Sahici bir entelektüel, sanatçı ve müzisyen: Cem Karaca
“Sevinçlerimiz bile artık mekanik/sevgisiz, saygısız, otomatik/bu şarkı birilerine çok geç artık/bu şarkı kirlenmiş bir çığlık.” Kirlenmiş Çığlık
Paçoz birçok arabeskçinin
ve yazarın entelektüel, düşünür
ve sanatçı olarak nitelendirildiği bir ortamda sahici anlamda entelektüel, sanatçı ve müzisyen bulmak,
samanlıkta iğne aramak gibidir.
Paçozluğun kuraklaştırdığı bir
coğrafyada Cem Karaca (19 Mart 1949-8 Şubat 2004), gerçek bir müzisyen, sanatçı
ve entelektüel olmayı başarmış çok az
insandan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Sanata ve müziğe olağanüstü bir yeteneği olan Cem Karaca, Anadolu’nun Elvis Presley’i
olarak anılmayı hak etmektedir. 40 Yıllık sanat hayatında Karaca, 41 plak, 17
albüm ve 16 kaset yapmıştır. Anadolu Popu denilen akımın sembol kişisi olan Karaca, Rock’n Roll
müziğinin ülkemizdeki öncü sanatçısıdır.Karaca’nın
müziğinde sosyal ve siyasal konular
başta olmak üzere hayata dair her konu
kendine yer bulmaktadır. Cem Karaca, işçiler ve göçmenler başta olmak üzere
gittiği her yerde insanların sorunlarını kendi sorunu olarak bilen ve o
sorunları ifade etmek için sanat ve müziğini
kullanan tam bir insan ve
sanatçıdır. Cem Karaca’da insan ve sanatçı olmak birbiriyle içiçe geçmektedir. İnsanlığından
vazgeçerek sahte sanatçı ve entelektüel olma
hevesinin peşine düşenler, aslında
paçoz olmaktan başka bir şey olmamışlardır. İnsan olmayı, entelektüel
olmayı ve sanatçı olmayı birbiriyle
bütün gören Karaca, paçozlaşma
tehlikesine karşı kendini, sanatını, zihnini ve müziğini korumuştur.
Karaca,
müziğe ve sanata bir hayata bakış olarak
yaklaşmıştır. Müzik ve sanat yoluyla iyinin, güzelin, gerçekliğin nasıl daha iyi ifade
edilebileceğine yoğunlaşan Karaca,
ürettiği sanat eserleriyle hep daha iyiyi nasıl ortaya çıkarabilirimin arayışında ve
peşinde olmuştur. Hayatı boyunca hep üreten Cem Karaca, hiçbir zaman varolanla yetinmemiş, sürekli olarak yeni
olanı daha iyi yaratmanın peşinde olan bir
sanatçı, müzisyen ve entelektüel
olarak yaşamıştır.
Sanat
ve entelektüellik alanı, devlete ait
kabul edilmektedir. Devletin
devletleştirdiği sanat, müzik ve
entelektüellik alanlarında, sahici sanatçı, entelektüel ve müzisyen ortaya çıkmamaktadır. Devletin, otoritenin ve
muktedirin kanatları altında ortaya çıkan, paçozluktan başka bir şey
değildir. Cem Karca, devletçi bir çizgide olmayı reddettiği gibi, müziğinin ve
sanatının öze dönüş gibi maskelerle
nasyonalistleştiirilmesine de karşı çıkmıştır. Devletçilik ve milliyetçilik,
sanatı, entelektüelliği ve müziği
paçozlaştıran karanlıklardır. Karaca,
devletin ihtiyaçlarına göre değil, halkların taleplerine göre sanat yapan
bir kişiydi. Cem Karaca, devletin
kanatları altına girmeden, bireysel yaratıcılığıyla ve emeğiyle sivil,özgür ve sıradışı bir birey olarak yaşadığı
dönemlerin sosyal ve siyasal
sorunlarını ve insanlık durumunu müziğiyle ve sanatıyla ifade etmiştir.
Karaca, hayatı boyunca hep muhalif olarak kalmış, politik dünyasını bütün unsurlarıyla müziğine
taşımıştır. Karaca, herkes için yeni bir yarın kurmanın çabasında olmuştur.
Safinaz adlı çalışmada Karaca, insanlara
şöyle seslenmektedir: ““Safinaz’a ve halkımıza. Bacılarım, kardeşler, halkımız.
Bu uzunçalara sizlerden birinin adını verdim, kızmayın. Siz ve sizin gibileri
hep gördüm, hala da görmekteyim. Bazen bir diskotekte yarınsız, ya da bir arka
sokağında bir büyük kentin. Tek ortak yanları vardı, yarınsız olmaları…
Şimdilik… Bu uzunçaları Safinazlara acıdığımdan yapmadım. Acıyamam ki… Ama sizi
bu hale düşürenlerle kavgam, sizi ve her şeyi kurtarana dek sürecektir. Şimdi
bazıları “Sana ne canım, sen mi kaldın kurtaracak dünyayı?” diye uzun kulaklı
bir soru sorabilirler; ancak halkımın sağduyusuna şükür hala şarkılarımı
söylüyorum. Amacım mı ne? Herhalde “vatan millet sakarya” üçleminin ardına
sığınıp cebinizdeki paraları avuçlamak değil… Var mısınız dinleyenler
kurtaralım Safinazları. Elele verelim ve… Değil yalnız Safinazları,
çocuklarımızın yarınını kuralım. Kırk beş milyon halkımız elele verelim ve
komayalım iti, kurdu girsin sürüye…”
Yirminci
ölüm yıldönümünde Cem Karaca’yı
Yoksulluk Kader Olamaz isimli eserinin ölümsüz sözleriye saygıyla ve
özlemle anıyorum: “Yoksulluk kader
olamaz/Sıram sıram sıra dağlar gibi anam/Anam anam derdin mi var? Yaram yürekte
değil ki,Gelip sarsın yar/Sıram sıram sıra dağlar gibi anam/Anam anam derdin mi
var?/Yaram yürekte değil ki/Gelip sarsın yar/Radyolarda şarkılar boş ver diyorlar/Açlıktan
verem olana bal ye diyorlar/Yoksulluk kader olamaz, kader değildir/Firavunlar
bile böyle gaddar değildir/Ben vatandaş Ahmet'im, evkafta memur/Ay sonuna
yetmiyor evdeki kömür/Bir kilo et seksen lira, tadını unuttum/İnsan gibi
yaşamanın adını unuttum/Devlet baba borç içinde, sabret diyorlar/Sen de
bakkala, kasaba borç et diyorlar/Ben onurlu insanım, boyun eğemem/Alacaklı ver
deyince ödün veremem/Yoksulluk kader olamaz, kader değildir.”