14 Mayıs 2023 seçimlerinde gerçekte ne olacak?
Seçimler bir ülkenin kaderini belirleyen yegâne unsurdur. Bir millet seçimlerde kullandığı oy ile sadece kendisini yönetecek kişiyi seçmez. Aynı zamanda kaderini belirleyecek bir iradeyi seçmiş olur. Bu yüzden bir seçim deyip geçemeyiz.
Mesele sadece milletvekili
olmak, ihale almak, üzerinden değerlendirilirse bu durum halkın algısını
yönetmekten başka bir şey olmaz.
Türkler tarihin her
döneminde toplumları ve devletleri yöneten ender milletler arasında yer
almıştır. Bugün Bizans’a baktığınızda esasında tek bir Avrupa toplumunu
yönettiğini görürsünüz.
Türkler ise öyle
olmamıştır. Birbirinden farklı ırk ve dine mensup milletleri ve devletleri
yönettiği bir gerçektir.
Bunun temel gerekçesinin
Türklerin sömürge anlayışından ziyade fetih anlayışı ile kazan kazan metodunu
hayata geçirmesi olduğunu söyleyebilirim.
Türkler hiçbir dönem
batılı küresel güçler gibi gittikleri bölge halkını sömürgeleştirmemiş asla
sömürge adını kullanmamışlardır.
Bölge halkını fakirleştirmek
bir yana onları kalkındırarak ekonomik refahını sağlayarak katkı sağlamışlardır.
Birinci Dünya Savaşı
sonrası savaşın galipleri Anadolu’yu işgale soyununca dört bir yanda başlayan
direnişler onlara geri adım attırmıştır. Kadınıyla, çocuğuyla, elindeki
sopalarla cepheye koşan Türk Milletinin tutsak edilemeyeceğini görmüş ve bu
topraklarda uzun süre tutunamayacaklarını fark etmişlerdir.
İşte o yüzden içimizden
idareciler satın almış ve ülkede milli ve manevi kimlikten uzak bir yönetim
anlayışının tesisi için çabalamışlardır.
Bilindiği üzere 1950’li
yıllara kadar bu çizgide yürüyen bir yönetim anlayışı vardı.
İslam’a ve İslami
değerlere düşman, İslami değerleri batılılaşma noktasında bir engel olarak
gören zihniyet kendi öz değerlerine ve medeniyet coğrafyasına sırtını dönmüş,
yüzünü batıya çevirmişlerdi.
“Yeter Söz Milletin”
sloganı ile yürüyüşe çıkan Demokrat Parti kısa sürede toplumu öz benliğine
döndürecek uygulamaları hayata geçirmeye başlayınca bir uçak dolusu altın ile
ülkeyi terk eden başbakan yalanını millete yutturmuş ve uyanışın simgesi
Başbakan Adnan Menderesi darağacında sallandırmıştı.
Sonrası malum, yerli ve
milli savunma sanayini imha eden, uçak teknolojisini toprağa gömen, silah ve
mühimmat fabrikasını kapatan, devrim otomobilini müzeye kaldıran bir Türkiye
ile batılı teknolojilere mahkûm bir toplum haline getirildik.
Ne acı değil mi?
İşte bir çırpıda
okuduğunuz bu dizelere iç geçirdiğinizi, yürekten bir “Ahhh…” dediğinizi
duyar gibiyim.
Ama şöyle bir düşünün
bakalım. Geçmişi getirip, geleceğimizi inşa edebilir miyiz?
Koca bir “Hayır!”
Şimdi sıkı durun. Bundan
daha vahim olanı nedir biliyor musunuz?
Duymak ister misiniz?
Bu eyvah dediğiniz
hususlardan daha önemli olanı son 20 yılda elde ettiğimiz değerlerinizin iki ay
sonra elinizden gidebilir ihtimalinin olması.
Ve bu kez Eyvah dediğiniz
zaman Adnan Menderesi idam sehpasına götürenleri izleyen halktan farkınız kalmayacak.
Bu kez 50 sene sonra
torunlarınız bu dizeleri yeniden yazacak. Sonra ne olacak dersiniz? Yine aynısı
olacak.
Birileri çıkıp yine
sizden olan başkanınıza 418 Milyar parayı çaldı diyecek.
O zamanki gençler
sandıkta “Hayır” mührünü basacak ve bu kısır döngü kıyamete kadar devam
edecek.
Bizlerin nesli ise batıya
köle olarak kalacak.
Ey yüce milletim, size
sesi kısık çıkan bir aksiyon insanı olarak sesleniyorum;
Bizleri batıya mahkûm
etmek isteyen bu sığ düşünceye teslim olmayın.
İslam’ı ve İslam’ın
değerlerini tehlike olarak görenlerle iş birliği yapan zihniyeti desteklemeyin.
Arakan’da, Myanmar’da, Suriye’de,
Filistin’de Müslümanların umut ve ışık kaynağı olan Türkiye’nin ayağına pranga
vurmak isteyenleri fark edin…
Ve asla ümitsizliğe
kapılmayın,
Bir yol ayrımındayız ve
bilin ki; Allah bizimledir…
09.03.2023