Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Aralık 2022

Şımartan Yüzyıl

Eskiden şımarıklık denilince, çocukluk günlerimizde ki yaramazlıklar aklımıza gelirdi… Şimdilerde daha net görüyoruz ki, şımarıklık çocuklarla sınırlı bir durum değil, kişisel, grupsal, toplumsal zemini yaygın ve salgın bir olgu…

Şımarıklık adeta bir yaşam biçimine dönüştü…

Modern çağ insanı şımartıyor, ayartıyor ve kışkırtıyor…

Adeta şımarık nefislerin yüzyılını yaşıyoruz…

Şımarıklık ilk bakışta insanın toplum içerisindeki ilişkisiyle sınırlı bir durummuş gibi değerlendirirdik… Fakat vahyin öğretisine baktığımızda şımarıklığı Allah-insan ilişkisini etkileyen bir kişilik bozukluğu olduğunu görüyoruz…

Hatta tarihte toplumsal helakların bir sebebi de, hakka karşı müstağnileşen şımarık azgınlar karışımıza çıkar…

Vahyin işaret ettiği kötülük kutbunun aktif aktörleri dikkatimizi çekiverir… Güç ile şımaran Firavun, Mülk ile şımaran Karun… Statü ile şımaran Haman… Bilgi ile şımaran Belam… Sanat ile şımaran Samiri... Ve bilcümle despot yönetimlerin kayıtsız şartsız şımarık destekçileri mele ve mütref takımı…

Dahası Cumartesici şımarıklar… Bahçeci bağnazlar…

Evet, sahip oldukları ile habire şımaranları şanı yüce Allah (cc) uyarıyor:

“Şımarma! Allah şımarıkları sevmez.” (Kasas, 76)

Bugün gönüllere bu ayeti nakşetmemiz gerekiyor…

Şımarık yaşamların tehdidi altındayız… Şuursuz ve şükürsüz savrulmalar bizi nankörlüğün karanlığına itiyor…

Şımardıkça beynimiz küçüldü, ruhumuz daraldı, vicdanımız azaldı, kalbimiz karardı… Sonrasında itidali yitirdik, istikameti bozduk, istikrardan koptuk, ihlası ihmal ettik, çünkü şımardık ve de şaşırdık…

Hayatımızın şatafatı nasıl bir şımarıklığa sürüklenmekte olduğumuzun kanıtı değil midir? Bunca israf ve tüketim çılgınlığı hangi hallerimize işaret ediyor? Nerede duracağını bilmeyen hadsiz, haksız, hayasız, hesapsız ve hoyrat hayatlar şımarıklığı tescilliyor…

Bolluk, tokluk, çokluk, varlık şımartıcı virüsler…

Egosantrik ruh halleri…

Başarı budalası, zafer sarhoşu, şöhret manyağı, güç zehirlenmesi ile bitik nesiller kimin eseri?

Para, pazar, parti, pazu gücü… Yüksek performans ve puan… Prestijli edinimler nasılda şımartıyor…

Konfor, kariyer, koltuk, kapital, konum, kuvvet katmerli şımarma tezahürleri…

Sahip olduğumuz teknolojik güç bizi olgunlaştırdı mı yoksa ne oldum delisi mi kıldı?

Şehrin şımarıklığını görkemli yapılanmasından görmek mümkün…

Sanat, bilim, kültür, müzik, spor, sanal, sinema, medya sanki şahısları şımartmaya endeksli…

Şımarık starlar, idoller, fenomenler, elitler, aristokratlar, enteller, aydınlar, kendi başına buyruklar, zengin veletler, sonradan görmeler gırla gidiyor…

“Vay be! Ben neymişim?” havasında olanların, kibir patlaması yaşayan kendini bilmezlerin dünyasına kaldık…

Sanki bu durumlar biraz da bizim eserimiz…

Hak etmeyene verilen değer, gösterilen sevgi, sunulan övgü, gün be gün artan ilgi, işi bu raddeye getirdi…

Alkışlarımızla şımarttıklarımız… Yetmedi şımarıklığın adına “özgüven” dedik… Güya özgüveni yüksekmiş…

Aslında kimse dünyaya şımarık gelmez… Çevre, toplum, aile, sistem, kültür, gelenek bunu besler ve büyütür…

Evet, biz şımarttık… Kimleri mi?

Başta kendimizi, çocuklarımızı, çevremizi, yönetenlerimizi, sevdiklerimizi, menfaatlandıklarımızı…

Ve şimdilerde şımarık ailelerimiz, kurumlarımızı, yapılarımız, iktidarlarımız, medyamız, sermayemiz oluştu…

Sonrasında kimse kimseyi takmıyor, tanımıyor…

“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” havalarında…

Poz adamları… Şov adamları… Rol adamları… Haz adamları ve oldukça şık şımarıklar çoğaldı…

İlk şımaran ve şımartanın şeytan olduğunu unuttuk…

Cinsiyeti, milliyeti, meşrebi ve mesleği ile şımaranların arkasında kim var acaba?

Takva ve tevazudan koptukça insan tanınmaz hale geldi… Pişkinlik, hodbinlik, hinlikte hayır beklenir oldu…

Asil ve aziz insan ağırlığını ve saygınlığını yitirmeye başladı…

Biz insanlar aciz olduğunu unutuyoruz…

Çare mi?

Vahyin terbiyesinden geçmek ve tezkiye süreçlerimizi tamamlamaktan geçiyor…