Yaratıcı Yıkıcılık
“Girişimciliğin getireceği yenilikler zamanla mevcutları/eskileri yıkarak onların yerini alacaktır ve işte bu döngü kapitalist ekonomik sistemin temel mantığıdır.”
Bu
ifadeler ünlü iktisatçı Schumpeter’e ait. İlk olarak ekonomik temelli olarak
ortaya atılan bu teori zamanla sosyolojik temelli ve siyasi alanda da
kullanılır bir yöntem haline geldi. Yaratıcı yıkıcılık olarak ifade edilen bu
teori günümüz dünyasında belirgin şekilde kullanılan metotlardan birisi haline
gelmeye başladı. Koronavirüs sürecinin de bu metodun uygulama sahalarından
birisi olduğu üzerine analiz yapma gerekliliği olduğunu düşünmekle beraber
bugün bu metodun Türkiye sosyolojisi ve Türkiye siyaseti üzerinden nasıl
kullanılmak istendiğini incelemek istiyorum.
“Yaratıcı
Yıkıcılık” metodu ABD’nin ülkelerde yönetimleri değiştirmek için yaptığı
operasyonların birçoğunda kullanıldı. Ukrayna’da, Gürcistan’da, Sırbistan’da,
Ermenistan’da hep bu metot kullanıldı. Metot basit bir şekilde organize
ediliyor. Öncelikle mevcut düzenin kötülenmesine dair irili, ufaklı yalanlar
sürekli olarak topluma yayılıyor. Sahip olunan geleneksel medya yanında sosyal
medya platformları da kullanılarak sözde yaratıcı bir kaos ortamı tesis edilmek
isteniyor ve akabinde bu kaosun etrafında bir kenetlenme tesis ediliyor.
Kitlelerin kendi aralarındaki farklılıkları düşünmeden sadece tek bir noktaya
düşmanlık motivasyonu ile organize hareket etmeleri sağlanıyor. Yıkıcılık için
kaos ortamı oluşturulması ve kaos sonrası oluşabilecek fırsatlarda herkesin
paydaş olacağı algısı veriliyor. Kitlelerin hoşuna gidecek “özgürlük, birlikte
yönetim, kardeşlik, paylaşımcılık” gibi kavramlar sıklıkla kullanılarak
motivasyon diri tutuluyor.
Şayet zeminde
bunun için doğru hazırlanmışsa oyuna gelen kitleler kendilerini doğru işler
yapan birer kahraman olarak görmeye başlıyorlar. Zemin nasıl hazırlanıyor?
Mevcuda dair sürekli olarak üretilen dezenformasyonlarla… Mesela özgürlükler
kısıtlanıyor algısı yapılıyor. Bunu savunan birisine hangi özgürlüğünüz
kısıtlanıyor denildiğinde somut bir örnek yok! Mesela sanat sansürleniyor,
kimse kendisini ifade edilemiyor deniyor. Örnek istendiğinde ortaya koyacak
belirgin bir hikaye yok. Sürekli olarak olmayan bir algı inşa edilirken elde
edilen kazanımlar ise normalleştiriliyor. Bu sayede şuradan şuraya gelindi
denildiğinde “olması gereken buydu, mecburlar, hakkımızdı” reflekslerinin
verilmesi sağlanıyor.
Şimdi yıllardır
ülkemizde yapılanları bu analizler ışığında düşünelim. Özellikle 31 Mart
seçimleri sonrası ivme kazanan yalanlar furyasını! Birinin cevabını verene
kadar birincinin cevabı duyulmasın diye söylenen ikinci, ikincinin gerçeği
ortaya çıkana kadar gerçeklik duyulmasın diye söylenen üçüncü yalanı ve bu
bitmez yalanlar zincirini düşünelim! (yüzlerce örnek var)
Ve akabinde son
dönem muhalefetin artan kışkırtıcı açıklamalarını, bu açıklamaları destekleyen
dış söylemleri düşünelim. Joe Biden’ın açıklamalarını, hemen akabinde
Kılıçdaroğlu’nun 8 Eylül’deki konuşmasında kullandığı kışkırtıcı dili,
Macron’un bizim derdimiz Türk halkı ile değil Erdoğan’la açıklamasını, 6-8 Ekim
olaylarının müsebbibi olarak gözaltına alınan terör destekçilerine sahip çıkan
ana muhalefet sözcülerinin açıklamalarını vs vs…
Ne yazık ki oyun
büyük ve oyuna gelen azımsanmayacak bir kitle var. Eğitim düzeyi yüksek
insanların örneğin Akdeniz’de verdiğimiz beka mücadelesini hatta hatta
Ermenistan’ın Azerbaycan’a yaptığı saldırıyı “Erdoğan kötü giden ekonomiden
dikkatleri kaçırmak için bu işleri organize ediyor, dikkatleri başka noktaya
çekiyor” diye yorumlayabildiği bir ortamdayız.
“Yaratıcı Yıkım”
metodu ilmek ilmek işlendi, işleniyor. Ve toplumsal algı yönlendiriliyor.
Vatansever rolüne bürünmüş “görevlilerin” kavramlarla oynayarak kurduğu algı
çetesine karşı daha dikkatli olmazsak bir yaratıcı yıkım son perdesi ile daha
karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır. Böyle bir durum ülkemiz için; “kuklaların
rol alacağı”, kazanımlarımızın yok olacağı, ülke menfaatleri noktasında ortaya
koyulan iradenin pasifize edileceği bir sonucu getirecektir. Toplumun aldanmaya
gönüllü, aldatılan kesimlerine süslü bir paket içerisinde keskin bir geriye
dönüş hediye edilmek isteniyor.