100 yılın felaketi
Ne yazık ki 06 Şubat 2023 son yüzyılımızın en acı günü olarak tarihe geçti. Vefat edenlere Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, yakınlarına yani tüm Türkiye’ye sabırlar diliyoruz. Çünkü öyle bir acı ki bu, sadece 13 milyon vatandaşımız değil 85 milyonun tamamı etkilendi. Tüm ülke tek bir aile oldu. Herkes imkânlar ölçüsünde yardım etmeye, acıları biraz da olsa hafifletmeye çalıştı. Ancak depremin şiddeti o kadar büyüktü ki özellikle ilk gün ne yapılsa yapılsın yetersiz kalındı.
Başlı
başına zaten bir felaket olarak kabul edilen depremin yanı sıra pek çok
talihsizlik de peşi sıra geldi. 9 saat arayla ikinci büyük depremin meydana
gelmesi, kış koşulları, dondurucu soğuk, depremin etkilediği alanın genişliği,
artçıların da 6’nın üzerinde olması, neredeyse herkesin uykuda olduğu bir
saatte gerçekleşmesi, başta İstanbul olmak üzere yardımların yoğun olarak
gönderildiği şehirlerin çok uzak mesafede olması, hanehalkı sayısının bu bölgelerde
görece fazla olması bu felaketin etkisini artıran unsurların başında geldi.
Bugün depremin
5.günü. Bu yazıyı yazarken can kaybı resmi rakamlara göre 12 bin 873’e
yükselmişti. Rakamlar güncellendikçe keşke en azından bu sayıda kalsa diye dua
ediyoruz ancak görüntüler çok daha vahim bir tablo çiziyor.
Bu
hafta, adrese dayalı nüfus kayıt sistemi sonuçları, finansal yatırım
araçlarının reel getiri oranları, dış ticaret endeksleri, hayvansal üretim
istatistikleri TÜİK tarafından açıklandı. Bugün ise sanayi üretim endeksi,
işgücü istatistikleri ve inşaat maliyet endeksi yayımlanacak. Normalde burası
gazetenin ekonomi sayfası olduğu için bu verilere değinecektik. Ancak şu an her
şey o kadar anlamsız geliyor ki yüreğimizde bu acıyı derinden hissederken başka
bir konuya odaklanamıyoruz.
Örneğin,
adrese dayalı nüfus kayıt sistemi sonuçlarına göre Türkiye nüfusu, 31 Aralık
2022 tarihi itibarıyla bir önceki yıla göre 599 bin 280 kişi artarak 85 milyon
279 bin 553 kişiye ulaşmış. Peki, 37 gün sonra… Şu veri bile insanı ağlatmaya
yetiyor.
Sonuç
olarak Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz. Evet,
ilgili kurumlar ellerinden gelenin fazlasını yapsa da bazı eksikliklerin
yaşandığını gördük. Peki, bireysel olarak depreme hazırlıklı mıyız? Kaç kişi
yatmadan önce başucuna su, düdük, el feneri gibi enkaz altında ihtiyaç duyulan
malzemeleri koyuyor? Ya da deprem anında ne yapmak gerekiyor, kaçımız
biliyoruz? Binamızın depreme dayanıklı olduğunu test ettirdik mi?
Deprem
olmadan önce bunlar pek önemsenmiyor. Çok kıymetli bilim insanlarımız medya
aracılığıyla bizleri bilgilendirmeye ve uyarmaya çalışırken kaç kişi dikkatlice
dinleyip gerekeni yapıyor?
Böyle
felaketler maalesef pek çok konuda olduğu gibi başımıza gelince gündem oluyor.
Hep aynı temenniyi diliyoruz ama bu yaşananlardan inşallah bu sefer ders
çıkarırız. Çünkü dünya döndükçe depremler olmaya devam edecek.