"Kin ve öfke, sizi adaletsizliğe sürüklemesin!.."
Yüce dinimiz İslam’a göre hangi ırk ve hangi nesepten olursa olsun bütün insanlar eşittir. İnsanlar arasındaki üstünlüğün gerekçesi, onların başta akıl olmak üzere sahip oldukları yetenekleri yerli yerince kullanma iradesi ortaya koymaları ve ahlâkî erdemlere uygun davranışlarda bulunmalarıdır. Âyet-i kerimede buyuruldu ki:
“Ey insanlar! Biz, sizi bir erkekle
bir kadından yarattık. Birbirinizi tanıyıp sâhip çıkmanız için milletlere ve
kabilelere ayırdık. Şunu unutmayın ki, Allah’ın indinde en üstün olanınız, takvâda
en ileri olanınızdır.” (Hucurat
13)
İşte bu âyet-i kerimeye göre üstünlük,
ancak Allahü Teâlâye iman ve derin saygının yanında ahlâkî erdemleri de içine
alan ‘takvâ’daki derecelenmelere göre ölçülebileceği ifade
buyurulmaktadır. Başka bir âyet-i kerimede ise, şöyle buyurulmaktadır:
“O’nun varlığının ve kudretinin
delillerinden biri de; gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin
farklı olmasıdır. Elbette bunda, bilen ve anlayan kimseler için ibretler
vardır.” (Rum
22)
Bu âyet-i kerimeler, bütün insanların
eşit olduğu hakikatini ortaya koymakta ve bütün insanlığın tek bir iradenin
mahsulü ve tek bir zincirin halkaları olduklarını haykırmaktadır. Buna göre;
kimse ikinci sınıf insan olmadığı gibi, kimsenin kimseye zulmetme hakkı ve yetkisi yoktur. Adalet önünde bir tarağın dişleri
gibi eşit olan insanlar için tek üstünlük sebebi vardır ki; o da daima mütevazı
ve saygılı olmayı gerektiren ‘takvâ’ yani Allah korkusudur.
Milletler; adaleti hâkim kılmakla
ayakta kalırlar. Bunun için ikinci halife Hazret-i Ömer radıyallahü anh; “adalet,
mülkün tenelidir,” tarihîtesbitinde
bulunmuştur. Binaenaleyh zulmün, baskının ve insan haklarına tecavüzün olduğu
bir toplumun yıkılması muhakkaktır. Âyet-i
kerimelerde buyuruldu ki:
“Gerçek şu ki Rabbin, halkını
uyarmadan memleketleri zulüm ile helak etmez.” (Enam 131)
“Rabbin; halkı, dürüst hareket eden;
hem kendi nefislerini, hem de birbirlerini düzeltmeye çalışan diyarları, haksız
yere asla helak etmez.” (Hud
117)
İslam dini; adaletin gerçekleşmesi
üzerinde ısrarla durmuş; ferdî yaşantımızda, aile hayatımızda, insanlar
arasında hüküm verirken ve şahitlik yaparken adaletten ayrılmamamız gerektiğini
kesin ifadelerle vurgulamıştır. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Onun için Sen
durma hakka davet et ve Sana emredildiği gibi dosdoğru ol, sakın
onların keyiflerine uyma ve şöyle de: Allah, hangi kitabı indirmişse ben ona
inandım. Hem bana; aranızda adaletle hükmetmem emredildi.” (Şura 15)
Toplum, adalet ile ayakta durur.
Adalet kanunlarının öngördüğü müeyyideler olmadan yeryüzünde ne fenalıkların
önü alınabilir ne de emniyet ve âsâyiş sağlanabilir. Herkesi kucaklayan bir
adalet uygulaması, fertlerin birbirleriyle kaynaşmasına vesile olur. Haksızlık
ve adaletsizlik ise, huzursuzluğa sebep olur. Çünkü hiçbir kimse, hakkının bir
başkası tarafından çiğnenmesinden memnun olmaz. Kuran-ı kerimde, adaletten
yoksun olan kişi ile âdil olan kimse, bir misalle şöyle mukayese
edilmektedir: “Allah bir de şu temsili getiriyor; iki kişi var. Birisi
dilsiz, hiçbir şey becermez, efendisine sadece bir yüktür. Ne tarafa gönderirse
hiçbir işe yaramaz! Şimdi hiç bu zavallı ile, hakkı hakikati bilen, adaleti
dile getirip gerçekleştiren, dosdoğru yol üzere ilerleyen bir insanla eşit tutulabilir
mi?” (Nahl 76)
İslam’ın öngördüğü adalet, arzu ve
menfaatlere bağlı olmayan bir adalettir. Öfke, kin ve nefret gibi duyguların
burada yeri yoktur. Böyle bir adalet fikrine inanan müslümanlar; bir fert veya
bir topluluğa düşman olsalar, kin ve nefret duysalar dahi; bu duyguları onları
adaletsizliğe sevketmez. Allahü Teâlâ bu adaletin uygulanmasını bir sorumluluk
olarak müminlere yüklemiştir. Âyet-i kerimede buyuruldu ki:
“Ey iman edenler! Haktan yana olup
vargücünüzle ve bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin ve adalet nümunesi
şâhitler olun! Bir topluluğa karşı, içinizde beslediğiniz kin ve öfke, sizi
adaletsizliğe sürüklemesin. Âdil davranın, takvâya en uygun hareket budur.
Allah’a karşı gelmekten sakının! Çünkü Allah, yaptığınız herşeyden haberdardır.” (Mâide 8)