'Toplumsal Psikoloji'yi Düzeltmek Şart!..
Bir yandan “sınır ötesinde” büyük işlere imza atma, asırlık atâleti geride bırakma ve “Küresel Güçler Ligi”nde oynama iddialarını taşıyor ve heyecanlanıyoruz, diğer yandan da “İçerideki çirkin görüntüler” yüzünden enseyi karartıyoruz.
Caddelerde,
sokaklarda sürekli gerilim; insanlar patlamak için bahane arar gibi…
Birbirinin
kafasını gözünü patlatmaktan, hayvanlara işkence yapmaktan zevk alan
“sadistler” ne kadar da çoğaldı?..
Hallere
bakınız;
Sağlık personeli
“destek gelinceye kadar” savunma
yapabilmek için barikat kuruyor, bir adam bir grup tarafından öldüresiye
dövüldükten sonra sürüklenerek arabaya alınıyor, caddeye atılıyor ve arkadan
gelen vasıtanın altında kalarak can veriyor…
Ekranda bir
kadın, bebeğinin “kocasından” değil de “komşusundan” olduğunu öğrenince sevinç
çığlıkları atıyor!..
Ekranlar “Toplum Psikolojisi”ni iyice bozmak,
Anadolu’yu ayakta tutan değerleri “aşındırmak”
gibi bir misyon üstlenmiş adeta.
Öyle bir hal
ki yansıtılan…
Taciz,
tecavüz haberleri sıradan hale geliyor…
Bahsinden
hicap duyduğumuz “pislikler”
kanıksamışçasına tartışılıyor…
Taraflar bir
birleriyle “Sizde tacizci daha çok!”
kavgasına bile girişebiliyor.
“Aydın” sınıfındaki koca koca adamlar
birbirlerine en ağır sözlerle saldırıyor…
Dirilerin
kavgası yetmezmiş gibi “ölüler”
üzerinden ne kavgalar yapılıyor...
2020 bir “felâket yılı” olarak üzerimize
çökmüşken, her şeyi çok daha zor hale getirmek için özel gayret sarf eder
gibiyiz.
Tablo, haber
bültenlerindeki ve sosyal medya paylaşımlarındaki kadar karanlık mı?
Elbette “abartmalar” var ama “durumun gittikçe daha fazla sıkıntılı hale
geldiğini” görmemek de mümkün değil.
Prof.Dr.
Nevzat Tarhan’ın “Toplum Psikolojisi”
adlı kitabını okurken, karşıma çıkan “Psikopat
Kişilik Belirtileri”ni sergiler halde olduğumuzu düşünmemeye çalıştım.
“Kavgacılık
ve saldırılarla belirli sinirlilik” hâli Sayın Tarhan’ın işaret ettiği bâriz
belirtilerden.
Başka?
“Kendisinin ve başkasının güvenliği
konusunda umursamazlık.”
“Sorumsuzluk,
sıklıkla olayların sorumluluğunu kendi dışında bir nedene bağlama, vicdan azabı
çekmeme, başkalarına zarar vermiş, kötü davranmış olmasına rağmen ilgisiz, sığ,
yüzeysel davranma, yaptıklarına mantıklı açıklama getirmeye çalışma..”
Buradan “Sınır Kişilik Bozukluğu”na geçmiş
Tarhan Hoca, “Toplumsal Psikoloji”yi
ele alırken:
“Kendine
zarar veren dürtüsellik, (Pervasızca araba kullanma, aşırı yeme), yoğun öfkelilik, geçmek bilmeyen öfke
ve kavgalara karışma, aşırı cinsellik vurguları…
Damgalamalar…
Ve kronik boşluk duygusu…
*
Bu “kronik boşluk duygusu”na özellikle
takıldım.
Bütün
kavramların içi boşalmış; “Haklı olup
olmama” kişiye göre, “dürüstlük”
duruma göre…
Sosyal Medya
“Yargı Mercii” hükmünde adeta,
serbest bırakılanlar “sosyal medya”
kampanyası başlatıldığında içeri alınıyor…
Haklı ile
haksızı ayırma işi “Sosyal Medya”ya
havale edilmiş gibi bir algı oluşuyor, üzerine titrememiz gereken “adalet” her sosyal medya hamlesiyle
yara alıyor.
“Tutuklanmayı gerektiren bir durum
varsa niçin serbest bıraktınız, yoksa niçin içeri aldınız?” soruları karşılıksız kalıyor.
Bazı
uzmanların ekranlardan “Hukukçular da insan,
haliyle etkileniyorlar!” yollu
değerlendirmelerde bulunmaları tabloyu daha da ağırlaştırıyor.
Bu durumda
da olan “Adalet’e Güven”e oluyor.
“Mülkün Temeli” sarsılıyor.
Öte yandan,
bir kısmı gerçeği yansıtan bir kısmı da yalan ürünleri olan “haberler”in
etkisiyle,
“Liyakatli olan liyakatinin karşılığını alır!”
hissi giderek azalıyor…
“Küresel Koronavirüs Tezgâhı”nın yol açtığı belirsizlikler ve
bunun eğitimden, ekonomiye kadar birçok alanda ne ölçüde etkili olduğu, olacağı
hususlarında da soru işaretleriyle doluyuz.
Önümüz kış,
masraflar haliyle daha da artacak, görünen o ki bu kış epeyce zorlu geçecek.
Bu
görülüyor.
“Geçim
sıkıntısı” ve “işsizliğin” öne çıkartıldığı “sokak eylemlerine”, “kışkırtmalara” kapı açılıp açılmayacağını soranların sayısı
gittikçe artıyor.
Bu tür
tezgâhlara gelmeme ihtiyatındaki pekçok vatandaş, “yukarısı ile aşağısı arasına duvarlar örüldüğünü” ve mesajların
sağlıklı bir şekilde ulaşmadığını söylüyor.
*
Velhasılı…
Türkiye’nin
bazı alanlardaki büyük hamlelerinin tesirini azaltan ve enselerin kararmasına
sebep olan bir “tablo” ile karşı
karşıyayız.
Türkiye, “Toplum Psikolojisi”ni olumsuz yönde
etkileyen bu tabloyu düzene sokmak mecburiyetinde.
Bu yolda
gayret sarf etmek hepimizin görevi, ülkeyi yönetenler ise gayretin ötesine
geçip “başarmak” mecburiyetindeler.
Değerlendirmem
ortadaki tablonun bütün sorumluluğunu “yönetenlere”
yüklediğim anlamına gelmez.
Türkiye’de “Gitsinler de memleketin başına ne gelirse
gelsin” zihniyetini taşıyan kişi ve grupların fazlalığı hepimizin malûmu…
“Şer Odakları”nın varlığı, bu ülkenin değişmez
gerçeği.
Buradaki esas
mesele, “Onlar kışlığını yapıyor, peki
siz ne yapıyorsunuz?” meselesi!..
Ülkesini
seven her vatan evlâdının yapması gerekenler var, “Ya hayır söyle ya da sus!” Kutlu Emri’nden çıkartmamız gereken
hisseler var.
“Kızgın
demiri soğutmak” mı dersiniz, “toplumsal
mutabakat alanını mümkün olduğunca genişletmek” mi dersiniz, ne dersiniz…
“Ekranlardaki
seviyesizliklere son vermek için adımlar atmak mı lâzım” dersiniz?
Bir şeyler
yapmak lâzım.
En büyük “müjdelerin” heyecanının bir hafta
sürmediği bir süreçten geçiyoruz.
Yalanlarla
doğruların, at izleriyle it izlerinin birbirine karıştığı...
“Siyaset üstü”, “dünyevi beklentisiz” duruşlarıyla topluma “önderlik” edebilecek evsaftaki
aydınlarımızın görünmez hale geldikleri ya da “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil!” sancısını
çektikleri bir süreç…
“Toplum Psikolojisi”ni düzeltmek mecburiyetindeyiz!
Hep
birlikte.
Daha fazla vakit kaybetmeden!