Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 May 2023

​1 Mayıs

“Bugün “Mayıs Bir”!

Bir Mayıs’ta İstanbul

Bizim olmuş gibidir!”

Nazım Hikmet

Alınlarda ter. Gözlerde ışık. Yüreklerde umut. Dillerde hak. Gönüllerde birlik. Meydanlarda haykırış. Gökler apaydınlık. Bulut yok. Güneş var. Coşku var. Türküler gümbür gümbür bizi söylüyor. Bugün 1 Mayıs.

Bugün bayram! Bayramlar ikram mıdır, intikam mıdır, intihar mıdır, isyan mıdır? Nedir 1 Mayıs’taki şenliğin anlamı? Kim verdi bugünü, kim aldı bu bayramı? Kim ve kimler düştü yollara? İşçi kimdi? Hak ve adalet neydi? Evet, unuttuğumuz kavramlar bunlar. Belki de unutturulan kavramlar. Zira birilerini fena hâlde tedirgin eden kavramlar. Kurşun gibi saplanır “adalet”, bomba gibi düşer “hak”, sarsar “eşitlik” ve boğar “alın teri”.

İşçinin karargâhı yüreğidir. O yürekte ancak adalet, emek ve ekmek vardır. Helalinden ekmek ve su için soğukta, sıcakta emek verilir, ter akıtılır. Peki, emeksiz ekmek alınır mı? Kim, kime verir emeksiz ekmeği? Biraz bunu düşünelim mi? Bugünü, işçinin bayramını, birliğini, gücünü ve sevincini anlamaya çalışalım. Geliniz, bugün birilerini tedirgin edelim. Burası meydanımız olsun ve sözümüz ok gibi saplansın birilerinin kalbine. Ve Hz. Peygamberin sözünü hatırlatalım: "İşçinin ücretini teri kurumadan önce veriniz."

Terler kurumadan hak edilen veriliyor mu? Yoksa alınıyor mu? Tüm dünyada sermayeyi elinde bulunduranlarca lütufmuş gibi verilen hak. Oysa işçinin harcadığı ömür karşılığında değil midir sizin rahatınız? Yaşadığınız lüks evler, bindiğiniz arabalar, giydiğiniz kıyafetler tanımadığınız bir işçinin akan terinin karşılığında değil midir? Peki, siz bunu biliyor musunuz? Biliyor musunuz gece gündüz çalışan bir işçinin yorgunluğunu, uykusuzluğunu?

En güzel, en pahalı, herkesin giyemeyeceği bir kıyafetin hikâyesini bilir misiniz? En zenginin fiyakasını attığı, farklı göründüğü, farkını, gücünü gösterdiği o kıyafetlerin hikâyesini bilir misiniz? Hangi yollardan ulaşmıştır size? Şükran Kurdakul “Diyorum” isimli şiirinde bu hikâyenin bir bölümünü şöyle aktarır:

“Durdum baktım, içlenmekse herkesler içleniyor/Bir diyorum, göz kapaklarına yazık/Bir diyorum diz kapaklarına/Düşüversem evimin sokaklarına bir/Bir diyorum Asiye’min sıtma iğnesi/Bir diyorum yoksulluğun buncası/Bir diyorum onca dokumanın parası/Elimize binde kaçı verilir”

Bugün tedirgin edelim doğduğu toprakları unutanları, geldikleri mahalleyi tanımayanları, mahalle arkadaşlarına sırtını dönenleri. Tedirgin edelim, lüks makam arabalarında gezenleri. Tedirgin edelim, işçinin sırtından servetine servet katanları. Hakça bölüşmeyenleri tedirgin edelim. Hatta onları yerinden edelim, yüzlerine vuralım hırsızlıklarını, hukuksuzluklarını. İtirazımız isyana dönsün, alın terimiz sel olup coşsun ve korksun çalanlar, açığa çıksın yalanlar!

Ekmek uğrunadır işçinin ömrü. Bilir servet sahipleri, bilir güçlüler, bilir her otorite sahibi işçinin ancak ekmeğini düşünebileceğini. O sebeple korkutulur işçi ekmeği ile. İşçi ekmeğini kaybetmemek için sabreder; sabreder karısının, çocuğunun yüzüne bakabilmek için. Hasan Hüseyin Korkmazgil, bu hikâyeyi ne güzel anlatır: “ben işçi çocuğuyum evladım/demiryolu atölyesi işçilerinden/emekli Şükrü’nün oğluyum/ekmekle doydu karnım/ekmekle avutuldum/ekmekle korkutuldum/sen sofraya havyar da koysan kuzu kızartması da/önce ekmeğe varır elim/çilemin adı benim/ekmek kavgası”

İktidarların, servet sahiplerinin, ağaların ve patronların korktukları, tedirgin oldukları, çekindikleri “ekmek” kutsaldır çünkü alın terinin karşılığıdır. 1 Mayıs; ekmeği çalanları, azaltanları, zamanında vermeyenleri emekçilerin alın terinde boğdukları ve hakkın galip geldiği günün adıdır. Çoğalsın ekmeğimiz, bilinsin emeğimiz!