"Seni Sevmeme Beş Dakika Kalmıştı"
Acının yoğurduğu
coğrafyada hüzünle yoğrulan yüreğini şiirin serinliğiyle avutan şair dostum Murat Kayış’ın şiir kitabı “Seni Sevmeme Beş Dakika Kalmıştı”, Kuytu
Yayınlarından yayımlandı.
Her ne kadar
yüreği Anadolu dolu olsa da kalbinin bir yerlerinde her daim İstanbul’u gizli
bir sevda olarak saklayan Şair, kitabına da bir İstanbul girişiyle başlıyor:
“Hevesimin kursağında
İstanbul duruyordu/ Ve ben her gece nemli kirpiklerimi/Haliç Köprüsü’nün
ışıklarına asıyordum…”
Fırsatını her
bulduğunda bir kaç günlüğüne de olsa İstanbul'a sığınması bundan olsa gerek.
Kim bilir, bu dünyadaki en gizli aşkıdır İstanbul.Gizli bir karanfil misali
yüreğinin en tenha yerinde İstanbul'u taşıyor olsa bile şiirinin hamurunu
Doğunun kadim medeniyetinde yoğurmuştur. Bu sebeple doğu figürü şiirlerinde
baskın bir şekilde kendini hissettirir. Ki acının başkenti de her zaman doğu
olmamış mıdır?
Bazen sorularla,
bazen de uzun cümlelerle şiiri duygu kabında eriterek keşfe çıktığı hayat
yolunda dizeleriyle bizlere rehberlik etmeye gayret gösteriyor. Derin imgelerin
gizeminde aramamız gereken şeyin ne olduğunun ipucunu vermeye çalışsa da
nihayetinde anlamın derinliğini okuyucunun kendi zihin kuyusuna gizliyor.
Anlam ile anlamlaştırma
arasındaki bağın kurulamamasından kaynaklı anlam karmaşasında hayatın anlamını
bulmaya ve bu anlamı şiirlerinde bize sunmaya çalışan Şair, yüreğindeki
birikmişliğin de detaylarını bir puzzle misali dizelerine serpiştiriyor ve
parçaları birleştirerek hayatın anlamını bulmamızı istiyor.
Hayatta hep bir
şeylere yarım kalmışlık modunda, tam olma umudunu diri tutmaya çalışırken bu
hayat şartlarında insanın tam olamayacağını sosyolojik imgelerle psikolojik bir
ruh haliyle okuyucuya aktarıyor. Her ne kadar aşktan, sevgiden, sevdadan dem
vursa da içinde bulunduğu toplumdaki yarım kalmışlığa duyarsız kalamaz ve hem
toplumun hem de vicdanının sesi olmaya gayret gösterir.
Hayatın
gerçekleri karşısında umut kurgularıyla kelimelere can veren Şair, his
dünyamızın haz ve hızdan arındırılarak uyandırılmasını ve gerçeklik diye
dayatılan kurmacaya şiirle meydan okunmasını, sevginin azizliğinde ruhumuzu
büyütürken ninni yerine şiirler söylememiz gerektiğini ısrarla vurguluyor.
Söyleyemeyip yüreğimizde saklı tuttuğumuz bütün sözcüklerin aslında söylemek
istediklerimiz olduğunu dizelerinde haykırarak anlatıyor.
Şairliği, ruhuna
düşen ince bir sızı olarak niteleyen Şair, kendisini sahibi olduğu kalemin en
aciz kişisi olarak görür. Bu sızı ile adına dünya denen hengâmede
samimiyetsizlikten ve insan müsveddelerinin çok yüzlülüğünden yorulduğunu ifade
ederek, duyduğu rahatsızlığı ustaca dile getirip, bu çetrefilli hayata karşı mülteci umutlar büyüterek acziyetini bir
nebze de olsa gidermeye çalışarak değerli gördüğü 'Seni seviyorum!'
sözcüğünün gölgesine sığınmak istercesine kendisini bir sevginin kollarına
bırakmanın umudunu yakasında bir gül olarak taşıyor.
Her ne kadar
düşlerini yarının umutlarına saklasa da içinde dönüp durduğu dünyanın
realitesini de kabullenmiş ve kendisine bahşedilen en büyük nimetin aile
olduğunu vurgulamaktan da geri durmamıştır. Bu hakikatini en sade ve doğal
haliyle yarınlara not düşercesine bir anı misali bizimle paylaşıyor. En çaresiz
kaldığı anlarda ise ayazda kalan yüreğini aile sıcaklığıyla ısıtıyor.
Ahmet Haşim
misali şiirin melodik bir yönü olması gerektiğini savunarak, düzenlenen şiir
programlarında okuduğu şiirlerle bunu açık yüreklilikle ifade etmekten de geri
durmamıştır. Şiirin müzik ile oluşturulacak uyumunu ise dizelerinde kullandığı
iç kafiyelerde görmek mümkündür. Onun şiirini okurken akıcı ve sürükleyici bir
dili olduğunu hemen fark ediyorsunuz.
Her şairin yüreği biraz sonbahar, en çok da hüzün kokar. Hüzün kokulu şiirlerin şairi olan Murat Kayış’ın 57 şiirden oluşan “Seni Sevmeme Beş Dakika Kalmıştı”isimli kitabını okuyucunun takdirine bırakıyor, okurunun bol, kaleminin daim, kelamının tesirli olması temennisiylekendisine yayım hayatında başarılar diliyorum.