11 EYLÜL'ÜN GERÇEK KURBANLARI: MÜSLÜMANLAR
11 Eylül Saldırısının üzerinden on dört yıl geçti. Kaçırılan yolcu uçaklarıyla Dünya Ticaret Merkezi'ne ve Pentagon'a yapılan saldırılar, dünyada radikal gelişmelerin olmasına neden oldu.11 Eylül saldırılarında üç bin insanın hayatını kaybettiği ifade edilmektedir. Amerika, 11 Eylül saldırılarını gerekçe göstererek küresel bir işgal politikasını yürürlüğe sokmuş bulunmaktadır.
Ülkemizin ve Ortadoğu'nun yaşadığı büyük sorunları, 11 Eylül'den bağımsız değerlendirmemiz mümkün değildir. Bugün dünyanın karşılaştığı mülteci krizi, 11 Eylül sonrası Amerika ve Batı politikalarının bize armağanından başka bir şey değildir. Amerika, 11 Eylül'ü gerekçe göstererek Müslüman dünyayı on dört yıldır ateşe verme stratejisini kararlılıkla uygulamaktadır.
11 Eylül Sonrası dönemde Bush yönetimi Terörle Küresel Savaş isimli bir doktrini bütün dünyaya dayattı. Amerika, İslam dünyasını işgal planını NATO şemsiyesi altında uygulamaya koydu. 11 Eylül saldırılarından sorumlu tutulan el-Kaide'yle mücadele adı altında Afganistan işgal edildi ve el-Kaide'nin lideri Üsame bin Ladin öldürüldü.
11 Eylül, Amerika'ya ve Batıya soğuk savaş sonrasında ihtiyaç duyduğu düşmanı icat etme imkanı sağladı. Soğuk savaş döneminde düşman Komünizmdi. 11 Eylül sonrasında ise icat edilen düşmanın adı 'Fundamental İslam' veya ' İslam terörizmiydi.'Terörle mücadele konsepti içinde Amerika ve Batı, Müslümanların bütün haklarını ortadan kaldırmayı ve Müslüman ülkeleri işgal etmeyi kendisinin doğal hakkı olarak görmektedir. Müslüman ülkelerde girişilen işgallerin ve dökülen Müslüman kanının hiçbirinin hesabının verilmesine dair mütevazi bir tartışma bile gündeme getirilmemektedir.
11 Eylül, Müslümanların hayatını bütün dünyada cehenneme çeviren bir olaydır. Bütün dünyada Müslümanlara ve İslam'a yönelik bir küresel nefret ve düşmanlık seferberliği başlatılmıştır. Müslümanlar, kendilerine yapıştırılan terörist yaftası yüzünden sokakta yürüyemez oldular, toplu taşıt araçlarında saldırılara maruz kaldılar ve yaşam alanları olabildiğince darlaştırıldı. 11 Eylül'den sonra İslamofobi denilen İslam düşmanlığı yeni bir ırkçı ideoloji olarak icat edildi ve ve kullanıma sokuldu. Günümüzde ırkçılığın küresel formu, İslamofobi olarak karşımızda durmaktadır. 11 Eylül sonrası dönemde insanlığın aklı ve kalbi İslamofobi denilen tehlikeli ırkçılık biçimiyle kirletilmiş ve karartılmış durumdadır. İnsanlığın İslam'a ve Müslümanlara düşman hale getirilmesi, 11 Eylül'ün dünya barışına ve insanlık ailesine vermiş olduğu en büyük tahribattır.
Bush Yönetimi, Irak'ın elinde kimyasal silahların olduğunu ileri sürerek Irak'ı işgal etti. İşgalin üzerinden yıllar geçmesine rağmen, Irak'ta hiçbir nükleer veya kimyasal silah bulunamadı. Amerika, kimyasal silah gerekçesinin bir yalan olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Bir yalanı dünyaya gerçek diye pazarlayarak koskoca bir ülkeyi işgal edecek ve yıkacak kadar vahşileşen bir Amerika dış politikasıyla dünya tanıştı. Müslümanlar söz konusu olduğunda, hiçbir ahlaki veya hukuki kriterin uluslararası ilişkilerde geçerli olmadığını 11 Eylül sonrası dönemde hepimiz öğrendik. 11 Eylül, Müslümanların dünya sisteminin barbarlığıyla acı ve kanlı bir şekilde tanıştığı bir dönemdir.
Amerika ve NATO, Irak'a ve Afganistan'a demokrasi, istikrar, özgürlük ve refah sözü verdi. Afganistan'a yapılan işgalin adı "Kalıcı Özgürlük Operasyonuydu." Amerika, terörle mücadele adı altında el-Kaide ve Taliban'ı bitireceğini iddia etti. Afganistan ve Irak işgalleri sonucunda, Müslümanlar demokrasi, özgürlük ve barış yerine kan, ölüm, gözyaşı ve savaştan başka bir şey görmediler. Irak ve Afganistan'da sayıları yüz binlerle ifade edilen insanlar, hayatlarını kaybetti. Black Water isimli cinayet çeteleri, Irak ve Afganistan'da sayısız insanın hayatını söndürdü. Irak ve Afganistan'da istikrarlı bir yönetimin kurulmadığı, Taliban, El-Kaide ve DAİŞ'i güçlü olarak devam ettikleri, iç savaşın bütün hızıyla devam ettiği görülmektedir. 11 Eylül'den sonra Müslümanlar ve İslam coğrafyası için her şey korkunç facialara dönüşmüştür.
Amerika ve NATO, Irak, Afganistan, Yemen, Mısır ve Suriye'de milyonlarca insanın hayatını kaybetmesini problem etmemektedir. NATO ve Amerika saldırıları sonucu, binlerce masum sivil hayatını kaybetmiştir. NATO saldırıları sonucu hayatını kaybeden sivillere doğru düzgün tazminat ödenmediği gibi, bu konularda doğru dürüst soruşturma bile yapılmamıştır. Batı'nın Müslümanları değersiz, önemsiz ve aşağı gören oryantalist ve ırkçı bakış açısı Afganistan ve Irak işgallerinde bütün korkunçluğuyla ve vahşetiyle ortaya çıkmıştır. Müslümanların hayatını kaybetmesi, terörle mücadele zayiatı olarak görülmüş ve önemsizleştirilmiştir.
Müslüman insanlara işkence etmeyi zevk ve eğlence gören vahşi ve patolojik bir sadizme esir olmuş kişiliğin Amerika ve Avrupalı askerler yaygın olduğunu gördük. Afganistan'da insanlığın hidayet ve rahmet rehberi olan Kuran-ı Kerim'i çiğneyen ve kirleten hastalıklı davranışları yaşadık. Irak'ta Ebu Gureyb cezaevinde Müslümanlara vahşice ve sadistçe işkence eden Amerikalı askerlerin utanç verici skandallarıyla sarsıldık.
11 Eylül sonrası dönemde Müslümanlar, insan haklarını, ülkelerini, hayatlarını, ailelerini, onurlarını, özgürlüklerini ve barışlarını kaybettiler. 11 Eylül'ün sorumluluğunu Müslümanlara yükleyip Amerika emperyalizmini mağdur olarak lanse etmek büyük bir yalandır. 11 Eylül'ün en büyük mağduru ve kurbanı Müslümanlardır. Amerika ve NATO, 11 Eylül sonrası dönemde insanlığa karşı işlenen suçların tek faili ve sorumlusudurlar.