Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.72
Gram Altın
2978.29
BIST 100
9949.01
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Haziran 2024

"Varoluşsal Felâket"in eşiğindeyiz!

Birçok sağduyulu hukukçumuzun “Anadolu Ailesi’nin dibine dinamit” olarak nitelendirdiği İstanbul Sözleşmesi ile 6284’ü hayatımıza sokanların maksatları neydi?

Sayın Erdoğan’ın, zararlarını gördüğü için kaldırıp attığı İstanbul Sözleşmesi..

Bugün İstanbul Sözleşmesi yok ama “Kadını korumak” bir yana, kadına yönelik şiddeti arttırmaktan ve ailelerin parçalanmasını hızlandırmaktan başka bir işe yaramayan 6284 dimdik ayakta!..

ANAP/Papatyalar döneminden kalan “Süresiz Nafaka” uygulaması da, “büyük bir haksızlık, adaletsizlik dahası saçmalık” olduğu en yetkili ağızlar tarafından defalarca ifade edilmiş olmasına rağmen öylece duruyor.

Avukat Cengiz Hortoğlu, “süresiz nafaka” uygulaması mağdurlarından hapse girenlerin olduğunu hatırlatınca…

Habertürk’ün diğer misafiri Avukat Hanım ne dedi?

“Girdikleri kapalı cezaevi değil ki, açık cezaevi!”

A, iyi öyleyse!..

Biz de kapalı sanmıştık…

Neyse, ödeme imkânı kalmayanlar biraz yatsınlar orada, sayılı gün çabuk geçer!..

Sayın Erdoğan şimdilerde, haklı olarak “doğurganlık oranı”nın dibe çakılmasından şikâyet ediyor sık sık.

Memleket evlâtlarını bu konuda son derece “dikkatli olmaya ve gereğini yerine getirmeye” davet ediyor.

“En az üç çocuk çağrısı”nın ne kadar yerinde olduğunun ortaya çıktığını söylüyor…

Bunlar tamam da…

Bugüne kadar, Anadolu Ailesi’ni iç ve dış tehditlerden korumak ve nüfus artışını teşvik etmek için hangi adımlar atıldı?

İş nasıl oldu da, Sayın Cumhurbaşkanı’na “varoluşsal felâket” dedirtecek kadar “vahim” bir noktaya geldi?

Devlet’in derde deva “plânlaması” yok mu?

Nüfus “plânlaması” diye diye, memleketi “varoluşsal felâket”in eşiğini getirenler niçin başarılı oldu, “varoluşsal felâket” vurgu yapanlar niçin başarısız?

“Varoluşsal felâket”in eşiğine gelmemizde, birçok gencin “evlenebilmenin ve hayatı sürdürebilmenin” maddi şartlarını yerine getirmekte zorlanmasının etkisi nedir?

İş bu noktalar gelmeden, uzun yıllar önce, “evlendirme seferberliği” başlatılamaz mıydı?

Bu konuda, kamu kurumları ve sivil toplum örgütlerinin işbirliği ile büyük mesafeler alınamaz mıydı?

Bütün olumsuzluklar “küreselleşmenin kaçınılmaz sonuçları” mı yani?

Birçok genci “resmi nikah”tan uzak tutan,

“süresiz nafaka” uygulaması küreselleşmenin gereği mi?

6284’ü dokunulmaz kılan “küreselleşme” mi?

Bir önceki Aile Bakanı, “En hızlı yaşlanan Kıta Avrupası’ndan bile 4-5 kat hızlı yaşlanıyoruz. Geri döndürülemez ölçeği geçtik. Yaşlı bakımevi ve rehabilitasyon merkezlerinin sayısını arttırmamız lâzım” derken…

Gerçekten de çarenin bu olduğu mu düşünülüyordu?

Yani, yaşlı bakımevi ve rehabilitasyon merkezlerinin sayısını …

Oralara terk edilmiş yaşlılarımızın sayısını arttırmak mı çare?

x

Bu işler nasıl işlerdir bilemiyorum ama, bugün karşımıza çıkan ve Sayın Cumhurbaşkanı’na “varoluşsal felâket” uyarısını yaptırtacak kadar “vahim” bir noktaya gelen “doğurganlığın dibe vurması” meselesinin “kökleri” malûm.

“Aileye dinamit” niteliğindeki düzenlemelerin propagandasını yapanlar, Türkiye’yi ve Sayın Erdoğan’ı büyük “dertler” içine sürüklemiş oldular!

Sıkıntı büyük…

Biz Türkler “çocuk sayısını” iyice sınırlandırmış durumdayız!...

Yaşlanma!..

“Varoluşsal felâket!”

Bazı ülkelerde olduğu gibi “Yaşlılık Bakanlığı” kurulsa yeridir!.

Bir arkadaş, “Bu memlekette Hayvanları Koruma Kanunu var, Yaşlıları Koruma Kanunu yok!” demişti…

Haklı mı, ne!

X

İşte, Hayvanları Koruma Kanunu…

Türkiye’deki başıboş köpek sayısının “orta büyüklükteki bir Avrupa ülkesi”nin insan nüfusuna denk geldiği bir dönemdeyiz…

Nice vatan evlâdı, sokaklarda caddelerde parçalandı, parçalanıyor…

Başıboş köpeklerden kaçarken otomobillerin, kamyonların altında kaldı, kalıyor…

Hayvanları Koruma Kanunu, içindeki “tuzak” maddelerle birlikte Meclis’ten “geçirildiğinde”, başıboş köpek sayısı şimdikinin yüzde biriydi belki de…

O günlerde atılan “kement” şimdi memleketin boynunda!..

Kısırlaştırma işi de, uzun yıllar boyunca öylesine ihmal edildi ki…

Başka meseleler de öyle…

Mesela... Şu mecburi eğitim, ne zaman 12 yıla çıkartılmış?

Hangi dönemde, niçin?

“Piyasada ne usta var, ne de kalfa!” krizinin temelleri ne zaman atılmış?

“Gençler 30’una gelmeden meslek sahibi olamıyor ve dolayısıyla yuva kuramıyor ve dolayısıyla da doğurganlık oranı hızla azalıyor, nüfus hızla yaşlanıyor!” krizinin temelleri hangi vakitlerde atılmış?

Bir bakın!

x

Sayın Erdoğan dünyanın bütün dertlerini çözebilmek için ülke ülke, diyar diyar koştururken...

Bin türlü dert ile uğraştırılırken…

“Otomobillere cam filmi” işini bile “çözüme kavuşturması” beklenirken…

Birileri yollara döşemiş “çivileri…”

Patlak lastiklerle yol almaya çalışılıyor şimdilerde…

Ve en sevilmeyen kişilerle bir araya gelinip çare yollara aranıyor!

x

Allah kolaylık versin, memleketimizi seven herkese.