Dolar (USD)
34.60
Euro (EUR)
36.31
Gram Altın
2918.52
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Ekim 2020

'Toplumsal Psikoloji'yi Düzeltmek Şart!..

Bir yandan “sınır ötesinde” büyük işlere imza atma, asırlık atâleti geride bırakma ve “Küresel Güçler Ligi”nde oynama iddialarını taşıyor ve heyecanlanıyoruz, diğer yandan da “İçerideki çirkin görüntüler” yüzünden enseyi karartıyoruz.

Caddelerde, sokaklarda sürekli gerilim; insanlar patlamak için bahane arar gibi…

Birbirinin kafasını gözünü patlatmaktan, hayvanlara işkence yapmaktan zevk alan “sadistler” ne kadar da çoğaldı?..

Hallere bakınız;

Sağlık personeli “destek gelinceye kadar” savunma yapabilmek için barikat kuruyor, bir adam bir grup tarafından öldüresiye dövüldükten sonra sürüklenerek arabaya alınıyor, caddeye atılıyor ve arkadan gelen vasıtanın altında kalarak can veriyor…

Ekranda bir kadın, bebeğinin “kocasından” değil de “komşusundan” olduğunu öğrenince sevinç çığlıkları atıyor!..

Ekranlar “Toplum Psikolojisi”ni iyice bozmak, Anadolu’yu ayakta tutan değerleri “aşındırmak” gibi bir misyon üstlenmiş adeta.

Öyle bir hal ki yansıtılan…

Taciz, tecavüz haberleri sıradan hale geliyor…

Bahsinden hicap duyduğumuz “pislikler” kanıksamışçasına tartışılıyor…

Taraflar bir birleriyle “Sizde tacizci daha çok!” kavgasına bile girişebiliyor.

“Aydın” sınıfındaki koca koca adamlar birbirlerine en ağır sözlerle saldırıyor…

Dirilerin kavgası yetmezmiş gibi “ölüler” üzerinden ne kavgalar yapılıyor...

2020 bir “felâket yılı” olarak üzerimize çökmüşken, her şeyi çok daha zor hale getirmek için özel gayret sarf eder gibiyiz.

Tablo, haber bültenlerindeki ve sosyal medya paylaşımlarındaki kadar karanlık mı?

Elbette “abartmalar” var ama “durumun gittikçe daha fazla sıkıntılı hale geldiğini” görmemek de mümkün değil.

Prof.Dr. Nevzat Tarhan’ın “Toplum Psikolojisi” adlı kitabını okurken, karşıma çıkan “Psikopat Kişilik Belirtileri”ni sergiler halde olduğumuzu düşünmemeye çalıştım.

“Kavgacılık ve saldırılarla belirli sinirlilik” hâli Sayın Tarhan’ın işaret ettiği bâriz belirtilerden.

Başka?

“Kendisinin ve başkasının güvenliği konusunda umursamazlık.”

“Sorumsuzluk, sıklıkla olayların sorumluluğunu kendi dışında bir nedene bağlama, vicdan azabı çekmeme, başkalarına zarar vermiş, kötü davranmış olmasına rağmen ilgisiz, sığ, yüzeysel davranma, yaptıklarına mantıklı açıklama getirmeye çalışma..”

Buradan “Sınır Kişilik Bozukluğu”na geçmiş Tarhan Hoca, “Toplumsal Psikoloji”yi ele alırken:

“Kendine zarar veren dürtüsellik, (Pervasızca araba kullanma, aşırı yeme), yoğun öfkelilik, geçmek bilmeyen öfke ve kavgalara karışma, aşırı cinsellik vurguları…

Damgalamalar…

Ve kronik boşluk duygusu

*

Bu “kronik boşluk duygusu”na özellikle takıldım.

Bütün kavramların içi boşalmış; “Haklı olup olmama” kişiye göre, “dürüstlük” duruma göre…

Sosyal Medya “Yargı Mercii” hükmünde adeta, serbest bırakılanlar “sosyal medya” kampanyası başlatıldığında içeri alınıyor…

Haklı ile haksızı ayırma işi “Sosyal Medya”ya havale edilmiş gibi bir algı oluşuyor, üzerine titrememiz gereken “adalet” her sosyal medya hamlesiyle yara alıyor.

“Tutuklanmayı gerektiren bir durum varsa niçin serbest bıraktınız, yoksa niçin içeri aldınız?” soruları karşılıksız kalıyor.

Bazı uzmanların ekranlardan “Hukukçular da insan, haliyle etkileniyorlar!” yollu değerlendirmelerde bulunmaları tabloyu daha da ağırlaştırıyor.

Bu durumda da olan “Adalet’e Güven”e oluyor.

“Mülkün Temeli” sarsılıyor.

Öte yandan, bir kısmı gerçeği yansıtan bir kısmı da yalan ürünleri olan “haberler”in etkisiyle,

Liyakatli olan liyakatinin karşılığını alır!” hissi giderek azalıyor…

“Küresel Koronavirüs Tezgâhı”nın yol açtığı belirsizlikler ve bunun eğitimden, ekonomiye kadar birçok alanda ne ölçüde etkili olduğu, olacağı hususlarında da soru işaretleriyle doluyuz.

Önümüz kış, masraflar haliyle daha da artacak, görünen o ki bu kış epeyce zorlu geçecek.

Bu görülüyor.

Geçim sıkıntısı” ve “işsizliğin” öne çıkartıldığı “sokak eylemlerine”, “kışkırtmalara” kapı açılıp açılmayacağını soranların sayısı gittikçe artıyor.

Bu tür tezgâhlara gelmeme ihtiyatındaki pekçok vatandaş, “yukarısı ile aşağısı arasına duvarlar örüldüğünü” ve mesajların sağlıklı bir şekilde ulaşmadığını söylüyor.

*

Velhasılı…

Türkiye’nin bazı alanlardaki büyük hamlelerinin tesirini azaltan ve enselerin kararmasına sebep olan bir “tablo” ile karşı karşıyayız.

Türkiye, “Toplum Psikolojisi”ni olumsuz yönde etkileyen bu tabloyu düzene sokmak mecburiyetinde.

Bu yolda gayret sarf etmek hepimizin görevi, ülkeyi yönetenler ise gayretin ötesine geçip “başarmak” mecburiyetindeler.

Değerlendirmem ortadaki tablonun bütün sorumluluğunu “yönetenlere” yüklediğim anlamına gelmez.

Türkiye’de “Gitsinler de memleketin başına ne gelirse gelsin” zihniyetini taşıyan kişi ve grupların fazlalığı hepimizin malûmu…

“Şer Odakları”nın varlığı, bu ülkenin değişmez gerçeği.

Buradaki esas mesele, “Onlar kışlığını yapıyor, peki siz ne yapıyorsunuz?” meselesi!..

Ülkesini seven her vatan evlâdının yapması gerekenler var, “Ya hayır söyle ya da sus!” Kutlu Emri’nden çıkartmamız gereken hisseler var.

Kızgın demiri soğutmak” mı dersiniz, “toplumsal mutabakat alanını mümkün olduğunca genişletmek” mi dersiniz, ne dersiniz…

“Ekranlardaki seviyesizliklere son vermek için adımlar atmak mı lâzım” dersiniz?

Bir şeyler yapmak lâzım.

En büyük “müjdelerin” heyecanının bir hafta sürmediği bir süreçten geçiyoruz.

Yalanlarla doğruların, at izleriyle it izlerinin birbirine karıştığı...

“Siyaset üstü”, “dünyevi beklentisiz” duruşlarıyla topluma “önderlik” edebilecek evsaftaki aydınlarımızın görünmez hale geldikleri ya da “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil!” sancısını çektikleri bir süreç…

“Toplum Psikolojisi”ni düzeltmek mecburiyetindeyiz!

Hep birlikte.

Daha fazla vakit kaybetmeden!