'Dinde reform'
"Reform" kelimesinin insanlar nezdindeki çağrışımları gerçekten çok farklılaşabilmektedir. Toplum, reform kavramına büyük oranda gelenekleri ve varolanları köklü değişime uğrattığı gerekçesiyle itiraz etmektedir. Bu biraz da toplumların genel anlamda muhafazakar olmasından kaynaklanan bir durumdur. Zira genel kaide, toplumların bir konudaki köklü yeniliklere, bildiklerinden farklı bir tarz olması sebebiyle itiraz etmeleridir.
Hele dinde reform söz konusu olduğunda, durum daha da ciddiyet arz eder. Zira toplumun dinsel hayatı büyük oranda geleneksel din anlayışına dayanır ve bu bildik tarzlara dokunmak, toplumda neredeyse büyük itirazla karşılanır. Tam da bu sebepten olsa gerek, "dini çağdaş dünyada yeniden ele almak" şeklindeki bir ifade bile hemen söyleyeni aforoza uğratacak şekilde tepkiyle karşılanmaktadır.
Bunun en son örneğini Cumhurbaşkanının "dinde güncelleme" ifadesini kullanınca yapılan itirazlarda gördük. Kaldı ki, Cumhurbaşkanı "reform" kelimesini kullanmadığı gibi, meselenin doğru anlaşılması yönünde ikinci yaptığı açıklamada bunun bir reform olmadığını da belirtti. Cumhurbaşkanının ifadelerinin ardından bazı ilahiyat fakültelerinin de açıklamalarda bulunması, bu konuda ilahiyat fakültelerinin de ne kadar muztarip olduğunu göstermektedir. Zira onlar da güncelleme meselesini Cumhurbaşkanı'ndan kuvvet alarak dile getirmiş görünmektedirler.
İşin aslı İlahiyat fakültelerinde bu meseleler sürekli tartışılmaktadır. Yazılarımı takip eden okurlar bilirler ki, dile getirdiğimiz en önemli problem; İçinde yaşadığımız durumda İslam adına dile getirilen söylemlerin, verilen fetvaların ve sunulan çözümlerin gerçekten "bugün"ü karşılama düzeylerinin özellikle sorgulanması gerektiğidir. Bugüne hitap edemeyen din, kenarda kalmaya mahkum olacaktır. Birçok gencin "kıyılarda ve geçmişin derinliklerinde gezinen din anlayışı" sebebiyle giderek dine ilgisizliklerinin artmasını nereye oturtacağız?
"Dışlama" tavrı kendisini o kadar kuvvetli göstermektedir ki, söz gelimi; Fazlurrahman'dan bahsetsen hemen senin adını da modernist ve reformcuya çıkarıp aforoz etme mekanizması işletilmektedir. Cumhurbaşkanının bile sözü yanlış anlaşılıyor ve Cumhurbaşkanı ikinci defa açıklama yapma gereği duyuyorsa, bir hoca olarak bizim halimizi varın siz düşünün.
Adına ne dendiği çok önemli değil; ancak geçmiş dönemlerde verilmiş fetvalar kendi döneklerindeki işlevlerini görmüşlerdir. Bugün ictihadların kuvvetli bir şekilde işletilmesi çok büyük önem taşımaktadır. Sorunların dikkatle tespiti ve İslam'ın bütün insanları karşılayabilecek bir derinlik ve kapsamda yeniden ele alınması sağlanmalıdır. Aktarmacılık ve feodal dönemin anlayışı ile İslam'ın 21. Yüzyılda insanlara hitap etmesini bekleyemeyiz.
Söz gelimi; geçmişte oluşturulmuş ve bugün elimizde olan Fetavay-ı Hindiyye kitabı, önemli bir çalışmadır. Ancak, Fetavay-ı Hindiyye'nin bugünü karşılama düzeyi nedir diye sorarsak, alacağımız cevapta yüzde miktarı fazla yüksek olmayacaktır. Bu durum, bahsedilen kitabın değersiz olduğunu göstermez. Ancak kendi döneminde işlevini tamamladığını ve bugünü karşılayacak "güncelleme"lerin yapılması gerektiğini gösterir.
İslam'ın Kur'an-ı Kerim ve Sünnet'te belirtilen temel değerleri tabii ki değişmeyecektir. Zira onlar insanlığa ait evrensel değerlerdir aslında. Fakat bu değer ve felsefeleri koruyarak din anlayışlarında ve formlarda tabii ki değişimler kaçınılmazdır. Zira insan hayatında değişim temel bir olgudur.
Din adına ilahiyatçılar bir şey söylediğinde hemen feryad-ı figan etmek yerine, sakince bir dinlemek ve işi uzmanlara bırakmak daha yerinde olacaktır.