Zincirli kapı prova mı?
Sömürgeciler, Orta Doğu’da veya Orta Asya’da bir işgale yelteneceklerse önce Türkiye’yi istikrarsız hale getirmek için saldırıya başlıyorlar.
Kazakistan’da 2 Ocak’ta başlayan
olaylardan birkaç gün önce Türkiye’de kur ve enflasyon üzerinden
hareketlendiler…
Özellikle
kamu kuruluşlarına baskın mahiyetindeki eylemler, Kazakistan benzeri olaylara çanak tutacak özellikler taşıyor.
“Devletin kapıları vatandaşın yüzüne kapatılıyor,
vatandaş kendi binasına giremiyor.” algısı oluşturup sokakları
hareketlendirip kamu binalarını kitlesel işgale zemin hazırlıyorlar.
Kur
üzerinden 28 Şubatçı söylemlerin baş
göstermesi olayların alevlenmesi için aparatlardan biriydi.
Hiçbir
şeyin göründüğü gibi olmadığını darbeler döneminden biliyoruz.
Gezi olaylarının üç beş ağaç üzerinden
tertipledikleri ortada.
27
Mayıs 2013’te Gezi Parkında olaylar başladığında mesele ağaçtı. Ama üç gün
sonra mitingi iptal edip, kalabalığı
Taksime yönlendirenler olayları
çığırından çıkardılar.
Aynı senaryo tekrarlanıyor.
Bu
senaryonun içinde; 18 Ekim’de bürokratları hukuksuz işlem yapmakla itham edip
ilk fırsatta hesap sorma tehdidi var, 10 Büyükelçinin hukuk adı altında devlete
muhtırası var, Diyanetin 4-6 yaş
çocukları için açtığı anaokullarına saldırı var, mülakat yalanı var…
Türkiye’nin
bölgesinde söz sahibi olmasını istemeyenler, her zaman kendilerine hizmet
edecek kansızlar bulmakta hiç zorlanmadılar.
SSCB,
25 Aralık 1991’de dağıldığında Türkiye, fail-i meçhullerle ekonomik ve siyasi
krizin içinde ölüm kalım mücadelesi veriyordu.
ABD ve müttefikleri 17 Ocak 1991’de
Körfez’de şer planlarını uygulamaya koymuş Irak’ı işgale başlamıştı. Türkiye’de
ise terör örgütünün siyasi ve cemaat uzantıları beşinci kol faaliyetlerini
hızlandırmıştı.
FETÖ, Cumhurbaşkanı’nı-ölmediğine pişman
olacaksın-diyerek tehdit ediyor, PKK’nın siyasi uzantıları da dostlarıyla
siyaseten ittifak halinde yıkıcılığa girişiyordu.
Siyasi
ve ekonomik kaosun içinde bir ülkenin bölgesinde olup bitenlere müdahil olması
mümkün değildi. 28 Şubat’a böyle
girildi.
Türkiye’nin
son 20 yılda kat ettiği mesafe işgalcileri kara kara düşündürüyor.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın kuruluşu,
Karabağ’ın işgalden azat edilmesi emperyalist planları bozuyor.
Kazakistan’daki
olaylar, önce Türkiye üzerinde denenmek istendi. Ancak 20 Aralık’ta devletin
kur politikasını açıklamasıyla bu plan işlemez hale geldi. Pahalılık
bahanesiyle Kazakistan karıştırıldı.
2013
Mayıs’ında Taksim-Tahrir olaylarının
aynı günlerde olması tesadüf değil.
Kapıların
zincirlenmesiyle Kazakistan olayları da birbirinden bağımsız değil.
“Zincirli
kapı” bir algı aparatı gibi duruyor.
NATO
ve ABD Kazakistan için de “kaygı” mesajları yayınlıyor.
Dostlar dayanışması…
“Türkiye’nin
AB üyeliğine sıcak bakıyor musunuz?” sorusuna Macron: “Hayır, Erdoğan’ın
izlediği siyaset ve uygarlık projesi Avrupa değerleriyle uymuyor. Türkiye, siyasal İslam'ı genişletme projesi
yürütüyor." diyerek cevap veriyor.
Türkiye’de
de Diyanet İşleri Başkanlığının eğitim
ve öğretim faaliyetlerini çağdışı olarak yaftalayanlar var. Daha birkaç gün
önce Fransa’da başörtülü bir avukata
başörtüsünü çıkarması için baskı yaptılar. Avukat, direnince de onu salonun en
ücra köşesine yolladılar
"AB
üyesi Kıbrıs’ı tanımıyor. Doğu
Akdeniz’de saldırgan bir politika
izliyor. Ben Türkiye’nin Avrupa ile ilişkisi olmasını arzu ederim. Çünkü bizim
değerlerimize bağlanırsa, bizden daha
fazla uzaklaşamaz” diyen Macron’la
Türkiye’nin Akdeniz’de yayılmacı politikalar sergilediğini, Kıbrıs’ın Kıbrıslılara verilmesi
gerektiğini, Kıbrıs’taki askeri birliğini çekmesini isteyenlerin varlığı, Türkiye’nin
beka meselesini göstermesi
bakımından önemlidir.
Türkiye’nin
terörle mücadelede sınır ötesi harekât yapma yetkisini reddetmek de aynı
minvalde saldırılardır.
Zincirleme
belgeli provokasyon…