Medya lafazanlarının gürültüsü neden?
Önce bir fıkra… Rivayete göre Fatih İstanbul’u fethedip hocaları, paşa ve beyleriyle şehre girerken bir manastırın önünden geçerken, içerde şiddetli tartışmalardan oluşan bir gürültü duyar. Araştırılmasını söyleyince görevliler kapıyı çalarlar. Kilisedekiler kapıyı açıp yabancı kıyafetli Fatih ve beraberindekileri görünce, hayret ve dehşetle sorarlar: Kimsiniz ve burada ne arıyorsunuz? Müslümanlarız ve Konstantiniye’yi fethettik. Peki, siz ne yapıyorsunuz bu gürültü ne? Biz papaz ve patrikleriz. Meleklerin dişi olduğunu söyleyen şu münafıkları ikna etmeye çalışıyoruz. Ya da buna benzer, incir çekirdeği misali bir tartışmayı günlerdir sonuçlandıramadıklarını söylerler.
Evet, Hristiyanların ileri
gelenleri meleklerin cinsiyetini tartışırlarken, tam 53 gün muhasara altında
olan ülkelerinin onca top sesleri ve savaş gürültüsünün adeta farkına bile
varmamışlardı…
İşte medyabaz hocalarında
yaptıkları tam böyle bir şey. Ümmetin okuyan araştıran, düşünen, okuyan
gençleri ve aydınları mümkün mertebe, tartışma zemine çekmek. Böylece ümmeti
asıl sorunları, dertleri ve vazife ve vecibelerini yapmaktan alıkoymak, onları
gereksiz tartışmalarla meşgul etmek.
Ne var bunda Müslümanlar tartışmasın
mı? Kimi konuları müzakere etmesin araştırmasınlar mı? Demeyin. Elbette
Müslümanlar yerine göre konuşur tartışır, var olan yanlış anlayış ve sorunları
beraberce çözüp sonuçlandırmaya çalışırlar. Ancak takdir edersiniz ki, medyabaz
hocaların yaptıkları, herhangi bir sorun çözme veya sıkıntı gidermeye yönelik
değil. Tam aksine ümmeti konuşması gereken sorunlarından uzaklaştırmak ve
mümkün olduğunca gereksiz tartışmalarla sorunların katlanmasına katkı
sunmaktır.
Gereksiz tartışmalarla neler kaybettik:
Bu tartışmalar devam ederken bir
asırdır ümmetin kanayan yarası olan Filistin’le yeterince ilgilenemedik. Kudüs
ve mescidi aksanın etrafındaki işgal çemberi biraz daha daraltıldı. Mescidi
aksanın altındaki tüneller uzayarak yıkım tehdidi biraz daha arttı. Kudüs vb.
nice Filistin topraklarına Yahudiler için yerleşim alanları inşaatları hız
kesmeden devam etti. Gazze’nin devam eden işgali, biraz daha
acımasızlaştırıldı. Daha çok tünel imha edildi. Büyük bir kısmına deniz suyu
doldurularak hem tüneller imha edildi, hem de Gazze’nin yeraltı su kaynakları,
deniz suyuyla kullanılamaz hale getirildi. Sisi de mısırın Filistin sınırı
boyunca yarım km boyunca var olan evleri yıkıp düzlemek suretiyle, zaten açık
hava hapishanesi olan Gazze’nin etrafındaki surlara yenilerini eklemiş oldu.
Ümmet baharı ve asrın kıyamı
diyebileceğimiz büyük bir fırsat avucumuzun içinden kayıp gitti zayi oldu. Birileri
bu ümmet baharını da ABD vs. emperyalistlerin planı olarak görse de aklıselim
hiçbir münevver bu görüşte değildi. Bir asra yakındır en küçük insani
haklarından mahrum bırakılan halkların ve zulme başkaldıran Müslümanların bir
kıyamıydı bahar. Ama ne yazık ki, kısır tartışmalar yüzünden ümmetin kıyamı bir
başka bahara kaldı.
Ümmetin dirilip ayağa kalkmasında
lokomotif görevi görebilecek kadar olan Mısır devrimi askeri bir darbeyle
tersyüz oldu. İslami çalışmalar, davet ve tebliğle alakalı her bir Müslüman, mısırdaki
İhvan hareketinin bu çalışmalardaki emek ve ağırlığını bilirler. Mısır devrimi
tüm İslam düşmanlarının körfezdeki saltanat kullarının iş birliğiyle sonuçsuz
kalmasaydı, bunun tüm İslam diyarına ciddi olumlu etkileri olacağı her
ilgilinin malumudur. Mısır kıyamını ters yüz edenlerin daha çok malumuydu. Bu
sebeple de yapacaklarını yaptılar.
Tunus’taki devrim içeriden ve
dışarıdan kuşatıldı. Sonuç olarak verilen nice tavizlerle içi boşaltıldı. Her
ne kadar Tunus, Suriye yemen gibi harap olmasa da İslami devrimden geriye pek
bir şey de kalmadı. Bir yıla yakındır da bir karşı devrimle biraz daha
zayıflatıldı. Görelim Mevla neyler…
Suriye Libya Irak ve Yemen harap
oldu. Milyonlarca canlar heder oldu. Milyonlarca çocuk yetim, anneler dul,
kimsesiz ve öksüz kadı. On yıldan fazladır devam eden savaşta her tür insanlık
dışı muameleler yaşandı. Yaşanan mezalimi dil ve kalemin ifadesi mümkün değil.
Bundan sonrasının ne olacağı da pek malum değil. Kapkara bir tablo…
Şia her renkten kâfirlerle
işbirliği yaparak, İslam diyarını yapabildiğince kuşattı. Düşmanlar tarafından Şia’ya
5 devlet hediye edildi. Ama bir tane bağımsız Sünni İslam devletinin
kurulmasına izin verilmiyor. Öyle görünüyor ki ümmet içindeki bu bölünmüşlük
devam ederse, Şia kazandığı mevzileri tahkim edecek ama bununla asla yetinmeyip
ümmetin tüm topraklarını aşamalı olarak kuşatmaya çalışacaktır. İslam
düşmanlarının Şia’yla ittifaklarından edindikleri kazançlar da artarak devam
edecektir. Bu da ayrı bir felaket…
Sonuç olarak tartışma diyerek
geçmeyin. Bu öyle masum bir özeleştiri falan da değil. Gördüklerim, duyduklarım
ve okuduklarıma dayanarak, fikir ve tartışama konuları kısmen farklı olsa da bu
medyabazların tümünün belli bir merkezin projesi olma ihtimali yüksek bir
ihtimal. Devam edeceğiz inşallah.