Dolar (USD)
35.37
Euro (EUR)
36.40
Gram Altın
3039.31
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Aralık 2018

100 yıl sonra gelen iktidar

İttihat Terakki-CHP geleneğinden Yalçın Küçük 2008 yılında şöyle diyordu;

“1908 de kurulmaya başlanan modern Cumhuriyet 2009 de çöktü”

Burada “Cumhuriyet” le kastedilen lügatlerdeki “Cumhuriyet” olmayıp İTP-CHP diktatoryasıdır.

Peki ne oldu?

Kaderin bir cilvesi olarak, 1908 devrimcileri, Yalçın Küçük’ün tabiri ile, 2009 da çöktüler.

Yüz yıl aradan sonra, iktidar, eski sahiplerine, geri döndü.

Yeni iktidar sahiplerini dağlar gibi sorunlar, sorumluluklar, zorluklar, sınavlar bekliyordu.

Ya başaracaklar, ya başaracaklardı.

Mukaddes bir yüke hamallardı.

Sadece Türkiye’yi değil, koca İslam Dünyasını, Kaf dağının zirvesine taşımakla yükümlüydüler.

1908 den beri yıkılanları restore edecekler, ayağa kaldıracaklar, 1550-1908 döneminin yanlışlarına düşmeyeceklerdi.

Yük, çok ağırdı.

Ancak göreve talip olanlar meydanlarda “Sen bir devsin davran ve boğuş, yükü ağırdır devin...” diye diye gelmemişler miydi?

Bir zamanlar “kendim için istiyorsam namerdim” denirdi.

Yeni dönemin felsefesi bu olmalıydı;

Yeni iktidar sahipleri, “kendileri için isterlerse namertler” di.

İktidarı, iktidara taşıyanlar da, “kendileri için isterlerse namertler” di.

Böyle olunmalıydı.

Yüz yıl sonra gelen altın fırsat, böyle bir altın vuruşla taçlanmalıydı.

Eğer bu fırsat fiyaskoyla sonuçlanırsa, hem Türkiye, hem İslam alemi ağlayacaktı, fert fert herkes vebal atındaydı. Kimse vebalden vareste değildi.

İktidarın doğası gereği, mukaddes yükün hamalları, bu yükü tırtıklayıcılarla kuşatılıyor, tırtıklayıcılar, hamalları paçalarından asılıyorlar.

Siyaseti, bürokrasiyi, ticareti kirli oynayanlar, birbirine düşenler, dost kazığı atanlar, sırttan hançerleyenler, iktidarı, kendine, eş, dost, akrabasına iş bulma, ihale alma, türlü çıkarlar kapısı görenler, yöneticileri kuşatanlar, devlet imkânlarına sırnaşanlar, sülük gibi yapışanlar, riyakarlar, münafık ve fasıklar, asırlarca lanetle anılacaklardır.

Ve bunlara;

“Emri maruf, nehyi anil münker” (Doğruya zorlamak, kötülüğü engellemek) yapmayanlar, vebalden kendilerini kurtaramayacaklar, göz yumanlar, adamsendeciler, dur bakalım diyenler mesul olacaklardır.

Alimler, fazıllar, arifler, dervişler, kamiller, eğer ki, fasıklar, facirler, münafıklar, riyakarlar, fırsatçılar, rantiyeciler kadar, cesur, gözü pek, kararlı, metanetli olmazlarsa, bir asır sonra gelen iktidar, rüya olacaktır, bilesiniz.

Son seçimler öncesi yıkmadan yapmak, kırmadan doğrultmak, dökmeden toplamak, zorundayız.

Sırtında yumurta küfesi olmadan habire eleştirenler, her işe maydanoz olanlar, bozgunculuk yapmamalılar. Eleştiriler kaş yapmalı, göz çıkarmamalıdır.

Ancak, sahabiler, kendilerini övenlerin yüzüne toprak atarlardı, unutmayalım!

Hem seçenlere, hem de seçilenlere şunu hatırlatırım; menfaat sandalye gibidir ayağınızın altına alırsanız yükselirsiniz, başınıza alırsanız küçülürsünüz.

Hz. Peygamber aleyhisselati vesselam’ın şu anları, en akıldan çıkarılmayacak, en numune tavırlarındandır.

Medine’de şiddetli bir kıtlık, yokluk hüküm sürmektedir. Medineliler açlıktan bitab haldedirler.

“Allah’ın resulüne gidelim, sıkıntımızın, çaresizliğimizi arz edelim”, derler.

Allah’ın elçisinin kapısını çalarlar. Kapıya gelen Muhammed Aleyhisselati Vesselam’a;

-“Öyle açız ki, karnımıza taş bağladık, bir çare”, derler.

Resulullah (s.a.v.) da gömleğinin önünü açar;

“İşte, ben de taş bağladım” der.

Resulullah (s.a.v.) bir hasırın üzerinde uyumuş, sırtına hasırın liflerinin izi çıkmıştı. Hz. Ömer buna çok üzüldü. “Ey Allah’ın resulü izin ver sana Kisra’nın hazinlerini getirelim” dedi. Allah’ın Resulü “Ben Dünya’yı istemiyorum” dedi.