Dolar (USD)
34.46
Euro (EUR)
36.14
Gram Altın
2967.21
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Aralık 2022

"Memleketler niçin çöker?"

Rahmetli Necip Fazıl şöyle vermiş cevabını:

“Memleketler parasızlıktan değil, ahlâksızlıktan çöker!”

İnsanı insan yapan değerler vardır; bunlar arasında “Her ne pahasına olursa olsun, mal, mülk, mevki sahibi olmak” yoktur!

-Cinsiyetten bağımsız- “adam olmak” vardır.

Emin insan olmak.

Elinden dilinden emin olunan insan olmak.

Günün birinde kavga etseniz de, aranız iyiyken verdiğiniz sırları “etrafa açmayacağından” emin olduğunuz kaç kişi var?

Kim, size niçin ilgi gösteriyor?

Biz, kime, niçin ilgi gösteriyoruz?

Allah için mi, dünyevî menfaat için mi?

Karşımızdaki…

Yanı başımızdaki…

Günün birinde satar mı, satmaz mı?

“Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin?” ikazı yerinde mi, değil mi?

Eşinizle aranıza para meseleleri girdi mi, girmedi mi?

“Bunun da ne yapacağı belli olmaz!” diyor musunuz, demiyor musunuz?

***

Sosyoloji Profesörü Richard Senneth “Karakter Aşınması” adlı kitabında, “insanlığın bunalımı”nı gözler önüne sermiş.

Yeni ekonomik düzenin parlak sözcüğü "değişim”, insanlara nasıl yansıyor?

Her an parçalanan veya sürekli yeniden yapılanan kurumlarda, kişi kendi kimliğini ve yaşam öyküsünü nasıl oluşturabilir?

Richard Sennett’e göre sermayenin, günümüz ekonomisinin bütün dünyaya yayılmış dalgalı denizlerinde "hızlı kâr"ın dışında başka bir amacı yok!

Bu “Yeni Ekonomik Düzen”, insandan sürekli kendisini yenilemesini, seyyar olmasını, risk almasını, rekabet becerisini geliştirerek “yırtıcı” karakter edinmesini, takım çalışmasında uyumlu olmasını bekliyor.

Bu düzende iş güvencesi diye bir şey yok.

İnsanlar sürekli olarak iş ve şehir değiştirerek yön ve aidiyet duygusunu kaybediyor.

İstikrarlı işler, yerlerini geçici projelere bırakıyor.

Bir işten diğerine, dünden yarına sürüklenen, yaşam parçacıklarından beslenen insan, rekabetin körüklediği "güvensizlik" ve "kayıtsızlık" duygusu...

Sonuç da,

Karakter Aşınması...

Karaktersizlik!..

Omurgasızlık!..

Menfaatçilik!..

Eyyamcılık!..

Yalakalık!..

***

Yeni Dünya Düzeni.

İnsan karakteri, duygusal deneyimlerimizin uzun vadeli olması ve başkalarıyla girdiğimiz ilişkilere yüklediğimiz ahlâki değerler üzerinden gelişir.

Karakter, içsel bütünlük, ilişkilerde karşılıklı bağlılık ve uzun vadeli bir hedef için çaba harcamak biçiminde kendini gösterir.

“Yeni Ekonomik Model” ise güvenmeyi, bağlanmayı kârlı bulmaz, reddeder.

Richard Senneth “Karakter Aşınması” adlı kitabında, oradan oraya sürüklenen, hep daha fazlasının hep daha fazlasının peşinden koşan insan için “ahlâki değerlerin” gittikçe önemsizleştiğine vurgu yapıyor.

“Bu düzen insanın yaşamına değer ve anlam katmaz” diyor.

İnsanları birbirinin dertleriyle dertlenmez, birbirleri için endişelenmez hale getiren, güven duygusunu hızla tüketen ve “insanı insanın kurdu yapan” bu düzenin bir gün çökeceğini söylüyor.

Richard Senneth’i okurken, “Biraz daha ileri gitse, ayet ve hadislerden misaller de verecek” diyorsunuz.
Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ya;

”Allah’a yemin ederim ki, siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz ve yine Allaha yemin ederim ki, siz birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız.”

Senneth buralara gelemiyor da…

Bizler; ayetleri, hadisleri okuya okuya, işite işite büyüyen bizler, çok mu iyi durumdayız?

El oğlu, “Yeni Ekonomik Düzen”in insan karakterini nasıl aşındırdığını anlatmış tane tane.

Buna “Demokrasi”yi de eklemek lâzım.

Demokratik düzende amaca giden her yol mubah!..

Karakterin aşınmamış olanı değil, aşınmış olanı makbul!

İnsanın defosuzu değil, defolusu!..

Karşındakinin defoları olacak ki, icabında zarar veremesin!..

***

“Dün dündür, bugün de bugün!” düzeni bu.

Kulüp taraftarlığı gibi, karakter aşınmasını hızlandıran bir düzen.

Bilirsiniz;

Kulüp taraftarları için hakem kararının doğru, adil olup olmaması mühim değildir.

Karar, tutulan takımın işine yarıyorsa iyidir, yaramıyorsa kötü!..

“Yeni Ekonomik Düzen” bizleri, başarıdan başarıya koşmaya, zenginleştikçe zenginleşmeye, unvanları arttırdıkça arttırmaya, dünyevî menfaat neredeyse oraya koşmaya…

Makamdan düşmüş “arkadaşlardan” uzaklaşmaya, yeni yeni ilişkilere yelken açmaya davet ediyor.

Duruma göre konuşmaya, nabza göre şerbet vermeye, araştırmadan soruşturmadan hüküm yapıştırmaya teşvik ediyor.

Sonra…

Bir gün geliyor ki…

En yakınlarımızdan bile şüphelenir oluyoruz.

“Valla, ne yapacağı belli olmaz!” duygusuyla en yakınlarımıza karşı silahlanıyoruz!

Ve seçimler geliyor işte…

Aday adayları, bin bir iltifatla ziyaret ediyor sizi.

Size iltifat ediyor, kendilerini övüyor başkalarını da mümkün mertebe karalıyorlar!

Kendilerinin bu ülke için ne kadar büyük birer nimet olduğunu anlatıyorlar…

Ve illerindeki “rakiplerin” kirli çamaşırlarını, birin üzerine bin katarak anlatmaya başlıyorlar.

Demokratik düzen diyor ki onlara;

“İhtiyaçlar sınırsız, kaynaklar sınırlı!”

“Hevesliler sınırsız, koltuklar sınırlı!”

Rahmetli Necip Fazıl,

“Memleketler parasızlıktan değil, ahlâksızlıktan çöker!” diyor ya…

Parayı, pulu bulabilirsiniz.

Ekonomik durumunuz hiç beklemediğiniz bir anda çok bozulabilir ya da hâyâl edemeyeceğiniz kadar iyi hale gelebilir.

Bilirsiniz ki, en mutlu insanlar en zengin insanlar değildir.

Hatta, zenginler fakirlerden çok daha mutsuzdur.

İnsanı insan yapan değerlerimiz var; bunlar arasında mal, mülk, zenginlik sahibi olmak yok.

Cinsiyetten bağımsız “adam olmak” var.

Emin insan olmak.

Elinden dilinden emin olunan insan olmak.

Her ağzını açanın “Ben çok düzgün insanım ama etrafım bozuk!” dediği bu ortamda, kalbimizi dinlemeye ne kadar da çok ihtiyacımız var!

Ve…

Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun,

"Bir saniyesine bile hükmedemediğimiz bir dünya için bu kadar fırıldak olmaya gerek yok!" tavsiyesini kulaklarımıza küpe yapmaya!