Kolon kesenler
Deprem…
Darbe…
Terör…
AFAD’dan yapılan
son açıklamaya göre 6 Şubat’taki depremde vefat edenlerimizin sayısı 45 bini
geçmiş durumda.
Bu sayının
artmasından endişe ediliyor…
Sağlam binalar, depremle mücadelede yol gösterici…
Yıkılan binaların
çoğunda kolonların kesildiğiyle ilgili ciddi iddialar ve bilgiler var.
Üç beş metrelik
yer kazanmak için kolon kesmek nasıl bir cehalet ki izah edilir gibi değil.
Aracın fren pedalını fazlalık görüp çıkarıp atmak gibi bir şey bu.
Hırsız müteahhit, darbeci ve terörist: şeytan üçgeni …
Bunların siyasi
cazgırları da var.
Malzemeden çalan
da yağmacıdan daha adi, daha alçak…
Çünkü, hırsız yağmalarken hasis müteahhit ise aynı zamanda tasarlayarak cinayet işliyor.
Depremi afete dönüştüren işte bu ahlaksızlıktır.
Toplumun manevi kolonlarını kesenler de bunlar.
Enkaz üzerinde
tepiniyorlar.
Devletin kurtarma
faaliyeti yapmadığını, yapanları da engellediğini, tutukladığını söylemekten
daha yıkıcı saldırı olamaz.
Kim bunlar?
Darbeciler, terör
örgütleri ve bunların legal görünümlü uzantıları.
Aynı zamanda uluslar arası yapının tetikçileri…
Zaten darbeleri ve
terörü besleyen ülkelerin bunlarla iş birliği içinde oldukları ortada…
Darbe ve terör
aynı…
İkisinin de amacı;
devleti ele geçirmektir.
Türkiye’nin insan ve ekonomik kayıpları depremdeki kayıplardan
daha fazla.
Bu öyle bir afet
ki 70 yıldır kesintisiz devam ediyor.
Toplumu
ayrıştırmak için şeytanın bile aklına gelemeyecek planlar kuruyorlar.
15 Temmuz’a “tiyatro” demişlerdi.
Şimdi de depremi “abartılı” buluyorlar.
Toplumun kolonları
(direkleri) olan kurumlarını, değerlerini itibarsızlaştırma telaşındalar.
Mehmetçik ve Diyanet ilk hedefleri…
Ezandan,
tekbirden, salâdan rahatsızlar.
Ezanı, Allah ve ahlak kelimsini
yasaklayan bir zihniyet, bugün enkaz üstünde tepiniyor.
Bu da toplumun
kolonlarını kesmektir.
Darbe ve terör, sosyal dokuyu zehirleyen en korkunç
kitle imha silahıdır.
Enkaz altında
kurtarılmayı bekleyenle, parası ve çocuğu gasp edilen toplum arasında fark
yoktur.
Türkiye’nin
terörle mücadeleye harcamak zorunda bırakıldığı para; 2 trilyon dolardan fazla. Terör örgütlerinin katlettiği insan, 50 bine yakın…
11 ili kapsayan afetteki kayıplarla aynı…
Türkiye’nin son
yıllarda terörle mücadeleye 44
milyar dolar harcadığı düşünülürse, karşı karşıya olduğumuz tehlikenin
büyüklüğü anlaşılabilir.
Bu 44 milyar dolarla 11 ilin deprem konutları ya da 300 yüzden fazla şehir hastanesi
yapılabiliyor.
Türkiye’nin en az
30 yıl ihtiyacını karşılayacak Karadeniz’de keşfedilen doğalgazın bugünkü
değeri de 1.5 trilyon dolardan fazla…
Eğer darbeler yapılmasa ve terör olmasaydı,
Türkiye’nin tamamında depreme dayanıklı konutlar yapılmış olacaktı.
26 yıl önce bugün…
28 Şubat 1997…
Post Modern darbe
olarak tarihin utanç sayfasında yerini alan olay da toplumun kolonlarına yapılmış en acımasız saldırılarından biriydi.
Kıyafetlerinden,
inançlarından dolayı renklendirilen, yerlerde sürüklenen, okullarından,
işlerinden, hastanelerden, adliyelerden kovulanlar
da birer afetzedeydiler.
26 bankanın içini boşaltıp 300 milyar doları
çalanlarla depremde halkın malını yağmalayanlar aynıdır.
28 Şubat 1997’de 9
saat süren toplantıda alınan kararların tamamı, toplumun imhasına yönelikti.
Millî irade, enkaz edildi.
İmam-hatiplerin
orta kısımları kapatıldı. Yaz Kur’an kursları 12 yaşından küçüklere yasaklandı.
Üniversiteye
girişlerde meslek liselerine “katsayı” getirilerek çocukların hakları, istikballeri
çalındı.
Ülkenin siyasi hafızası, kadroları imha edildi.
Darbeci yasakladı,
terör örgütleri bu yasaklardan beslendi.
O gün, iş birliği yapanlar bugün de deprem üzerinde
tepiniyorlar,
cinsi sapıklarla saf tutup toplumun kolonu
hükmünde olan aile yapısına savaş açtılar.
Ama…
Başaramayacaklar!..
Bu millete diz
çöktüremeyecekler!..