Mavi Vatan, MANEVİ VATAN, Televizyonlar, Yeşilçam!
“MANEVİ VATAN TEHLİKEDE!”
MİLAT’ın manşeti!
MAVİ VATAN kavramını birçok kez duymuşsunuzdur;
Türkiye’yi Akdeniz’in, Ege’nin bütün zenginliklerinden uzak tutup, “kayık bile yüzdüremez” hale getirmek
isteyen “düşman güçlerine” karşı çıkışımızın simgesi…
Türkiye’yi rakipleri karşısında “güçsüz” duruma
düşürmek için sürdürülen operasyona direnişin simgesi!
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile ABD arasındaki
“savunma anlaşması” ile boğazımızı biraz daha sıkıştırıyor, bizi önce bölünmeyle, ardından “silinmeyle”
karşı karşıya bırakmak için bastırdıkça bastırıyorlar.
Biz ise, havamızı, karamızı, donanmamızı
güçlendirerek, “direnmeye” çalışıyoruz, Evanjelist İttifaka.
Zihnimizde “endişe
yüklü” bir soru:
Tek başına kaldığımız bu zalim dünyada nereye kadar
direnebiliriz?
İstiklâl Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, ne güzel demiş:
“Girmeden
tefrika bir millete, düşman giremez,
Toplu
vurdukça yürekler, onu top sindiremez!”
X
Maalesef “tefrika”nın yani “birbirlerine kötülük
etmeye varacak kadar derin anlaşmazlıkların” her yanımızı kuşattığı bir
süreçten geçiyoruz.
“Mavi Vatan”a “masal” diyen bir Anamuhalefet
anlayışı var, memlekette.
Sınır ötesine terörle, teröristanla-Siyonistanla
mücadele operasyonları düzenlemek için Meclis’ten yetki istendiğinde “Hayır”
diyen kalabalık vekil toplulukları var.
Bir milli maçta, dahası, çok daha vahimi “8
yaşındaki bir bebeğin katli” hadisesinde bile kamplaşan politika ve medya
dünyamız var.
Nasıl olacak da toplu vuracak yüreklerimiz?
Nasıl olacak da,.düşman istilasına karşı hep
birlikte mücadele edeceğiz?
Televizyonlar,
Yeşilçam, Mavi Vatan, Manevi Vatan!
“MANEVİ
VATAN.”
MİLAT’ın
manşetinde.
MAVİ VATAN kavramını birçok kez duymuşsunuzdur;
Türkiye’yi Akdeniz’in, Ege’nin bütün zenginliklerinden uzak tutup, “kayık bile yüzdüremez” hale getirmek
isteyen “düşman güçlerine” karşı çıkışımızın simgesi…
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile ABD arasındaki “savunma
anlaşması” ile boğazımızı biraz daha sıkıştırıyor, bizi önce bölünmeyle, ardından “silinmeyle”
karşı karşıya bırakmak için bastırdıkça bastırıyorlar.
Biz ise, havamızı, karamızı, donanmamızı
güçlendirerek, “direnmeye” çalışıyoruz,Evanjelist İttifaka.
Zihnimizde “endişe
yüklü” soru:
Tek başına kaldığımız bu zalim dünyada nereye kadar
direnebiliriz?
İstiklâl Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, ne güzel demiş:
“Girmeden
tefrika bir millete, düşman giremez,
Toplu
vurdukça yürekler, onu top sindiremez!”
X
Maalesef “tefrika”nın yani “birbirlerine kötülük
etmeye varacak kadar derin anlaşmazlıkların” her yanımızı kuşattığı bir
süreçten geçiyoruz.
“Mavi Vatan”a “masal”
diyen bir Anamuhalefet anlayışı var, memlekette.
Sınır ötesine terörle, teröristanla-Siyonistanla
mücadele operasyonları düzenlemek için Meclis’ten yetki istendiğinde “Hayır”
diyebilen kalabalık vekil toplulukları var.
“8 yaşındaki
bir bebeğin katli” hadisesinde bile kamplaşan politika ve medya dünyamız var.
Nasıl olacak da toplu vuracak yüreklerimiz?
Nasıl olacak da, düşman istilâsına karşı hep
birlikte mücadele edeceğiz?
X
Evet.
Gündemimizi cinayetler, vahşetler, sapıklıklar,
televizyonlardaki vıcık vıcık ahlâksızlıklar kaplamış durumda.
Topraklarımız bölünmemiş şükür ama yüreklerimiz
bölük pörçük halde.
MANEVİ Eğitim, yerlerde.
“MANEVİ
VATAN” tehlikede!
O tehlikede olunca, “MAVİ VATAN” da, “GÖK VATAN”
da, “YER VATAN” da tehlikede
olur!
Savunma sanayisini güçlendirmek yetmez, hiç yetmez.
“MANEVİ
VATAN” çökerse, Allah muhafaza, bizim silahlarımız “Ana Vatan”a “Yavru Vatan”a döner!
Bizler, nice darbe ve darbe girişimi ile karşı
karşıya kalmış…
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu Başkan’ın “selam durmam”
dediği, naımlusu kendisine dönmüş
tankların hedefi olmuş bir milletiz.
Her darbe, her darbe girişimi, bizi bilmem kaç yıl
geriye götürdü.
Bölünmenin, silinmenin eşiğine getirdi.
Şimdilerde, büyük ölçüde o darbelerin, darbe
girişimlerinin acılarını çekiyoruz.
“Dış güçler” dediğinizde birileri “dıjjjjgüjjjler”
filan makarasına sarıyor ama, işte 12 Eylül’ün yıl dönümüydü geçtiğimiz
günlerde.
Darbeci Kenan Evren, yerli ve milli birimiydi yani?
Dış güçlerin emriyle darbe ortamını hazırlamadı mı?
Dış güçlerin emriyle darbe yapmadı mı?
Dış güçlerin emriyle, hem sağdan hem soldan vatan
evlâtlarını asmadı, işkencelerden geçirmedi mi?
Dış güçler, bu kirli ekibi “Bizim çocuklar başardı!” diyerek tebrik etmedi mi?
X
Madem, burası Anadolu…
Madem en çok devletin kurulduğu dolayısıyla da
yıkıldığı toprak parçası, .”hayasızca akınlar” durmayacak.
İçinde bulunduğumuz zaman diliminde yaşananların
gösterdiği o dur ki, dünya gittikçe ısınacak…
Bizler, sıcaklığı gittikçe artan ateşin yakmak için
can attığı ülkelerin başında geliyoruz, geleceğiz!
X
İşte burada…
“MANEVİ
VATAN” meselesi çıkıyor karşımıza.
Bir memleketin, düşman işgaline direnebilmesinin en
önemli şartı, “MANEVİYATI”na sahip çıkması.
O memlekette yaşayanların kahir ekseriyetini
birleştiren “ortak hedef”lerin olması…
Memleket için canını vermenin, kanını akıtmanın
“kutsal” olduğu bilincinin kaybedilmemesi…
En zor dönemlerde, “düşmanla işbirliği” yapıp,
memleketi arkadan vurmaya hazır karakter yoksunlarının oranının mümkün olan en
az seviyeye indirilebilmesidir.
Bu olursa, düşman ne kadar güçlü olursa olsun,
kazanırsın.
Bu olmazsa, senin onda birin kadar gücü olmayanlara
bile yenilebilirsin!
X
Düşman, elbette, bizim en zor durumların üstesinden
gelmemizi, esareti asla kabul etmemizi sağlayan gücün “MANEVİ VATAN” bilinci olduğunu biliyor.
Şehitlik, gazilik gibi “yüce unvanlara” ulaşabilmek
için ne kadar arzulu olduğumuzu biliyor.
Anadolu Ailesi’nin, “MANEVİ VATAN”ın müdafaası için ne denli mühim olduğunu biliyor.
Bizim memleketi, bölmek, yıkmak isteyen
MANEVİYAT’ını hedef alacak, elbet.
İnancına saldıracak.
Maneviyat kalelerini yıkmaya çalışacak.
“Fondaşlar” edinerek, içeriden çürütecek.
“Uç misalleri” öne sürecek, “Bu memleket bitmiş
arkadaş!” dedirtecek.
Ümitsizlik batağına çekecek!..
Yönetenlerle yönetilenler arasına duvarlar örerek,
yukarısıyla aşağısı arasındaki irtibatı, dayanışmayı zayıflatacak.
Dezenformasyon faaliyetleri ile kafaları
bulandıracak.
Bunların hepsini yaptılar ve yapıyorlar.
Bizim mesleğimiz, medya sektörü ile içiçe bir
meslek.
Uzun yıllar boyunca habercilik yaptık…
Sonra, günlük haberlerin peşinden koşmak yerine
“bütünü kavramanın”, “eğitim, kültür, aile” meselelerine yoğunlaşmanın çok daha
faydalı olduğu bilinciyle, bu alanlara yoğunlaştık.
Yoğunlaştıkça da, medyadaki “kirli” ilişkilerin,
bağlantıların “MANEVİ VATAN”ımızı nasıl tahrip ettiğini ayrıntılarıyla gördük.
Bu yazının başlığında “MAVİ VATAN, MANEVİ VATAN,
TELEVİZYONLAR, YEŞİLÇAM” dörtlüsüne yer
vermemiz, boşuna değil elbet.
MANEVİ VATAN’ı bölmek ve “silmek” için nasıl
tezgâhlar kurulduğunu mümkün olduğunca net bir şekilde ortaya koyabilmek
amacım.
Devam ederiz kısmetse, bir sonraki yazımızda!