Dolar (USD)
34.05
Euro (EUR)
37.95
Gram Altın
2812.98
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

17 Eylül 2024

Mavi Vatan, MANEVİ VATAN, Televizyonlar, Yeşilçam!

“MANEVİ VATAN TEHLİKEDE!”

MİLAT’ın manşeti!

MAVİ VATAN kavramını birçok kez duymuşsunuzdur; Türkiye’yi Akdeniz’in, Ege’nin bütün zenginliklerinden uzak tutup, “kayık bile yüzdüremez” hale getirmek isteyen “düşman güçlerine” karşı çıkışımızın simgesi…

Türkiye’yi rakipleri karşısında “güçsüz” duruma düşürmek için sürdürülen operasyona direnişin simgesi!

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile ABD arasındaki “savunma anlaşması” ile boğazımızı biraz daha sıkıştırıyor, bizi önce bölünmeyle, ardından “silinmeyle” karşı karşıya bırakmak için bastırdıkça bastırıyorlar.

Biz ise, havamızı, karamızı, donanmamızı güçlendirerek, “direnmeye” çalışıyoruz, Evanjelist İttifaka.

Zihnimizde “endişe yüklü” bir soru:

Tek başına kaldığımız bu zalim dünyada nereye kadar direnebiliriz?

İstiklâl Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, ne güzel demiş:

“Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez,

Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!”

X

Maalesef “tefrika”nın yani “birbirlerine kötülük etmeye varacak kadar derin anlaşmazlıkların” her yanımızı kuşattığı bir süreçten geçiyoruz.

“Mavi Vatan”a “masal” diyen bir Anamuhalefet anlayışı var, memlekette.

Sınır ötesine terörle, teröristanla-Siyonistanla mücadele operasyonları düzenlemek için Meclis’ten yetki istendiğinde “Hayır” diyen kalabalık vekil toplulukları var.

Bir milli maçta, dahası, çok daha vahimi “8 yaşındaki bir bebeğin katli” hadisesinde bile kamplaşan politika ve medya dünyamız var.

Nasıl olacak da toplu vuracak yüreklerimiz?

Nasıl olacak da,.düşman istilasına karşı hep birlikte mücadele edeceğiz?

Televizyonlar, Yeşilçam, Mavi Vatan, Manevi Vatan!

“MANEVİ VATAN.”

MİLAT’ın manşetinde.

MAVİ VATAN kavramını birçok kez duymuşsunuzdur; Türkiye’yi Akdeniz’in, Ege’nin bütün zenginliklerinden uzak tutup, “kayık bile yüzdüremez” hale getirmek isteyen “düşman güçlerine” karşı çıkışımızın simgesi…

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile ABD arasındaki “savunma anlaşması” ile boğazımızı biraz daha sıkıştırıyor, bizi önce bölünmeyle, ardından “silinmeyle” karşı karşıya bırakmak için bastırdıkça bastırıyorlar.

Biz ise, havamızı, karamızı, donanmamızı güçlendirerek, “direnmeye” çalışıyoruz,Evanjelist İttifaka.

Zihnimizde “endişe yüklü” soru:

Tek başına kaldığımız bu zalim dünyada nereye kadar direnebiliriz?

İstiklâl Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, ne güzel demiş:

“Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez,

Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!”

X

Maalesef “tefrika”nın yani “birbirlerine kötülük etmeye varacak kadar derin anlaşmazlıkların” her yanımızı kuşattığı bir süreçten geçiyoruz.

“Mavi Vatan”a “masal” diyen bir Anamuhalefet anlayışı var, memlekette.

Sınır ötesine terörle, teröristanla-Siyonistanla mücadele operasyonları düzenlemek için Meclis’ten yetki istendiğinde “Hayır” diyebilen kalabalık vekil toplulukları var.

“8 yaşındaki bir bebeğin katli” hadisesinde bile kamplaşan politika ve medya dünyamız var.

Nasıl olacak da toplu vuracak yüreklerimiz?

Nasıl olacak da, düşman istilâsına karşı hep birlikte mücadele edeceğiz?

X

Evet.

Gündemimizi cinayetler, vahşetler, sapıklıklar, televizyonlardaki vıcık vıcık ahlâksızlıklar kaplamış durumda.

Topraklarımız bölünmemiş şükür ama yüreklerimiz bölük pörçük halde.

MANEVİ Eğitim, yerlerde.

“MANEVİ VATAN” tehlikede!

O tehlikede olunca, “MAVİ VATAN” da, “GÖK VATAN” da, “YER VATAN” da tehlikede olur!

Savunma sanayisini güçlendirmek yetmez, hiç yetmez.

“MANEVİ VATAN” çökerse, Allah muhafaza, bizim silahlarımız “Ana Vatan”a “Yavru Vatan”a döner!

Bizler, nice darbe ve darbe girişimi ile karşı karşıya kalmış…

Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu Başkan’ın “selam durmam” dediği, naımlusu kendisine dönmüş tankların hedefi olmuş bir milletiz.

Her darbe, her darbe girişimi, bizi bilmem kaç yıl geriye götürdü.

Bölünmenin, silinmenin eşiğine getirdi.

Şimdilerde, büyük ölçüde o darbelerin, darbe girişimlerinin acılarını çekiyoruz.

“Dış güçler” dediğinizde birileri “dıjjjjgüjjjler” filan makarasına sarıyor ama, işte 12 Eylül’ün yıl dönümüydü geçtiğimiz günlerde.

Darbeci Kenan Evren, yerli ve milli birimiydi yani?

Dış güçlerin emriyle darbe ortamını hazırlamadı mı?

Dış güçlerin emriyle darbe yapmadı mı?

Dış güçlerin emriyle, hem sağdan hem soldan vatan evlâtlarını asmadı, işkencelerden geçirmedi mi?

Dış güçler, bu kirli ekibi “Bizim çocuklar başardı!” diyerek tebrik etmedi mi?

X

Madem, burası Anadolu…

Madem en çok devletin kurulduğu dolayısıyla da yıkıldığı toprak parçası, .”hayasızca akınlar” durmayacak.

İçinde bulunduğumuz zaman diliminde yaşananların gösterdiği o dur ki, dünya gittikçe ısınacak…

Bizler, sıcaklığı gittikçe artan ateşin yakmak için can attığı ülkelerin başında geliyoruz, geleceğiz!

X

İşte burada…

“MANEVİ VATAN” meselesi çıkıyor karşımıza.

Bir memleketin, düşman işgaline direnebilmesinin en önemli şartı, “MANEVİYATI”na sahip çıkması.

O memlekette yaşayanların kahir ekseriyetini birleştiren “ortak hedef”lerin olması…

Memleket için canını vermenin, kanını akıtmanın “kutsal” olduğu bilincinin kaybedilmemesi…

En zor dönemlerde, “düşmanla işbirliği” yapıp, memleketi arkadan vurmaya hazır karakter yoksunlarının oranının mümkün olan en az seviyeye indirilebilmesidir.

Bu olursa, düşman ne kadar güçlü olursa olsun, kazanırsın.

Bu olmazsa, senin onda birin kadar gücü olmayanlara bile yenilebilirsin!

X

Düşman, elbette, bizim en zor durumların üstesinden gelmemizi, esareti asla kabul etmemizi sağlayan gücün “MANEVİ VATAN” bilinci olduğunu biliyor.

Şehitlik, gazilik gibi “yüce unvanlara” ulaşabilmek için ne kadar arzulu olduğumuzu biliyor.

Anadolu Ailesi’nin, “MANEVİ VATAN”ın müdafaası için ne denli mühim olduğunu biliyor.

Bizim memleketi, bölmek, yıkmak isteyen MANEVİYAT’ını hedef alacak, elbet.

İnancına saldıracak.

Maneviyat kalelerini yıkmaya çalışacak.

“Fondaşlar” edinerek, içeriden çürütecek.

“Uç misalleri” öne sürecek, “Bu memleket bitmiş arkadaş!” dedirtecek.

Ümitsizlik batağına çekecek!..

Yönetenlerle yönetilenler arasına duvarlar örerek, yukarısıyla aşağısı arasındaki irtibatı, dayanışmayı zayıflatacak.

Dezenformasyon faaliyetleri ile kafaları bulandıracak.

Bunların hepsini yaptılar ve yapıyorlar.

Bizim mesleğimiz, medya sektörü ile içiçe bir meslek.

Uzun yıllar boyunca habercilik yaptık…

Sonra, günlük haberlerin peşinden koşmak yerine “bütünü kavramanın”, “eğitim, kültür, aile” meselelerine yoğunlaşmanın çok daha faydalı olduğu bilinciyle, bu alanlara yoğunlaştık.

Yoğunlaştıkça da, medyadaki “kirli” ilişkilerin, bağlantıların “MANEVİ VATAN”ımızı nasıl tahrip ettiğini ayrıntılarıyla gördük.

Bu yazının başlığında “MAVİ VATAN, MANEVİ VATAN, TELEVİZYONLAR, YEŞİLÇAM” dörtlüsüne yer vermemiz, boşuna değil elbet.

MANEVİ VATAN’ı bölmek ve “silmek” için nasıl tezgâhlar kurulduğunu mümkün olduğunca net bir şekilde ortaya koyabilmek amacım.

Devam ederiz kısmetse, bir sonraki yazımızda!