1 Mayıs'tan Ramazan Bayramına: Emek maneviyattır!
1 Mayıs Emek Bayramı ve Ramazan Bayramını arka arkaya yaşıyoruz. Yoğun bir gayret ve emek sonucunda 30 günlük oruç ibadetini tamamlamış bulunuyoruz. 30 günlük oruç ibadetini büyük bir emekle tamamlamanın ödülü olarak bayram coşkusu ve sevinci yaşyoruz. 1 Mayıs’ta da insan onurunu, emeğini ve özgürlüğünü idrak etmenin mutluluğu ve bilinci içinde olmak bizi mutlu, coşkulu ve umutlu kılmaktadır. İnsan emeğine hak ettiği değeri vermek için yapılan insani mücadeleleri öğrenmek, emek konusundaki farkındalığımızın gelişmesi açısından büyük bir önem taşımaktadır. Ramazan Bayramı, kendimizi gerçekleştirme çabasının sonu demek olmadığı gibi, 1 Mayıs’ta insan emeği için verilen mücadelenin sonu anlamına gelmemektedir. İnsanın kendini gerçekleştirme ve emeğini koruma mücadelesi devam etmektedir.
Açlık, yoksulluk, işsizlik ve
hayat pahalılığı cenderesinde hayatlarımızın karardığı bugünlerde Ramazan Bayramının ve 1 Mayıs Emek bayramının ruhu ve
hayatı tazeleyici nefesine ve umuduna çok ihtiyaç duyuyoruz. Aç, işsiz ve
yoksul olan biri için 1 Mayıs ve Ramazanın sonu bayram değildir. Açlık,
yoksulluk ve işsizlik içinde bunalan biri, 1 Mayıs ve Ramazanın sonunu bayram
olarak kutlamak şeklindeki bir romantik hal içinde değildir. Bu dünyadaki
gerçekliğe odaklanarak mevcut insani durumumuzu emekle, bilgiyle ve umutla
düzeltme vermenin mücadelesi içinde olmalıyız. Ahmet Arif, en umutsuz anlarda
bile kitapla ve bilgiyle karanlıkların aydınlığa çıkacağı konusunda bizi motive
etmektedir: “Öyle yıkma kendini / Öyle mahzun, öyle garip… / Nerede olursan ol /
İçerde, dışarda, derste, sırada / Yürü üstüne üstüne / Tükür yüzüne celladın / Fırsatçının,
fesatçının, hayının… /Dayan kitap ile / Dayan iş ile / Tırnak ile, diş ile / Umut
ile, sevda ile, düş ile / Dayan rüsva etme beni.”
Her insan için sadece emeği
vardır. Başkalarının emeğini, malını, canını, eğitimini, bilgisini,
duygularını, düşüncelerini, işini çalmak, yağmalamak ve gaspetmek en büyük
suçtur. Rüşvet, yolsuzluk, yoksulluk, baskı ve zorbalık, insan onurunu,
maneviyatını ve emeğini tamamen ortadan kaldırmaktadır. İnsan emeğinin
korunması ve hakkının verilmesi hayatın
her alanında uyulması gereken zorunlu bir adalet durumudur. Başkalarının
sefaleti üzerine güç, para ve yalan hakimiyeti ve safahati inşa etmek, büyük
bir yozlaşma ve helak halidir. Şuayp Peygamber, insan emeğini çalan ve
gaspeden Medyen halkını helak olma
konusunda uyarmaktadır: “Medyen'e, kardeşleri Şuayb'ı göndermiştik. Dedi ki:
"Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. O'ndan başka tanrınız yok sizin. Eksik
ölçüp yanlış tartmayın. Sizi nimet, bereket içinde görüyorum, ama sizin için
sarıp kuşatan bir günün azabından da korkuyorum (Hud Suresi, 84)." İnsan
emeğinin karşılığı hiçbir şekilde
kaybolmayacaktır. Herkes emeğe, adaletle davranıp davranmadığının karşılığını mutlaka
görecektir: “Artık, kim bir zerre miktarı hayır üretmişse onu görür. Ve kim bir
zerre miktarı şer üretmişse onu görür. (Zilzal Suresi, 7-8).” Bayram,
sarfetmiş olduğumuz emeğin olumlu veya
olumsuz bir karşılığının ve geri dönüşünün olacağı bilincini kazanmak için
uyanışa geçme zamanını temsil etmektedir.
Ramazan Bayramı ve 1 Mayıs, insan
oluşumuzun doğal halini gerçekleştirme ve arama bayramlarıdırlar. Ramazan Bayramına Fıtır
Bayramı da denilmektedir. Fıtrat ve emek
birbirinden kopartılamazlar. Ekmeğimiz, özgürlüğümüz ve barışımız, emeğimiz
ve fıtratımızdır. Tevfik Fikret’in dediği gibi, bayramda sevinç, en çok
çocukların hakkıdır: Baban diyor ki: “Meserret (sevinç) çocukların, yalnız / Çocukların
payıdır! Ey güzel çocuk, dinle / Fakat sevincinle / Neler düşündürüyorsun,
bilir misin?.. Babasız, / Ümitsiz, ne kadar yavrucakların şimdi / Sıyah-ı
mateme benzer terâne-i îdi! / Çıkar o süsleri artık, sevindiğin yetişir / Çıkar,
biraz da şu öksüz giyinsin, eğlensin / Biraz güzellensin / Şu ru-yı zerd-i
sefalet... Evet meserrettir / Çocukların payı; lâkin sevincinle / Sevinmiyor şu
yetim, ağlıyor... Halûk, dinle!” Küçük-büyük, çocuk-yetişkin, genç-yaşlı,
işçi-memu kadın-erkek, hepimizin fıtrat ve emek bayramları kutlu olsun. Hepimiz
sevinmeyi, coşkuyu, mutluluğu ve umudu hak ediyoruz.