Korona''dan öğrendiklerimize dair
Nazlı Hilal Akarsu / Sosyolog gözüyle
Kaybedilen hayatların rakamdan ibaret olarak tanımlandığı şu günlerde, kıyafet kapitalizminin başkenti Fransa’nın adı artık modayla anılmıyor. Tasarımlar, adeta anlamını yitiren ölüm kokan renklere büründü. Venedik gondollarına artık kasvetli bir gölge hakim, romantik günler ise çok geride kaldı. Moskova, ölümün soğuğunu taşırken Amerikalılar 11 Eylül’ü bünyesinde derinden hissetmekte. Tüm düzen değişti, alışkanlıklar ise kökten revize edildi.
Tüm dünya senkronize şekilde el yıkamayı öğrenirken, geçmişinin gölgesinde yaşayan Avrupa tuvalet kağıdını yeni keşfetti! Biz ise ‘Temizlik imandandır’ düsturu ile abdest alıp adeta iman tazeledik. Maske takmanın zorluğuyla nefes alma nimetini ciğerlerimizde hissettik. Sağlıkçıların adanmışlığını fark edip empati kurduk. İbret alınacak dosyaları depoladık hafızamızın arşivlerine. Enteresan olan ise tüm bunlara gözle görülemeyecek bir virüsün sebep olmasıydı; acziyetimizin şamarını adeta yüzümüze vuraraktan…
Hayat insana çok şey öğretir
Öğretirken de mutluluğu rehin alır
Ve rehinesini yaralı olarak teslim eder
Fakat yarası iyileşse de izi hep alıcıdır…
Tüm bunlara mukabil kapitalist düzenin emperyalist çarkının içindeki sıkışmışlığımızın farkına vardık. Lüks rezidanslarda kalabalıkların içinde yaşarken, sağlığı ve huzuru daha önce ilkel olarak tanımlanan köy yaşamında aradık. 50 bin liralık saatle 50 liralık saatin aynı şekilde işlediğini, aynı istikamette ilerleyen servet değerindeki araçlarla belediye otobüsünün aynı yere vardığını ve içinde huzur olmayan villaların huzurlu gecekondulara imrendiğine müşahede ettik.
Temiz su bulmak için kilometrelerce yol kat eden insanları da, aldığı suyun tadını beğenmeyip mızmızlananları da aynı potada eriten korona sayesinde aile olmanın farkına vardık. Bir araya gelinemeyecek rutin zamanları fırsata çevirdik. Beraber yedik içtik, derin sohbetlerle tefekkür ettik. Komşuluğun önemini yeniden kavrattırdı. Sokağa çıkma yasağı ile birlikte komşumuzun külüne talip olduk, rica ettik eksilerimizi tamamladık.
Ekmek nimetine sahip çıkıp yapmasını öğrendik. Hayatında hiç mutfağa girmemiş insanlar, yemeğini de ekmeğini hazırlar oldu. Dolaplarda çürümeye terk edilen bakliyatların kıymetini anladık, ev yaşamını yeniden keşfettik.
Koronavirüs ile adeta hayatımızın anlamı değişti. Toplumsal statümüzün ve diplomalarımızın önemsizliğinin önemine vardık. Ve anladık ki, bizden öncekiler için olduğu gibi, bizim için de açılacak o çukur ve atılacak üzerine kara toprak…