" O köpek Yahudi "
Taksim Camii, 28
Mayıs’ta ibadete açıldı.
Ayasofya Camii’nde
hafızlara diplomaları verildi.
İstanbul’u fethin 568. yılı…
Allah düşmanlarının yüzlerinin karardığı günler…
Haydut İsrail, yine Filistin Gazze’de 7-22
Mayıs’ta 254 masumu şehit etti, binlercesini yaraladı, binaları yıktı.
Mabetleri
kirletiyor...
Modern çağın
Firavunları, Nemrutları bu vahşeti
keyifle seyrediyor. Medyası görmüyor, duymuyor.
On bir yıl önce bugün; 31 Mayıs 2010…
Haydut İsrail, Gazze’ye insanî
yardım götüren gemilerden Mavi Marmara
gemisinde saat 04.30’da, İsrail’e
150 kilometre mesafede, uluslararası sularda 10 yardımseveri şehit etti.
Bugün sesiz olanlar, o gün de suskundular.
Bugün, mazlumlara
yardım eden Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı’nı haydut devlet İsrail’in
Başbakanı’yla benzeştirmeye kalkışanlar, o gün de (FETÖ elebaşı) “ İsrail,
bölgenin otorite devletidir. İsrail’den izin alınmalıydı.” diyorlardı.
31 Mayıs 2010’da Mavi Marmara katliamından üç saat kadar
önce Hatay- İskenderun’da askeri
birliğe saldırıp altı Mehmetçiği şehit edenler de aynı odaktı.
MOSSAD
terörü sır değil.
Mayıs 2010’da kaset kumpaslarıyla siyasetin dizayn
edilmeye çalışılması da tesadüf değil.
Türkiye, aynı
günlerde anayasa değişimi için TBMM’de
karar almıştı.
Son on yılda Türkiye;
Mayıs 2010’da kaset kumpasıyla siyasi hayatı kendine
göre oluşturmak isteyen terör ve anarşi odağı fitne ateşini harladılar.
12 Haziran 2011’de genel seçimler sonrası
terörün siyasi uzantıları yemin boykotuyla
ittifaklarını beyan etmiş oldular. Aralık’ta
Uludere’de onlarca vatandaşı
katlettiler.
7 Şubat 2012 MİT
Müsteşarı ve Başbakan’ı derdest etmeye yeltendiler.
28 Mayıs’ta Gezi ve 17-25 Aralık…
Ocak 2014’te MİT
tırları, Kobani ve 2015’te çukur ve hendek terörü…
İkinci bir İsrail
rüyaları gördüler.
Ve 15 Temmuz…
“ Başaramayacaklar. Bu ülkeye, diz çöktüremeyecekler…”diyen Türkiye
Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’nı Netanyahu’ya
benzetmek, Netanyahu’yu temize çıkarma çabasıdır. Tam da Siyonistçe bir tutumdur.
Mevlânâ
Celâleddin Rumî: “ Tanrı birisinin
perdesini yırtmak isterse, gönlüne, temiz kişileri kınama isteği verir.”
diyor.( Mesnevi ve Şerhi, Abdülbaki Gölpınarlı, 1.cilt, MEB Basımevi, ikinci
baskı, s.212, İstanbul, 1985)
Aynı eserin, 129
ve 205. Sayfalarında zalim Yahudi padişahlarının zulümleri, hakikati nasıl
tahrif ettikleri anlatılmakta.
Yahudi padişahının
vezirinin, kulaklarını, dudağını kestirip Hristiyan olduğundan dolayı zulme maruz
kaldığını söyleyerek tahrifat için Hristiyanların arasına karıştığını
anlatıyor.
207. sayfada ise
Yahudi padişahının zulmü şöyle anlatılıyor:
“ Yahudi padişahının bir ateş yaktırması,
ateşin yanına bir put diktirmesi, bu puta secde eden ateşten kurtulur demesi…
O köpek Yahudi, bak ne iş etti? Ateşin yanına bir put
diktirdi. Kim bu puta secde ederse kurtuldu; secde etmeyen ateşin ortasına
geçer oturur dedi…”
(…)
“ O Çıfıt, bir kadını, çocuğuyla o putun
karşısına getirtti; ateş yalım yalım yanmadaydı.
Kadından çocuğu aldı; ateşin içine attı. Kadın korktu, gönlünü imandan
ayırdı.
Puta secde etmek istedi; derken çocuk bağırdı ben ölmedim. dedi.”
Ateş, çocuğu
yakmaz, Hz. İbrahim’i yakmadığı gibi…
Yahudi padişahı,
halkın Allah’ın rahmetini müşahede etmesinden kahrolur.
“ Şükürler olsun ki şeytanın düzeni ayağına
takıldı; şükürler olsun ki şeytan da kendini yüzü kara gördü.” ( age 211)
Yahudi padişahı
öğüt verenleri de hapse attırır, zumü zulme ular…
“ Derken iş mademki buraya geldi; ayağını
dire a köpek, kahrımız geldi çattı, diye bir ses geldi.
Ondan sonra ateş
kırk arşın yükseldi, yalımlandı, alevlendi, bir halka haline geldi, o çıfıtları yaktı gitti.
Önceden de temelleri ateşti onların; sonunda da temellerine gittiler.” (age. 217)
Müfsitler azaptadır…