde ise seçime gitmeyenlerin ülke ortalaması %5 civarında iken, Kürt seçmenin yaşadığı bölgelerde ise bu oran %6 ila %8 arasında oldu.

Kültürel kimlik olarak Kürt seçmenin hem de en çok bilinmek ve tanınmak istediği bir dönemde, sözüm ona bu söylemle yola çıkmış YSP’ ye oy vermemekte direnmesi bu sosyoloji üzerine kurulmak istenen seküler yapay otoriteye karşı bir isyan olarak tanımlanabilir.

Bu seçimlerde Kürt seçmen reflekslerinden şu çıkarımlarda bulunulabilir.

Din, dindarlık ve dini simge ve tanımlamalar Kürt kültürel kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır.

Kürt seçmen kültürel kimliğine yabancı bir unsuru asimilasyon başlangıcı olarak görüp derhal bu unsuru dışlıyor.

Belki de en önemlisi Kürt seçmenin kültürel kimlik üzerinden gösterdiği bu hassasiyet Kürt sosyolojisi için kimliğini oluşturan değerlerin muhafaza edilerek kültürel taleplerin önce doğru düzgün tanımlandığı ve Kürt temsilinin istenildiği gibi sağlandığı yeni bir siyasal oluşumu zorunlu kılıyor.

Bu zorunluluk Kürt sosyolojisinin entelektüellerine’ de tarihi bir sorumluluk yüklüyor. Kürt kültürel kimliğinin korunması ve geliştirilmesi için bir ömür harcamış Kürt siyasi entelektüeller yeni bir siyasi temsilin oluşmasında öncü olmak zorundalar.

Altını çizelim; bu çerçevede bir siyasi temsilin oluşması, meseleye ilişkin sorunların çözümünü kolaylaştıracağı gibi “Türkiye Yüzyılı” vizyonuna da çok önemli katkılar sunma fırsatı oluşturuyor.