1 KASIM'A DOĞRU YENİ TÜRKİYE
Türkiye iki gün sonra, yani 1 Kasım'da seçimini yapacak. Ülkeyi beş yıl daha kimin yöneteceğine karar verecek. 1 Kasım seçim süreci, ülkemiz siyasi tarihine çok sert bir seçim olarak kaydedilecek. Türkiye, 1 Kasım seçimlerinde ülkeyi istikrar, demokrasi ve barış içinde yönetecek bir partiyi tek başına iktidara getirmek için kararını verecek.
Türkiye, 130 yıldır seçim tecrübesine sahip olan bir ülke olmasına rağmen, seçim kavramını demokratik bir muhtevayla içselleştirmiş değildir. Seçimi bir çatışma ve savaş olarak algılayan anlayışlar hala çok yaygın ve etkilidir. Seçimi savaş olarak gören anlayış, ülkede gerilimin ve çatışmanın yükselmesine neden olmaktadır. Seçimde yaşamamız gereken demokratik rekabet psikolojisi yerine, ülkeye hakim olan savaş psikolojisi, ülkede sert rüzgarların esmesine, yanlış tepkilerin verilmesine ve sağlıklı politik söylemler üretilmesine engel olmaktadır.
Türkiye, bir yıldır üst üste seçimler yaşadı. Yapılan seçimlerde, sadece partiler yarışmadı. Seçimlere siyaset dışı yapılar ve güçler hep müdahil oldu. Paralel Yapı tarzı iç ve dış oluşumlar, seçimlerde vatandaşın tercihini kendi siyasi hesaplarına göre manipüle etmek için her türlü çabayı gösteriyorlar. Seçimlere, siyaset dışı aktörlerin müdahalede bulunması, ülkemizin çok ciddi bir sorunudur. Seçimlerimizin gerçek anlamda demokratik sonuçlar ortaya koyması için, seçim süreçlerinin siyaset dış antidemokratik müdahalelere ve aktörlere kapalı olması gerekmektedir.
7 Haziran seçimleri sonrasında Türkiye, maliyeti ağır olan bir çatışma sürecinin içine girdi. PKK ile başlayan yeni çatışma süreci, onlarca insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Suruç ve Ankara katliamları, bütün toplumda derin yaralar ve travmalar oluşturdu. DAİŞ, Türkiye'nin tehlikeli yeni düşmanı olarak karşımıza çıktı. Türkiye, DAİŞ, PKK, MLKP, PYD, DHKP-C başta olmak üzere bütün yapılara kaşı top yekun mücadele etme stratejisi izlemeye başladı. Şiddet, 1 Kasım seçim sürecinin önüne geçti. Şiddet ve saldırılara karşı insani güvenliğimizin sağlanması, bugün Türkiye'nin birincil ihtiyacı haline gelmiştir.
2002 Yılından itibaren Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye'yi tek başına idare etmektedir. Uzun süreden beri Ak Parti'siz ve Erdoğan'sız siyaset ve Türkiye planları dizayn edilmektedir. Topluma önerecek hiçbir ciddi sosyal ve siyasal programı olmayan yapıların Erdoğan'sız Türkiye ve Ak Parti'siz iktidar planlarını dayatmaları ülkeye çok şey kaybettirmektedir. Ak Parti ve Erdoğan gerçekliğinin hazmedilmemesi, sosyal ve siyasal yapıyı çarpık hale getirmekten başka bir işe yaramamaktadır. Yüzde altmış blok gibi kurgularla gerçeklikten uzak siyasi hayaller gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Ak Parti ve Erdoğan olguları gerçeklik olarak kabul edilerek, 1 Kasım sonrasında siyaset yapılmasının öğrenilmesi gerekmektedir.
Türkiye'de devlet ve millet arasında hep bir kopukluk, karşıtlık ve gerilim oldu. Cumhuriyet tecrübesi, devlet-millet ikilemini aşmakta şimdiye kadar başarılı olamadı. Bunun ana nedeni, cumhuriyetin demokrasisiz olarak tasarlanmış olmasıdır. Bugün artık ülkemizin ihtiyacı, cumhuriyetin içinin demokrasiyle doldurulmasıdır. Milletin devleti, millete hizmet eden devlet, milletine saygılı devlet ifadeleri, cumhuriyetin içinin demokrasiyle doldurulması gerektiği konusundaki açlığı ve ihtiyacı ifade etmektedir.
1 Kasım seçimlerinin demokrasiye olduğu kadar barışın inşasına imkan veren bir sonuç çıkarmasını umut ediyorum. Türkiye'yi Suriyelileştirmek için içeride ve dışarıda harekete geçen birçok odak bulunmaktadır. 1 Kasım seçimi, demokrasiye ve barışa sahip çıkma seçimi olmalıdır.1 Kasım, Türkiye'nin yoluna demokrasi ve barış içinde devam edip etmeyeceğini belirleme anlamında önemli bir dönüm noktası oluşturmaktadır. Demokrasimize ve barışımıza sahip çıkma bilinciyle 1 Kasım seçimlerinde sandık başına gitmeliyiz.
Kendisine Öğrenci Kolektifleri adını veren grubun üyeleri, Ak Parti'nin propaganda broşürlerini dağıtan bir bayana saldırarak onun faaliyetine engel oldular. Öğrenci Kolektifleri mensuplarının "Burada Ak Parti propagandası yaptırtmayacağız" söylemi, içinde bulunan anormal durumu iyi yansıtmaktadır. Son bir yıldır ülkede hiçbir şeyi yaptırtmamayı siyaset ve erdem sayan bir anlayışın türeyişine şahitlik ediyoruz. Hiçbir şey yaptırtmama saplantısı, Türkiye'nin 2002 sonrası gerçekleştirmiş olduğu büyük sosyal ve siyasal değişimin gerisinde kalmanın bir tezahürüdür. 1 Kasım seçimleri, Türkiye'de demokrasinin, refahın, barışın, ifade özgürlüğünün, çoğulculuğun ve dünyayılaşmanın gelişiminin derinleşmesi açısından büyük önem taşımaktadır. 1 Kasım seçimleri, Türkiye'de demokrasi, refah ve barış için bir şeyler yapmak isteyen ve elini taşın altına koyanlarla hiçbir şeyi yaptırtmak istemeyenlerin seçimi olacaktır.1 Kasım seçimlerinin sonucu ne olursa olsun, toplumsal farklılıklarımızı çoğulculuk ve hukuk içinde ele alan yeni bir toplum tasavvurunu siyasi zihniyete dönüştürecek bir çabaya ihtiyaç vardır. 1 Kasım sonrasının en önemli sorunu demokrasi, barış ve hukuk içinde çoğulcu bir toplum olarak nasıl var olabileceğimizdir.