Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.17
Gram Altın
2971.46
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Şubat 2024

Sahici bir entelektüel, sanatçı ve müzisyen: Cem Karaca

“Sevinçlerimiz bile artık mekanik/sevgisiz, saygısız, otomatik/bu şarkı birilerine çok geç artık/bu şarkı kirlenmiş bir çığlık.” Kirlenmiş Çığlık

Paçoz birçok arabeskçinin ve yazarın entelektüel, düşünür ve sanatçı olarak nitelendirildiği bir ortamda sahici anlamda entelektüel, sanatçı ve müzisyen bulmak, samanlıkta iğne aramak gibidir. Paçozluğun kuraklaştırdığı bir coğrafyada Cem Karaca (19 Mart 1949-8 Şubat 2004), gerçek bir müzisyen, sanatçı ve entelektüel olmayı başarmış çok az insandan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Sanata ve müziğe olağanüstü bir yeteneği olan Cem Karaca, Anadolu’nun Elvis Presley’i olarak anılmayı hak etmektedir. 40 Yıllık sanat hayatında Karaca, 41 plak, 17 albüm ve 16 kaset yapmıştır. Anadolu Popu denilen akımın sembol kişisi olan Karaca, Rock’n Roll müziğinin ülkemizdeki öncü sanatçısıdır.Karaca’nın müziğinde sosyal ve siyasal konular başta olmak üzere hayata dair her konu kendine yer bulmaktadır. Cem Karaca, işçiler ve göçmenler başta olmak üzere gittiği her yerde insanların sorunlarını kendi sorunu olarak bilen ve o sorunları ifade etmek için sanat ve müziğini kullanan tam bir insan ve sanatçıdır. Cem Karaca’da insan ve sanatçı olmak birbiriyle içiçe geçmektedir. İnsanlığından vazgeçerek sahte sanatçı ve entelektüel olma hevesinin peşine düşenler, aslında paçoz olmaktan başka bir şey olmamışlardır. İnsan olmayı, entelektüel olmayı ve sanatçı olmayı birbiriyle bütün gören Karaca, paçozlaşma tehlikesine karşı kendini, sanatını, zihnini ve müziğini korumuştur.

Karaca, müziğe ve sanata bir hayata bakış olarak yaklaşmıştır. Müzik ve sanat yoluyla iyinin, güzelin, gerçekliğin nasıl daha iyi ifade edilebileceğine yoğunlaşan Karaca, ürettiği sanat eserleriyle hep daha iyiyi nasıl ortaya çıkarabilirimin arayışında ve peşinde olmuştur. Hayatı boyunca hep üreten Cem Karaca, hiçbir zaman varolanla yetinmemiş, sürekli olarak yeni olanı daha iyi yaratmanın peşinde olan bir sanatçı, müzisyen ve entelektüel olarak yaşamıştır.

Sanat ve entelektüellik alanı, devlete ait kabul edilmektedir. Devletin devletleştirdiği sanat, müzik ve entelektüellik alanlarında, sahici sanatçı, entelektüel ve müzisyen ortaya çıkmamaktadır. Devletin, otoritenin ve muktedirin kanatları altında ortaya çıkan, paçozluktan başka bir şey değildir. Cem Karca, devletçi bir çizgide olmayı reddettiği gibi, müziğinin ve sanatının öze dönüş gibi maskelerle nasyonalistleştiirilmesine de karşı çıkmıştır. Devletçilik ve milliyetçilik, sanatı, entelektüelliği ve müziği paçozlaştıran karanlıklardır. Karaca, devletin ihtiyaçlarına göre değil, halkların taleplerine göre sanat yapan bir kişiydi. Cem Karaca, devletin kanatları altına girmeden, bireysel yaratıcılığıyla ve emeğiyle sivil,özgür ve sıradışı bir birey olarak yaşadığı dönemlerin sosyal ve siyasal sorunlarını ve insanlık durumunu müziğiyle ve sanatıyla ifade etmiştir.

Karaca, hayatı boyunca hep muhalif olarak kalmış, politik dünyasını bütün unsurlarıyla müziğine taşımıştır. Karaca, herkes için yeni bir yarın kurmanın çabasında olmuştur. Safinaz adlı çalışmada Karaca, insanlara şöyle seslenmektedir: ““Safinaz’a ve halkımıza. Bacılarım, kardeşler, halkımız. Bu uzunçalara sizlerden birinin adını verdim, kızmayın. Siz ve sizin gibileri hep gördüm, hala da görmekteyim. Bazen bir diskotekte yarınsız, ya da bir arka sokağında bir büyük kentin. Tek ortak yanları vardı, yarınsız olmaları… Şimdilik… Bu uzunçaları Safinazlara acıdığımdan yapmadım. Acıyamam ki… Ama sizi bu hale düşürenlerle kavgam, sizi ve her şeyi kurtarana dek sürecektir. Şimdi bazıları “Sana ne canım, sen mi kaldın kurtaracak dünyayı?” diye uzun kulaklı bir soru sorabilirler; ancak halkımın sağduyusuna şükür hala şarkılarımı söylüyorum. Amacım mı ne? Herhalde “vatan millet sakarya” üçleminin ardına sığınıp cebinizdeki paraları avuçlamak değil… Var mısınız dinleyenler kurtaralım Safinazları. Elele verelim ve… Değil yalnız Safinazları, çocuklarımızın yarınını kuralım. Kırk beş milyon halkımız elele verelim ve komayalım iti, kurdu girsin sürüye…”

Yirminci ölüm yıldönümünde Cem Karaca’yı Yoksulluk Kader Olamaz isimli eserinin ölümsüz sözleriye saygıyla ve özlemle anıyorum: “Yoksulluk kader olamaz/Sıram sıram sıra dağlar gibi anam/Anam anam derdin mi var? Yaram yürekte değil ki,Gelip sarsın yar/Sıram sıram sıra dağlar gibi anam/Anam anam derdin mi var?/Yaram yürekte değil ki/Gelip sarsın yar/Radyolarda şarkılar boş ver diyorlar/Açlıktan verem olana bal ye diyorlar/Yoksulluk kader olamaz, kader değildir/Firavunlar bile böyle gaddar değildir/Ben vatandaş Ahmet'im, evkafta memur/Ay sonuna yetmiyor evdeki kömür/Bir kilo et seksen lira, tadını unuttum/İnsan gibi yaşamanın adını unuttum/Devlet baba borç içinde, sabret diyorlar/Sen de bakkala, kasaba borç et diyorlar/Ben onurlu insanım, boyun eğemem/Alacaklı ver deyince ödün veremem/Yoksulluk kader olamaz, kader değildir.”