Dolar (USD)
34.58
Euro (EUR)
36.30
Gram Altın
2918.76
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Temmuz 2021

"Kapı kapı dolaşmaya var mısınız?"

Diyarbakır’dan seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Teşkilâtı mensuplarından yine “kapı kapı dolaşma” sözünü aldı.

Bu hep oluyor.

Teşkilât mensupları, “Kapı kapı dolaşmaya var mısınız?” diye soran Sayın Erdoğan’a her defasında ve büyük coşkuyla, “Varıııız!” diyerek “söz” veriyor.

Biz de, sosyal medya hesabımızdan ara sıra soruyoruz, vatandaşlarımıza:

“Sayın Cumhurbaşkanı her defasında kapı kapı dolaşılmasını istiyor. Peki, dostlar; AK Parti teşkilât mensupları sizin kapınıza geliyor mu?”

Bu soruya, kahir ekseriyetin “Ne gezeeeer!” mânâsında karşılıklar verdiğini, konuya ilişkin son “twitimizin” altındaki yorumlara bakan net bir şekilde görebilir.

*

Buradan “teşkilât mensuplarının tamamının ilgisiz olduğu” sonucuna varılmasın.

Teşkilât’ta görev yapanlar arasında da, “ilgisizlikten” şikâyetçi olan çok sayıda vatandaş var!

Herkesin her şeyden şikâyetçi olduğu bir dönemden geçiyoruz.

Bazıları da, uzun yıllar boyunca “dâvâ” için çalıştığını ancak, bir mekanizma tarafından dışarı itildiğini, atıldığını söylüyor.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın Diyarbakır konuşmasında, bu konuda da önemli ikazlar vardı, izleyenler not almıştır.

Diyarbakır Genişletilmiş İl Danışma Toplantısı’nda “Teşkilât Mensupları”na seslenirken, “küskünlerin” Ak Parti’ye “tekrar” kazandırılması için gayret gösterilmesini istedi Sayın Erdoğan.

Bu nasıl olacak?

Küstürenler, küstürülenlere ulaşacak…

“Gel kardeşim” diyecek…

“Helâllik” isteyecek.

Evet;

Sayın Erdoğan, bir yandan küskünlerin geri döndürülmesini, diğer yandan da kapı kapı dolaşılmasını ve Ak Parti’nin hizmetlerinin teker teker anlatılmasını istiyor.

Bunu yapmamanın da “vebali”nin olduğunu söylüyor.

“Vebal” denince de aklıma, bir zamanların o meşhur “Milli Görüş Seçim Çalışmaları” geliyor.

*

Milli Görüş, kısıtlı imkânlarla sürdürdüğü mücadelenin iktidara taşınmasında “yüz yüze iletişim”den çok istifade etmişti.

O günlerde, bırakın “Oturduğumuz apartmana yıllardır gelmemeyi”, neredeyse “bıktıracak” kadar ziyaret ederlerdi bizleri.

“İhmal”i “vebal” bilirlerdi!

Şimdi, o ruhun yarısı olsun yakalanabilir mi?

Bunun şartları var elbette…

Birincisi, parti teşkilâtının özellikle “mühim” yerlerinde görev yapanların, ulaşacakları vatandaşta güven telkin etmeleri gerekiyor.

Bu da, “dil lisanı”ndan çok “hâl lisanı” ile olur büyük ölçüde.

Yani, kendi yaşantınla ve “çocuklarının” yaşantılarıyla örnek olacaksın vatandaşa.

Sayın Erdoğan, teşkilât mensuplarından, özellikle de yöneticilerinden “mütevazı” olmalarını istiyor.

Vatandaş da, teşkilât mensuplarından, özellikle de yöneticilerinden, öncelikle mütevazı hayat tarzları bekliyor.

“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!” denir ya…

Parti Teşkilâtı’nın “etkili yerlerinde” görev yapanların “kimlerle arkadaşlık yaptıklarını” dadikkatle izliyor vatandaş.

*

“Destek istemek için kapı kapı dolaşacakların”, “emin insanlar” olmaları elbette çok çok önemli.

Bunu kendilerinin söylemesi yetmez.

Hitap edecekleri toplumun farklı kesimlerinin onları “emin insan” olarak görmeleri gerekiyor.

Tam da bu noktada…

Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Bize Ömerler lâzım!” mesajını hatırlatmakta fayda var.

Ömerler, nerelerdeler?

15 Temmuz Darbe Girişimi’ne “Muhteşem Karşı Çıkış”, bu toplumdaki “Ömer Ruhlu” insanların oranın ne kadar yüksek olduğunu göstermişti.

Peki, bu Ömerler nerede?

Bir bölümü, Sayın Erdoğan’ın, “dâvâ”ya yeniden kazandırılmasını istediği “küskünler” arasında mı acaba?

“KAPI KAPI DOLAŞMAK” VE “ZORLUKLAR”

Sayın Erdoğan tarafından belki yüzüncü kez dile getirilen ve her seferinde güçlü “söz verişlere” muhatap olan “Kapı kapı dolaşmaya var mısınız?” sorusunun alanda nasıl karşılık bulacağını düşünüyorum.

Kapı kapı dolaşacak teşkilât mensupları, birçok konuda çetin tepkiler ve sorularla karşı karşıya kalacaklardır.

Onun için, kapı kapı dolaşacak teşkilât mensuplarının konularına son derece hâkim olmaları gerekiyor.

Gelebilecek sert tepkileri göğüslerinde yumuşatabilecek kadar sabırlı, kararlı olmaları gerekiyor.

Anlattıklarına önce kendilerinin “bütün kalpleriyle” inanmaları da şart.

Teşkilât mensubu ekran karşısında olmayacak, bizzat vatandaşın karşısında olacak.

Belki, bir esnaf topluluğunun arasında.

Belki, market alışverişinden yeni gelmiş aile analarının, babalarının içinde.

Çok çetin, çok sert sorular gelebilir.

Konulara hâkimiyet, kibirle alâkasız özgüven.

Ve tabii, meselenin özü, “emin insan” olabilme meselesi.

Etrafın seni nasıl bilir?

Burası en önemlisi.

*

“Kapı kapı dolaşma” meselesinin zorluklarından biri de, bu sabah şehri turlarken aklıma yerleşti.

Her yer “rezidans” olmuş.

“Siteler, siteler…”

Kapılarda bekçiler, gir girebilirsen…

Bu türden yapılar, “birilerine” yarıyor ama kapı kapı dolaşma işlerine zarar veriyor.

Malûm; eskiden “mahalleler” ağırlıktaydı.

“Komşuluklar” çok önemliydi.

“Aile Kurumu” çok daha güçlüydü.

Bunlar da, “Muhafazakâr-Sağ” siyaseti beslerdi.

Şimdi…

Özel havuzlu, güvenlikli, spor salonlu “rezidanslara” ya da “lüks, yarı lüks” sitelere girip, “yüz yüze parti çalışması” yapmak çok daha zor olsa gerek.

Bir vakitler hanımların çoğu evdeydi.

Parti teşkilâtındaki hanımlar, “kapı kapı” dolaşır, hemcinslerine misafir olur, “dâvâ”larını anlatırlardı.

Şimdi…

Çoğu ev gündüzleri boş.
Aile fertleri “toptan” işe gitmiş vaziyette.

Kapıyı çaldığında, seni karşılayacak olan bir derin sessizlik.

*

Özetle…

“Kapı kapı dolaşmak” elbette çok mühim…

“Küskünleri” geri getirmek elbette çok mühim.

Amma velâkin, ortada çok büyük zorluklar da yok değil.

Bu zorluklar da gittikçe azalıyor değil.

İşte efendim;

Bir yazımızda daha, “Sayın Cumhurbaşkanı ‘Kapı kapı dolaşın!’ diyor ama…Bizim apartmana gelen giden yok!” mesajını gönderdik.

Sizce, teşkilâttan, bu işlere vakit ayırabilen bir yetkili arayıp…

“Sizin apartman hangi apartman?” diye soracak mı?..

İlgililere bir imkân…

Twitter mesajımın altında çok sayıda yorum var.

O yorum sahiplerine ulaşıp, dinlemek...

Az iş mi?

Milli Görüş’ün iktidara yürüdüğü günlerde, teşkilât mensupları “bir oy” için, o vakitlerin “kurtarılmış bölgeleri”nin en ücra yerlerine gitmekten geri durmazlardı.

Boş vermezlerdi!